Antik Yunan'dan bir öyku
Posted: Sun Jun 26, 2011 3:35 pm
Özellikle Cengiz abimin sevecegini biliyorum böyle seyleri.
----------------------------------------------------------------------------
BİR EŞEK ÖYKÜSÜ
Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege'de yaşayan
ünlü masalcı Ezop'un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen öyküsü:
Hikaye bu ya... Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp
insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar
verirler...
Her biri başka yöne gider.
Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir
gelir...
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş,
kamburları çıkmış, adeta çökmüştür.
Beygir merakla sorar:
'Nedir bu halin inek kardeş?'
İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:
'Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan
birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma
koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be
kardeş.'
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı
açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi!
Binmedikleri zamanlar zincire vurdular.
Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman
bir araba bağladılar.
Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları
taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek
kardeş.'
İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli
neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir.
Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta,
gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır.
İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde sorarlar, 'Nedir bu halin? Neler
oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?'
Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı
çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı
bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan
duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok
bağırdım.
Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...'
'Eee, sonra ne oldu?'
'Ne olacak beni başkan seçtiler!'
'Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?'
'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle
gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve
bağırdım!'
'Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?'
'Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!'
----------------------------------------------------------------------------
BİR EŞEK ÖYKÜSÜ
Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege'de yaşayan
ünlü masalcı Ezop'un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen öyküsü:
Hikaye bu ya... Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp
insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar
verirler...
Her biri başka yöne gider.
Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir
gelir...
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş,
kamburları çıkmış, adeta çökmüştür.
Beygir merakla sorar:
'Nedir bu halin inek kardeş?'
İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:
'Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan
birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma
koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be
kardeş.'
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı
açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi!
Binmedikleri zamanlar zincire vurdular.
Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman
bir araba bağladılar.
Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları
taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek
kardeş.'
İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli
neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir.
Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta,
gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır.
İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde sorarlar, 'Nedir bu halin? Neler
oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?'
Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı
çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı
bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan
duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok
bağırdım.
Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...'
'Eee, sonra ne oldu?'
'Ne olacak beni başkan seçtiler!'
'Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?'
'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle
gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve
bağırdım!'
'Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?'
'Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!'