Page 1 of 1

Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Mon Jun 15, 2009 1:48 pm
by Alpay Dedeoglu
Sevgili sinif arkadasim İbrahim Bilir , firmasiyla sponsor
olduğu bu projeyle sizleri Mekteb-i Sultani Beyoglu Ana Binasinda sanal
tura cikariyor:

http://www.360tr.com/

Kerem Tezic ve Özgür Kardeşimizde gurbette sanal olarak hasret giderirler artik.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Tue Sep 29, 2009 1:55 am
by Ozgur A. Boztepe
Alpay Dedeoglu wrote:Sevgili sinif arkadasim İbrahim Bilir , firmasiyla sponsor
olduğu bu projeyle sizleri Mekteb-i Sultani Beyoglu Ana Binasinda sanal
tura cikariyor:

http://www.360tr.com/

Kerem Tezic ve Özgür Kardeşimizde gurbette sanal olarak hasret giderirler artik.
:)... Ilk gittimde 5 yasindaydim, babam goturmustu okulu gormeye. Mudurun masasini gorunce kormusum, oyle demisti. Ne heyebetli masa idi, hic unutmam, mudur olmasa bile masaya hazir olda dururdu insan.

Bu arada gecenlerde babamin 60 senelik izci fularini buldum. Tonu baska hic bir renkle karistirilamiycak bir kirmizi ustune sari kenarlar. En kosesinde okul numarisi. Cerceveletip astim.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Sat Oct 03, 2009 6:15 pm
by Kenan Atak
Turkiye ile ilgili duydugum tek özlem GS Lisesi, Beyoglu semti ve Ege bölgesi. Lise bana cok sey katti bunda kucuk burjuva kapsamindaki ortalamanin cok ama cok disinda olan ana-babamin da katkisi buyuk, onlar olmasa olmazdi sadece lise ile ama liseden kaptiklarim ile birlesince bana cok sey kazandirdi evde görduklerim, evdeki kulturel hayat yuzlerce kitap ve plaklar. Yatililik gunlerim hala gözumde tutuyor. Bir arkadasimin dedigi gibi lisenin disina cikinca adapte olamadigim bambaska bir dunya var. Belkide siradan kucuk burjuva insanlarin cogunlukta oldugu bir dunyada bu hem sans hem sansizlik cunku genelin dunyasina, onlarin sorgulamadan kabul ettigi degelerine falan giremiyorsun iste. Annemin dedigi gibi geneli olusturan kucuk burjuva aslinda son derece tehlikeli ve acimasiz bir kesim kemiklesmis degerleri ile. Lisenin tek elestirdigim yani ayni disardaki gibi kurumsal iliskilerin insanlari etkilemesi ve sorgulatmamasi oldu. Ama birseyler kapan icin bu lise, Mekteb-i Sultani bulunmaz bir nimet. 18 yasini bitirip lise duvarlarinin disina cikinca duvarlarin disi bize hep yabanci oldu maalesef ve insanlar da onlarin köru körune benimsedigi degerler de, ve ic bayici konusmalari da. Oguz Atay'in dedigi gibi tutunamadik "pazar yerine" ve hic bir zaman da tutunamayacagiz.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Mon Oct 12, 2009 8:26 pm
by Cengiz Akgun
Kerem Tezic wrote:Turkiye ile ilgili duydugum tek özlem GS Lisesi, Beyoglu semti ve Ege bölgesi. ...
Su arada resmi siteden bedava verilen ama yakinda paraliya donecegi kuskusuz GSTV var. Oraya Timur Selcuk davetli idi gecenlerde. Konusmasi eli yuzu duzgun bir adam. O da GS lisesinin ona katkilarini anlatti. Onun zamninda ilkokuldan giriliyordu ya. yani daha subyan denilecek yasta orada yogruluyordu maya. Her neyse. Anne ve babasinin ve lisenin ona verdiklerini anlatti. Babasina Munir baba diyor. Fransiz hocalarin bazen cizmeyi astigina ve cocuklara kendi kulturlerini empoze etmeye calismalarini ve bunu da Fransadan yeni gelenler arasinda oldugunu soyledi. Hemen ayar cekilip hizzaya getirililermis bunlar. Simdi herhalde artik Turkiye'ye yerlesip Turklestirilen tek tuk Fransiz hoca disinda hoca kaldigini sanmam. En azindan onlarin GS lisesini tercih edeceklleri sanmiyorum.

Ben hicbir zaman "Francophone" olmadim dedi. Kulturu yerinde olan bu adamin bu terimi Fransiz kulturu sempatizani ya da yalakasi olarak kullanmasini yadirgadim. Cunku bu terimin asil anlami Fransizca konusan demek. Phone Rumca konusmak demek. Telephone'da buradan geliyor. Her Fransizca konusan Fransiz zuppesi olacak degil. Fransizlarin GS lisesini kurmalarinin bir amaci dogal olarak kendi kulturlerini Turklere tanitip kulturlerine benimseyen ve takdir eden kendi hayranlarini yetistirmek idi. Ayni Robert Colloge, Alman lisesi, Avusturya lisesi, Saint Joseph gibi yerlerin kurulmasindaki amac gibi.

Bu kafa yapisi ile sadece Fransizca ogrensin ama Fransiz kulturunun golgesinde yasamasin diye lisenin yozlastirildigi ortada. Odun girip odun cikanlar artik azinliktan cogunluga gectigine sahit oluyoruz hemen hemen her yerde. Ben GS lisesi mezunu ama Fransizca konusamayanlari da gordum yakin zamanlarda. Buna sebeb olan da bu olay. Benim kusaktan hem de.

Evet Timur Selcuk'un dediginin tersine oraya Francophone olmak icin gidildigi halde bu terimi bile anlamayip kafa yapisi bozulunca Francophone olamadan cikanlar az olmasa gerek. Bu tur korku sahsiyetsizlerde olabilir. Kendinin ne oldugunu bilen insan Francophone da olur Grekophone, ve Saksaphone'da ama bu kulturlerin ogrenip ozumlemesinde sorun olmaz. Onemli olan insanin ne konusabildigi kadar ne dusunup yapabildigi idir.

Biraz once yine baktim GSTV'ye oglen yamegi boslugunda. Alparslan Dikmen'i anma ve onun kisacik hayatindaki basarilarini kitaba dokulmesini konu almislar bu sefer. Tribunleri iyi duzenlermis, karsi takimin taraftarlarinin elebasi ile irtibati cok iyi imis. GS camiasina cok seyler vermis. Hakkinda "Alparslan'a Mektuplar" diye bir kitap yazilip piyasaya cikmis. Turkiye gittigimde hemen bir tane edinip kutuphaneme koyacagim.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Tue Oct 13, 2009 4:47 pm
by Kenan Atak
Bu yaz Istanbul’a geldigimde gene bizim Sultani mezunu peder bey ‘sana benim kutuphanemden en sevdigim kitaplarimdan birini verecegim’ dedi ve ‘Elements de Philosophie’ adli sayfalari sararmis kitabi cikartti. Kitabin yazari Eric Larroumets onlarin o dönem felsefe hocasiymis. Fransa’nin en unlu okullarindan École Normale Supérieure’ kökenli bir hoca. Kitabin icindekiler kismina bakmak zaten kitapla ilgili bilgiyi veriyor. Felsefe’nin en temel sorunu olan ‘mind-body’ problem ve bilinc kavrami ile baslayip, psikoloji-felsefe iliskisine William James’e atifta bulunup diger konulara geciyor. Gene Ecole Normale Sup’lu unlu fransiz filozof Alain’in ögrencilerinden oldugu acik. Bu kitabin dersini aldiklari yas 18. Elbette o yasta birisinin ilgilenip dersi sindirmesi cok zor. Ama egitimin kalitesi acisindan söyluyorum bunlari. Bir de tabii bu tur seyler merak eden icin agiza o yasta bir parmak bal calar bu konulari imrendirir. Bize de gene son derece kaliteli felsefe, matematik ve fizik hocalari gelmisti Fransa’dan. Felsefe hocamiz Abel Mitterand’in da danismani olmustu. Babam o yaslarda babasini kaybettiginden ve cok ciddi anlamda din egitiminden geldiginden kitabi epey kurcalamis notlar almis. Keske din adamlari da felsefeye merak salsalar hatta sadece din adamlari degil hemen herkeste bu merak olsa bu dogmatik yapiyi, bu sorgulanmadan kabul edilmis degerleri sorgular ve dogal bilimlerin buyuk hiz katettigi bu dunyada sosyal ve beseri bilimlerde de bir parca yol katedilir, bugun yasadigimiz acmazlari biraz olsun kirardik. Bu kadar sinirli ve saldirgan bir toplum olmamizin en buyuk nedenlerinden biri bence dusunmeden yasamak ve dusunme refleksini kaybetmek, dogmalarin etkisi altinda yasamak bana göre. Bu acidan benim gözumde dincilerle ustune Ataturk tshirtu giyip elinde bayrak kendisine cagdas sifati takanlar arasinda hic fark yok nerdeyse. Cengiz abinin degindigi okumus, konumlu ama kafasi guduk kalmis insan tipi aslinda biraz dusununce sasirtici degil cunku alinan ögretim tamamen mesleki gunumuzde. Oysa bu egitimden sayilamaz. Adam muhendis catir catir zeka var ama o beyin dogmalarin, sorgulanmadan kabul edilmis seylerin ve degerlerin icinde curudukten sonra o bilgi donanimi ne ise yarar (maas yukseltmekten baska). Hayatin anlamini sadece hayat standardini maddi anlamda yukseltmek ve guc iliskilerinin tepe koordinatlarinda yer bulmakta bulan icin bir diyecegim yok elbet. Ama bunlar bir sure sonra batar insana. Bu baglamda GS Lisesi kendini gelistirmek ve asmak isteyen biri icin bir hazine idi. O yasta cok az insan farkina variyor bunun. Maalesef uzulerek söyluyorum ki bu hazineyi oraya giden buyuk kesim kullamasini bilmiyor ve bilemedi. Benim elestirdigim kurumsal guc iliskileri disarda nasil kabul göruyorsa lisede de öyle oldu ’ yok efendim abin varken Grand Cour’da sigara icilmez, arada kucuge iki tokat cakmak lazim, lay lay loy cimbomum’ vesaire söylemi kabul gördu pek cok kisi arasinda. Oysa bu kafa yapisi lisenin disinda fazlasiyla var zaten. Bu yuzden tek tuk cok akli basinda adam cikarken surusune bereket de dallama cikti liseden. Bana göre Cumhuriyet’in de Osmanli Döneminin de en elestirilecek temel yanlari bu topraklarda felsefenin izinin bile görulmemesi oldu. Bana göre felsefeye meraki olmayan bir insan eksik insandir, guduk kalmis insandir konumu, meslek bilgisi ne olursa olsun. Bugun gazeteci aydin diye gecinenlerin yazdiklarina bakin acinacak haldeler, ben onlari okurken onlar adina uzuluyorum. Maalesef kendine aydin sifati takanlar da kendi dusunceleri ile hic gelmediler. Yaptiklari tek sey ceviri. Roman cevirisi, siir cevirisi, yazi cevirisi. Baska birsey yok! Ustelik modern insanin sefaleti ve acmazi toprakla olan organik bagi koptuktan sonra gittikce artiyor bu boslugu felsefe ile dolduramadigi surece. Zira insan-nesne acmazi ve nesne ile olan iliskisinde yasadigi sorunlar gittikce katlanilmaz hale geliyor. Kimisi bunu dinle kapatmaga calisiyor (buna bir ölcude saygi duyabilirim, tamamen nesnenin kölesi olmus modern bati insanina karsilik) ama dusunceye pranga vuran dinler de bana göre cözum degil. Bu konularda ingiliz filozof ve mantikcisi Sir Bertrand Russell’in mukemmel denemeleri var. Okumanizi tavsiye ederim, hatta buraya genis kapsamli bir kitap listesi asmayi dusunuyorum. Evet bu konular dipsiz kuyu gibi girdin mi bir kez cikamiyorsun ama son derece zevkli. Ben kendimden biliyorum felsefeye, psikolojiye olan ilgim bana pek cok seyi sorgulatti ve hayatta pek cok kisinin göremedigi ve keyif alamadigi seylerden keyif almaga basladim. Dedigim gibi kapsamli bir kitap listesi asacagim buraya belki forumdaki arkadaslarimizdan ilgilenen olur. (Kaan cok merakli onu biliyorum).

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Tue Oct 13, 2009 6:33 pm
by Cengiz Akgun
Guzel yazmissin. Eline saglik Kerem. Arada sen de ben de ofke ile bu insanlarin eksik kisimlarini goz onune sermek istesek de geri tepiyor. Uslup iyi degil diye kiziliyor. Ama bu uyuyanlari anca boyle sok ile uyandirmanin gerektigini saniyorum. O yuzden soylendigi gibi elimde cekic ile karsimda sacmalayani gordugumde civi muamelesi yapiyorum. Degilse ben de bilirim murid edinmeyi.

Cekic kullnamadan yapmaya kalktiginda bu is sabir isteyen bir is ama omurler gecmekte. Ben de ayni futbol olayindaki gibi birak ileriye gitmeyi her konuda geri geri adim atildigini ap acik goruyorum.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Tue Oct 13, 2009 7:11 pm
by Cengiz Akgun
Aslinda konu GS ama NTV'de Yorum Farki diye suresi cok kisa bir program var. NTV'yi yurt disinda seyredebilenler seyrediyorlar mi bilmiyorum. Eger seyredemeyen varsa NTV bu programlarini bir gun gecikmeli olarak videosunu sitesine koyuyor. Ben oyle yapiyorum ve bir gecikmeli bu programi muhakkak seyrediyorum. Konu siyaset ama tartismali. Mehmet Barlas ve Emre Kongar yapiyor programi.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Thu Oct 15, 2009 12:52 am
by Murat Biricik
Kerem Tezic wrote:Bu yaz Istanbul’a geldigimde gene bizim Sultani mezunu peder bey ‘sana benim kutuphanemden en sevdigim kitaplarimdan birini verecegim’ dedi ve ‘Elements de Philosophie’ adli sayfalari sararmis kitabi cikartti. Kitabin yazari Eric Larroumets onlarin o dönem felsefe hocasiymis. Fransa’nin en unlu okullarindan École Normale Supérieure’ kökenli bir hoca. Kitabin icindekiler kismina bakmak zaten kitapla ilgili bilgiyi veriyor. Felsefe’nin en temel sorunu olan ‘mind-body’ problem ve bilinc kavrami ile baslayip, psikoloji-felsefe iliskisine William James’e atifta bulunup diger konulara geciyor. Gene Ecole Normale Sup’lu unlu fransiz filozof Alain’in ögrencilerinden oldugu acik. Bu kitabin dersini aldiklari yas 18. Elbette o yasta birisinin ilgilenip dersi sindirmesi cok zor. Ama egitimin kalitesi acisindan söyluyorum bunlari. Bir de tabii bu tur seyler merak eden icin agiza o yasta bir parmak bal calar bu konulari imrendirir. Bize de gene son derece kaliteli felsefe, matematik ve fizik hocalari gelmisti Fransa’dan. Felsefe hocamiz Abel Mitterand’in da danismani olmustu. Babam o yaslarda babasini kaybettiginden ve cok ciddi anlamda din egitiminden geldiginden kitabi epey kurcalamis notlar almis. Keske din adamlari da felsefeye merak salsalar hatta sadece din adamlari degil hemen herkeste bu merak olsa bu dogmatik yapiyi, bu sorgulanmadan kabul edilmis degerleri sorgular ve dogal bilimlerin buyuk hiz katettigi bu dunyada sosyal ve beseri bilimlerde de bir parca yol katedilir, bugun yasadigimiz acmazlari biraz olsun kirardik.



Bana göre Cumhuriyet’in de Osmanli Döneminin de en elestirilecek temel yanlari bu topraklarda felsefenin izinin bile görulmemesi oldu. Bana göre felsefeye meraki olmayan bir insan eksik insandir, guduk kalmis insandir konumu, meslek bilgisi ne olursa olsun. Bugun gazeteci aydin diye gecinenlerin yazdiklarina bakin acinacak haldeler, ben onlari okurken onlar adina uzuluyorum. Maalesef kendine aydin sifati takanlar da kendi dusunceleri ile hic gelmediler. Yaptiklari tek sey ceviri. Roman cevirisi, siir cevirisi, yazi cevirisi. Baska birsey yok! Ustelik modern insanin sefaleti ve acmazi toprakla olan organik bagi koptuktan sonra gittikce artiyor bu boslugu felsefe ile dolduramadigi surece. Zira insan-nesne acmazi ve nesne ile olan iliskisinde yasadigi sorunlar gittikce katlanilmaz hale geliyor. Kimisi bunu dinle kapatmaga calisiyor (buna bir ölcude saygi duyabilirim, tamamen nesnenin kölesi olmus modern bati insanina karsilik) ama dusunceye pranga vuran dinler de bana göre cözum degil.
Kerem, sana bir kitap hediye etmek istiyorum. Yazarindan bahsedeyim. 1904 senesinde Selanik ilinin Petric ilcesinde dogmus. 1912 senesinde Balkan harbi felaketiyle Anadolu ya gocmusler. Ilk, orta ve lise ogrenimini sirasiyla Amasya, Vize Saray ve Istanbul da tamamlamis. 1924 senesinde tibbiyeye yazilmis. Bes ay devam etmis, o sirada medresesindeki odasinda kaliyormus. Birgun kendisine odasini bosaltmasi gerektigini soylemisler. Bas vurmadigi kapi kalmamis, ilahiyat fakultesine gecmesi durumunda kalabilecegi belirtilmis. Bu suretle Ilahiyat Fakultesine kayit olmus. Hekimlik ve hakimlik cok sevdigi ve gonulden hasretini cektigi mesleklermis. Ilahiyat Fakultesine devam ederken Suleymaniye kutuphanesinde acilan kutuphanecilik kurslarina devam etmis, diploma almis. 1927 senesinde Pekiyi derecesi ile mezun olmus. 1928 senesinde Felsefe Ihtisas bolumune kayit yaptirmis. Sinav sonucunda 3. siniftan egitimine devam etmis.

Hocalari arasinda, o devrin buyuk din alimlerinden, Muhammed Hamdi Yazir dan dersler almis. Tahir Olgun dan buyuk edebi neseler aldigini her firsatta dostlari ile paylasmis. Ilk bastirdgi siir kitabini da pek muhterem hocasi Tahir Olgun a (10 Eylul 1938) ithaf etmis.

"Eylul Yapraklari" adli siir kitabinin onsozunde merhum Tahir Olgun nun yazar ile paylastigi kiymetli iltifat yazisini, kitap ile ayni adi tasiyan Eylul Yapraklari siiri, ve Dumlupinar Sehitleri icin yazdigi siiri paylasayim. (Bu siir kitabinin yazari sonraki meslek hayatinda Istanbul Vefa Lisesinde ogretmen, Fatih Camii mimberinde imam ve Istanbul Muftusu gorevlerinde bulundu.)

Tahir Olgun 10 Eylul 1938
Sevgili ve kiymetli evladim;
Bastirdigin mecmua-i-es'ari bana ithaf edisin, beni fevkalade mesrur ve minnetdar birakti. Onu, otuz bu kadar senelik tedris hizmetimin en buyuk mukafati addeyledim.

Yuzlerce talebemden bir kaci olsun vefaatimdan sonra beni hayr ile yad eder diyordum. Daha hayatta bulunurken evlad-i-irfanimdan biri tarafindan hurmetle zikredildigimi gordum. Binaenaleyh pek buyuk olan hiss-i-sukranimi su kucuk parca ile ifade etmek istedim:

Kitabıni ithaf etmissin bana,
Sonsuz tesekkure lutfun ehaktir.
Adimi kurtardin unutulmaktan,
Eserinle namim yasayacaktir.

Baki gozlerinden oper ve bir cok eser nesrine muvaffak olmani lutf-i-ilahiden dilerim oglum.
Tahir Olgun


EYLÜL YAPRAKLARI
Gönlüm niçin sarıdır? Kim söyleyecek bunu!
Ben bile bilmiyorum sebep ne olduğunu...
Yalniz, görüyorum ki: Bir kaygi var derinde
Gülmek için ürperen cihan bahçelerinde
Çiçekler gülüşürken baharla ürkek ürkek,
Konar ruhuma alev kanatlı bir kelebek!
Salınırken dört yana yemyeşil dallar nazla
Zaman gelir, sararır içten bir ihtizazla.
Bu sırrı çok düşündüm, eremedim aslına;
Bir isim veremedim bu derinlik faslına...
Ezeli bir korku var, benzi uçuk her seyin;
Her yerde aksi cağlar ateş dolu bir neyin
Gök mavi bir kahkaha.. Yer nakışlı bir yılan;
Korkusundan bayılır ömründe bir ayılan.
Bahar çılgın bir nefes, hazan veren bir sızı,
Bazı ışıklar gördüm...Baktım: gönül hırsızı!
Estiği gündenberi sevginin alev yeli,
Bağ deli, bülbül deli.. Su deli, dağlar deli..
Aşk, billur bir kaynakmış..Vardım ki: çakıl dolu;
Aşk delilik dediler...Dolaştım: akıl dolu..
Susadım: arıyorken su içeçek bir çeşme,
Çifte çeşmeler gibi su indi gözlerime...
Fanilik musluğunu çevirdiğim gün yarım,
Kıvılcım oldu, battı, kalbime göz yaşlarım!
Hangi yolu tuttumsa çıkamadım bir düze,
Hasret çektim geceler yaralı bir gündüze
Ümit seraplı bir yol...Sisli bir deniz hayat...
Saadet sahilinin dudaklarında "Heyhat!"
Gönüller birer damla.. Emeller Umman gibi,
Neşe bir cılız ışık.. Elemler duman gibi..
Gündüzün güneşlerle öpüşürken geceler,
Sarar derin düşünen ruhları bilmeceler
Dindiren bir teselli yoksa kalp öksüzünü
Hangi emel mihrabı aydınlatır yüzünü?
Şarkılar köpüren bir evi dinlesem dalgın,
Duyarım ölüm kokan şiirini ayrılığın..
Sahilleri dolaşsam gizlice rüzgar gibi
Bakıp bakıp yüzüme dalgalar ağlar gibi..
Çamların arkasından yükseliyor serviler,
Mehtapların kalbini mezar taşları deler..
Düşündüm: Bana dünya kalınca böyle uzak,
Dertli başımı hangi mermer parçalayacak?
Ömürler birer gülmüş dert açan bahçelerde,
Yaprak yaprak sürünür akibet bir gün yerde..
Gençliğim tutuşmadan söndü gamlar içinde,
Yandı içim durmadan kor akşamlar içinde..
Nisan filizi diye okşarken beni gönül,
Ansızın dallarımda güldü sarışın Eylül
Madem savrulacağım fanilik rüzgarında,
Okunsun bari gönlüm "Eylül Yaprakları" nda

15 Eylül 1937
A. Şeref Güzelyazıcı

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Thu Oct 15, 2009 1:28 am
by Murat Biricik
Buda diger bahsettiğim siir. Dumlupınar Şehitlerine atfen yazılmış.

Dumlupınar denizaltı gemisinin kazazede şehitlerine
Şanlı ikbalinizin yıldızı doğmakta iken
Böyle bir facia karında gömülmekte neden?
Hangi bir aşk ile, altında ikamet suların?
Dağlasın bağrını her an bu kıyamet suların!
Deniz üstünde cemaat, deniz altında ezan
Bu ne hicranlı namazdır kılınan hey yaradan!
Ta derinden geliyor vecd ile tekbir sesiniz
Hangi mihraba dönüp titrediniz, neredesiniz?
Gecenin bahtı siyah, poyrazın rengi sarı
Hıckırır dalgalar üstünde deha şarkıları
Yağdı gözyaşı halinde alınlardan ter
Ahhh.... kurtarmağa göklerden izin vermediler!
Söndü matemli ufuklarda ümidin son izi
Ahimin zinciri artık çekecek teknenizi
Nabzınız dalgaların kalbine versin heyecan
Aşkınızdan buğaz almıştı ilahi heyecan
Verdi son dersi metanetle hakikat yarına
Ruhunuz yelken açarken o kaza rüzgarına
Maceranızla vatan yandı derinden derine
Uyku sürmez gece sahilleri girpiklerine
Gökyüzünden duyarım ince sedef sesli kamer
Okuyor bağrını açmış yanarak mersiyeler
Şimdi öksüz saçı hüznüyle salınsın sünbül
Her yeşil dalda hazan faslını çalsın bülbül
Matemim var göremem mavi akan nur suları
Getirir hatıra girdaplı sükun uykuları
Lakin ey şanlı şehitler bu sular gökyüzüdür
Mavilik ebedi gölge beka gündüzüdür
Milletin sinesi oldukça müebbet yeriniz
Size hicran mı derinlerde yüzen makberiniz?
Eyyy hayat ateşi sahillere çarpan şuheda
Sizi nur ülkesinin koynuna çekmiş mevla
Yağdırır cenk ezvakını didarından
Son alamet buna şahit: deniz altında ezan!

A. Şeref Güzelyazıcı

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Thu Oct 15, 2009 2:30 pm
by Kaan Önem
Russell’in en sevdiğim sözlerinden biridir: Dünyanın en büyük problemi, akıllı ve bilgili insanların sürekli şüpheler içindeyken fanatik ve aptalların küstahça kendilerinden emin oluşlarıdır. Osmanlı’da, bilhassa 19.yüzyıl’da modernleşme adı verilen anayasacılık, ordu’nun reform çabaları, bireylerin hak ve hürriyetleri gibi atılımlar oldukça önem arz ediyordu. Ancak çöküşe giden süreçte kayda değer ilerleme sağlanamadı. Cumhuriyet’in kurucu kadroları ise modernleşmeyi hemen her alana yayma girişiminde bulundular. Bilhassa da eğitim alanında. Ülkemizde Üniversite reformunu gerçekleştiren Fritz Neumark, Gerhard Kessler gibi Alman hocalara o dönem (1.dünya savaşı sonrası) kucak açan tek ülkedir Türkiye. Birçok kürsü’nün kuruluşu o döneme denk gelir. Ayrıca Atatürk eğitim reformu için ünlü pragmatist filozof John Dewey’i de ülkeye davet etmiş, izlenmesi gereken yol konusunda görüş alış verişinde bulunmuştu. O düşünce köy enstitülerine zemin teşkil etmiştir de diyebiliriz.

http://www.kefad.gazi.edu.tr/2005.1/13-19.pdf.pdf

Salt bunlar bile dönemin ileri gelen devlet adamlarının vizyonunu yansıtmaya yeter diye düşünüyorum. Ancak Ata’nın ömrü vefa etmedi. Bence yapmak istediği daha çok şey vardı, yazık oldu. Reformlar nihayetinde bir ölçüde de liderlerin kişiliklerine bağlı olunca gerisi gelmiyor maalesef. Zaten ölümünün üzerinden 10 yıl henüz geçmişti ki belirli periyotlar ile tekrarlayan darbeler başladı ülkede. Din konusunda şuna inanıyorum ki hemen herkes işine geldiği gibi yorumluyor. İncil’in örneğin ne kadar tahrip edildiği ortada. Günümüzde Suudi Arabistan’ın resmi dini Vahhabiliktir. Kökleri İbn Teymiyye’ye kadar gidiyor. Kuralları akıl almayacak kadar katı olan bu mezhebin İslamiyet ile bağlarını kurmakta güçlük çekiyorum doğrusu. Usame Bin Laden bir vahhabi. Amerika’nın yaptıkları ne kadar insanlık dışı olursa olsun Ladin denen adam da misilleme uğruna intihar saldırıları düzenliyor, binlerce masum hayatını kaybediyor. Ve bunu Müslümanlar adına, İslamiyet için yaptığını iddia ediyor. İnanılır gibi değil. Ben bu anlamda en çok kendilerini bu hayattan tamamen soyutlamış, inziva’ya çekilmiş, münzevi bir şekilde yalnızca temel gereksinimlerini karşılayarak yaşayan Budist keşişler gibi insanlara saygı duyuyorum. Ne aptalca, sonu gelmeyen ve bitmek bilmeyen, kimseyi de bir yere götürmeyen tartışmalar, ne fiziki şiddet, ne kavga ne de gürültü var. Günlük hayatın pisliğinden başka şekilde arınmak mümkün değil. Sinoplu Diogen yemek bulabildiği ve Atinalılara doğru yolu gösterebildiği sürece mutluydu ve bunlar ona fazlasıyla yetiyordu. Aynı şekilde Sokrat baldıran’ı içmeden önce karısı kendisine haksız yere idam ediliyorsun deyince; iyi ya, haklı olsalardı daha mı iyiydi demişti.

Ancak şehirlerde yaşayan ve üstte sözünü ettiğim hayatı pratikte yaşaması imkânsıza yakın olan bizler için tek kaçış yolu bir çok şeyi kafaya takmamak ve doğru bildiğimiz hayatı idame ettirmeye çalışmak. Futboldan iyice koptuğumu söyleyebilirim mesela ben, bütün yaz Fransa Bisiklet turunu seyrettim EuroSport’ta. İnanılmaz keyifli ve saatlerce süren fiziki mücadeleye rağmen ayakta kalabilen, zafere ulaşabilen o insanların azmine şapka çıkarttım doğrusu. Gerçek ilgiyi ve sevgiyi hak eden o insanlara. 5-6 saat aralıksız pedal çeviriyorlar. Onlardan biri de kanseri yenip spora geri dönen Armstrong’du. Son turlardan birinde birçoğunun karıştığı kaza sonrası düşen, düzlerinden kanlar akan arkadaşlarını iterek birlikte finişe ulaşan bisikletçiler oldu. Ayrıca son 2 senedir de Snooker’a fena sardırdım. Rakibe Saygı’nın ve centilmenliğin, jest ve mimiklerin bu kadar ön planda olduğu bir spor daha yoktur herhalde. Ayrıca inanılmaz zekâ gerektiren bir oyun. Dolayısıyla yalnızca oynayan oyuncuyu değil izleyeni de her daim tetikte tutuyor. Nasıl hamle yapacak diye düşünüp sorgulamaya itiyor izleyeni. Sayı alamayacağını anladığı anda oyuncuların yaptıkları güvenli vuruşlar da harikulade. Abi sen as listeyi mutlaka en yakın zamanda, bekliyorum.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Thu Oct 15, 2009 9:07 pm
by Kenan Atak
Konu benim yuzumden dagildi ama herkes cok ilginc seyler yazmis. Böyle insanlarla ayni ortami paylasmak buyuk keyif. Bu arada ben Ataturk'un John Dewey'i davet ettigini bilmiyordum. Benim em begenedigim filozoflarin arasinda gelir. William James ekolunden gelme, diger ABD'li pragmatist Pierce ile beraber. Avrupa entellektueli ABD'e burun kivirir ama James, Dewey ve Pierce'a atif yapmadan duramazlar. Dewey'nin Human Nature and Conduct diye Dover yayinlarinda cikan bir kitabini okumustum. Bunun disinda iki kitabini daha aldim bunlardan biri 'Experience and Nature'. Digeri egitim ile alakali. Cok net bir dili var ve muthis bir beyin. Gene William James'i bazi seyleri eskise bile okumak lazim. Ataturk'un Dewey'i bilmesi ve davet etmesi ne kadar bilgili ve ufku acik oldugunu gösteriyor. Kendisine duydugum hayranlik ve saygi Kaan'in anlattigindan sonra iyice artti. Ancak böylesi bir zeka ve ufku aciklik o kadar karmasik bir savasin altindan kalkardi zaten, ustelik ustune ölu topragi serpilmis ve teslim olmaya hazir bir halki motive ederek ve örgutleyerek. Böyle bir beyin buyuk sansmis ama bu sansi teptik ve geldigimiz nokta ortada.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Thu Oct 15, 2009 11:47 pm
by Cengiz Akgun
Kerem Tezic wrote: Ataturk'un Dewey'i bilmesi ve davet etmesi ne kadar bilgili ve ufku acik oldugunu gösteriyor. Kendisine duydugum hayranlik ve saygi Kaan'in anlattigindan sonra iyice artti. ..
Bu adami dogmalastirip iki paraliklarin onune atan beyinsizlere lanet etmemek elde degil. Kendini nasil yetistirmis hala anlamakta zorluk cekiyoruz. Cunku yetistigi yerlerde ona bu bilgileri verecek bir duzen ve sistem yoktu. Hepsini kendi basina ogrenip ozumlemek zorunda kaliyor. Askeri okulda ogrendikleri Osmanli'nin bitip tukenmekte olan dagarcigindaki seyler. Belki Fransizca'yi da orada ogreniyor. Bir yandan devlet burnu boka dikilmis giderken vatani kurtaracagim diye cepheden cepheye kosarken oturup Bati Dunyasi niye boyle firladi gitti biz ise yaya kaldik diye bir suru seyi yabanci dilde ogrenip incelemeye vakit bulmus. Fransizcayi mukemmel bildigi ve diplomatik yonden Bulgaristanda ateselik yaptigi zamanda bir suru seyi inceleme firsati buldugu soylenir. Almanlar ile olan iliskilerden de sadece askeri bilgiler ogrendigini sanmiyorum. Muhakkak Almanlarin tarihlerini ileri gelen bilim ve ilim adamlarini da incelemistir.

Gecenlerde Gandi filmini tekrar izleme firsatini buldum. O da bu sekilde Bati dunyasini cok iyi sekilde inceleyip ozumlemis bir deha. Ingilizlere verdigi dersler korkunc. Sadece filmde degil bir zamanlar hayatini okuma firsatini bulmustum. O filmde uyduruk bir sebebten hapis cezasina carptirilirken hakimin o salona girdiginde ayaga kalkmasi ve cezayi verirken yuzundeki uzuntuyu kitapta da okumustum. Ingilterdekiler uzaktan olani biteni tam kavrayamayip bunla hint fakiri diye alay ederken (buna Churchil'de dahil) kendisi ile yakindan gorusen Ingiliz valisi ve bu hakimin engin bilgisi ve kulturu karsisinda soyleyecek soz bulamamalari filmide dogru yansitilmisti. O da Ingilizler gittikten sonra arkalarinda ektikleri nifak tohumlarinin eseri olan yobazligin kurbani oldu.

M. Kemal'in de savastan sonra Ingilizlerle hatta kral'in kendisini (galiba kral. Bakin bunu dahi tam bilemiyorum ve emin degilim cunku boyle seyleri ogrenemedik malasef lisede bile Gokturkler'e kadar gittigimiz icin) ziyaretinde bilgi ve kulturune hayran kalisi soylenir. Hakkinda Turkce yazilmis benim zamanimda okunacak bir kitabin bulunamayisi ve Lord Kinross'un kitabinin referans verilisi cok anlamlidir. Turkce yazilanlar yalakliklar dolu idi. Bugun bile hakkinda dogrulari yazabilmek zor. Bu yuzden seninde dedigin gibi onu savunacagim diye yalani yanlisi birbirine kattiginin farkinda olmayan bir suru zavalli var ortada. Yarar yerine zarar veriyorlar mirasina. Neyi neden yaptigini tam anlami ile anlayip anlatacaklara da firsat vermiyorlar.

Keske onun hakkinda da bu Gandi gibi bir uluslararasi film yapilabilse idi. Cunku okuma derdi olmayan Turkiyedekilere boyle filmle filan aspirin gibi yutturmak lazim onun gercek dehasini. Bu is kici boklu Can Dundar'a kalip akini bokuna karistirmazdi arastirma yaptim diye ortaya ciktiginda. O gunlerde neleri dusunmus, gormus, ve uygulamis. M. Kemal'in hayatini dogru durust bilmeden 1915'de Ermeni olaylarini acilima acmislar. Ulan Kurtulus savasinda bile hala Ermenilerle ugrasilmis. Bu savas sirasinda Istanbulda olanlari var. Guneydogu'da Marasta olanlar var. Anadoluda 1915'de soylari kututuldu denilenler 1920'lerde Franzizlar ve Ingilizlerle birlesip hala talan derdindeler o Anadoluda. Bunun icinde elbette onunu goren ve gelecegini yine Turklerle birlikte olmaktan gececegini inanlar olmus olmasina. Olayi Nazilerin soy kirimina indirgeyenler boyle kulaktan dolma ordan burdan duyduklarini sahi sanan kendi yakin tarihini bilmeyen ozumlemekten acizler Pamuk gibi kestik herifleri diyerek cikiverdiler isin icinden. Batinin kolonilerinde yaptigi zulmu kimse sormaya arastirmaya cesaret edemezken onunde milyonlarca olu ile ciktigin bir ic ve dis savastan ki Naziler gibi bu savasin sebebi de olmadigin halde ayni insanliga sigmayan katliamlarin planlayicisi olarak hesap vermeye razi oluyorsun. Neden soramamislar M. Kemal'e bu hesabi eger ortada boyle bir hesap kalmis ise o zamanlar? Bak Osmanli'nin borcunu odetmisler. Ayni Hindistan da yaptiklari gibi; yeni modern devletiniz hayirli olsun diyecekleri yerde Kurtleri fistirikleyip alta gittiniz enayiler diye isyan ustune isyan cikmis Guneydogu'da. Ayni Araplara yaptirdiklari gibi.

Re: Sanal Alemde Galatasaray Lisesi turu

Posted: Fri Oct 16, 2009 12:56 am
by Murat Biricik
Cengiz Akgun wrote:
Kerem Tezic wrote: Ataturk'un Dewey'i bilmesi ve davet etmesi ne kadar bilgili ve ufku acik oldugunu gösteriyor. Kendisine duydugum hayranlik ve saygi Kaan'in anlattigindan sonra iyice artti. ..
Bu adami dogmalastirip iki paraliklarin onune atan beyinsizlere lanet etmemek elde degil. Kendini nasil yetistirmis hala anlamakta zorluk cekiyoruz. Cunku yetistigi yerlerde ona bu bilgileri verecek bir duzen ve sistem yoktu. Hepsini kendi basina ogrenip ozumlemek zorunda kaliyor. Askeri okulda ogrendikleri Osmanli'nin bitip tukenmekte olan dagarcigindaki seyler. Belki Fransizca'yi da orada ogreniyor. Bir yandan devlet burnu boka dikilmis giderken vatani kurtaracagim diye cepheden cepheye kosarken oturup Bati Dunyasi niye boyle firladi gitti biz ise yaya kaldik diye bir suru seyi yabanci dilde ogrenip incelemeye vakit bulmus. Fransizcayi mukemmel bildigi ve diplomatik yonden Bulgaristanda ateselik yaptigi zamanda bir suru seyi inceleme firsati buldugu soylenir. Almanlar ile olan iliskilerden de sadece askeri bilgiler ogrendigini sanmiyorum. Muhakkak Almanlarin tarihlerini ileri gelen bilim ve ilim adamlarini da incelemistir.
'Kendi basina ogrenip ozumlemek zorunda kaliyor' cumlesinden alip devam edeyim. Cepheden cepheye kosan bir kumandanin edebiyat ve felsefe icin ayridigi zamani ve o zaman diliminde yaptigi verimli ozumsemeyi dusunun. Bir alinti da saygideger Orhan Karaveli nin "Tevfik Fikret ve Haluk Gercegi" adli kitabindan yapayim ( Sayfa: 23).

" .......Ibrahim Alaettin Bey (Govsa, 1889-1949) Mustafa Kemal' in Asiyan 'a ilk ziyaretini yillar sonra soyle anlatacaktir:


.......1917 yili Agustos unun 18 inci gunu Fikret'in evinin bahcesinde etrafi bir saygi dairesi ile cevrilmis cok genc ve yakisikli bir pasa gozlerimi aldi. Kiyafeti ve hareketleriyle derhal farkedilen ve hic kimseye benzemeyen bir sahsiyetti bu. O zamana kadar boylesine zarif ve centilmen bir Turk generali gormemistim...'Kim oldugunu' sordum. 'Mustafa Kemal Pasa' dediler!.. Uzaktan hayranlikla kendisini seyrederken yanima gelen biri ' Mustafa Kemal Pasa sizinle gorusmek istiyor' dedi. Cok heyecanlanmistim. Derhal yanina giderek ismimi soyledim. Ince ve uzun parmakli ama guclu elini uzatarak asil bir tevazu ile ' Canakkale' ye' adli siirimle beni tanidigini ve coktandir gormek istedigini....' ifade etti. 'Pasa hazretleri, dedim. Sizin gibi cepheden cepheye kosan bir kumandan nasil olur da benim gibi onemsiz bir gencin yazdiklarini okumaya vakit bulabilir?'

Su cevabi vermisti:
'-Ben edebiyati ve siiri severim. Ozellikle askerlikle ilgili her eseri mutlaka okurum. Sizin, Canakkale'ye ait siirlerinizi de okudum ve sevdim..'

-----------------------------------------------------------------------------
Kitabin diger iki sayfasindan (Sayfa: 25 ve Sayfa:33) Ataturk un Tevfik Fikret e olan sevgisini anlatan iki alinti daha:

" Ben inkilap ruhunu ondan aldim. Ziyaret edecegim yerlerin basinda elbette Asiyan gelir!"

"Ben Fikret'e yetisemedim. Onun sohbetinden istifade edemedim. Bunun icin kendimi bedbaht sayarim. Ama, butun eserlerini okudum. Bir cogu da ezberimdedir. O, hem buyuk sair, hem de buyuk insandi..."