Kerem Tezic wrote:Bu yaz Istanbul’a geldigimde gene bizim Sultani mezunu peder bey ‘sana benim kutuphanemden en sevdigim kitaplarimdan birini verecegim’ dedi ve ‘Elements de Philosophie’ adli sayfalari sararmis kitabi cikartti. Kitabin yazari Eric Larroumets onlarin o dönem felsefe hocasiymis. Fransa’nin en unlu okullarindan École Normale Supérieure’ kökenli bir hoca. Kitabin icindekiler kismina bakmak zaten kitapla ilgili bilgiyi veriyor. Felsefe’nin en temel sorunu olan ‘mind-body’ problem ve bilinc kavrami ile baslayip, psikoloji-felsefe iliskisine William James’e atifta bulunup diger konulara geciyor. Gene Ecole Normale Sup’lu unlu fransiz filozof Alain’in ögrencilerinden oldugu acik. Bu kitabin dersini aldiklari yas 18. Elbette o yasta birisinin ilgilenip dersi sindirmesi cok zor. Ama egitimin kalitesi acisindan söyluyorum bunlari. Bir de tabii bu tur seyler merak eden icin agiza o yasta bir parmak bal calar bu konulari imrendirir. Bize de gene son derece kaliteli felsefe, matematik ve fizik hocalari gelmisti Fransa’dan. Felsefe hocamiz Abel Mitterand’in da danismani olmustu. Babam o yaslarda babasini kaybettiginden ve cok ciddi anlamda din egitiminden geldiginden kitabi epey kurcalamis notlar almis. Keske din adamlari da felsefeye merak salsalar hatta sadece din adamlari degil hemen herkeste bu merak olsa bu dogmatik yapiyi, bu sorgulanmadan kabul edilmis degerleri sorgular ve dogal bilimlerin buyuk hiz katettigi bu dunyada sosyal ve beseri bilimlerde de bir parca yol katedilir, bugun yasadigimiz acmazlari biraz olsun kirardik.
Bana göre Cumhuriyet’in de Osmanli Döneminin de en elestirilecek temel yanlari bu topraklarda felsefenin izinin bile görulmemesi oldu. Bana göre felsefeye meraki olmayan bir insan eksik insandir, guduk kalmis insandir konumu, meslek bilgisi ne olursa olsun. Bugun gazeteci aydin diye gecinenlerin yazdiklarina bakin acinacak haldeler, ben onlari okurken onlar adina uzuluyorum. Maalesef kendine aydin sifati takanlar da kendi dusunceleri ile hic gelmediler. Yaptiklari tek sey ceviri. Roman cevirisi, siir cevirisi, yazi cevirisi. Baska birsey yok! Ustelik modern insanin sefaleti ve acmazi toprakla olan organik bagi koptuktan sonra gittikce artiyor bu boslugu felsefe ile dolduramadigi surece. Zira insan-nesne acmazi ve nesne ile olan iliskisinde yasadigi sorunlar gittikce katlanilmaz hale geliyor. Kimisi bunu dinle kapatmaga calisiyor (buna bir ölcude saygi duyabilirim, tamamen nesnenin kölesi olmus modern bati insanina karsilik) ama dusunceye pranga vuran dinler de bana göre cözum degil.
Kerem, sana bir kitap hediye etmek istiyorum. Yazarindan bahsedeyim. 1904 senesinde Selanik ilinin Petric ilcesinde dogmus. 1912 senesinde Balkan harbi felaketiyle Anadolu ya gocmusler. Ilk, orta ve lise ogrenimini sirasiyla Amasya, Vize Saray ve Istanbul da tamamlamis. 1924 senesinde tibbiyeye yazilmis. Bes ay devam etmis, o sirada medresesindeki odasinda kaliyormus. Birgun kendisine odasini bosaltmasi gerektigini soylemisler. Bas vurmadigi kapi kalmamis, ilahiyat fakultesine gecmesi durumunda kalabilecegi belirtilmis. Bu suretle Ilahiyat Fakultesine kayit olmus. Hekimlik ve hakimlik cok sevdigi ve gonulden hasretini cektigi mesleklermis. Ilahiyat Fakultesine devam ederken Suleymaniye kutuphanesinde acilan kutuphanecilik kurslarina devam etmis, diploma almis. 1927 senesinde Pekiyi derecesi ile mezun olmus. 1928 senesinde Felsefe Ihtisas bolumune kayit yaptirmis. Sinav sonucunda 3. siniftan egitimine devam etmis.
Hocalari arasinda, o devrin buyuk din alimlerinden, Muhammed Hamdi Yazir dan dersler almis. Tahir Olgun dan buyuk edebi neseler aldigini her firsatta dostlari ile paylasmis. Ilk bastirdgi siir kitabini da pek muhterem hocasi Tahir Olgun a (10 Eylul 1938) ithaf etmis.
"Eylul Yapraklari" adli siir kitabinin onsozunde merhum Tahir Olgun nun yazar ile paylastigi kiymetli iltifat yazisini, kitap ile ayni adi tasiyan Eylul Yapraklari siiri, ve Dumlupinar Sehitleri icin yazdigi siiri paylasayim. (Bu siir kitabinin yazari sonraki meslek hayatinda Istanbul Vefa Lisesinde ogretmen, Fatih Camii mimberinde imam ve Istanbul Muftusu gorevlerinde bulundu.)
Tahir Olgun 10 Eylul 1938
Sevgili ve kiymetli evladim;
Bastirdigin mecmua-i-es'ari bana ithaf edisin, beni fevkalade mesrur ve minnetdar birakti. Onu, otuz bu kadar senelik tedris hizmetimin en buyuk mukafati addeyledim.
Yuzlerce talebemden bir kaci olsun vefaatimdan sonra beni hayr ile yad eder diyordum. Daha hayatta bulunurken evlad-i-irfanimdan biri tarafindan hurmetle zikredildigimi gordum. Binaenaleyh pek buyuk olan hiss-i-sukranimi su kucuk parca ile ifade etmek istedim:
Kitabıni ithaf etmissin bana,
Sonsuz tesekkure lutfun ehaktir.
Adimi kurtardin unutulmaktan,
Eserinle namim yasayacaktir.
Baki gozlerinden oper ve bir cok eser nesrine muvaffak olmani lutf-i-ilahiden dilerim oglum.
Tahir Olgun
EYLÜL YAPRAKLARI
Gönlüm niçin sarıdır? Kim söyleyecek bunu!
Ben bile bilmiyorum sebep ne olduğunu...
Yalniz, görüyorum ki: Bir kaygi var derinde
Gülmek için ürperen cihan bahçelerinde
Çiçekler gülüşürken baharla ürkek ürkek,
Konar ruhuma alev kanatlı bir kelebek!
Salınırken dört yana yemyeşil dallar nazla
Zaman gelir, sararır içten bir ihtizazla.
Bu sırrı çok düşündüm, eremedim aslına;
Bir isim veremedim bu derinlik faslına...
Ezeli bir korku var, benzi uçuk her seyin;
Her yerde aksi cağlar ateş dolu bir neyin
Gök mavi bir kahkaha.. Yer nakışlı bir yılan;
Korkusundan bayılır ömründe bir ayılan.
Bahar çılgın bir nefes, hazan veren bir sızı,
Bazı ışıklar gördüm...Baktım: gönül hırsızı!
Estiği gündenberi sevginin alev yeli,
Bağ deli, bülbül deli.. Su deli, dağlar deli..
Aşk, billur bir kaynakmış..Vardım ki: çakıl dolu;
Aşk delilik dediler...Dolaştım: akıl dolu..
Susadım: arıyorken su içeçek bir çeşme,
Çifte çeşmeler gibi su indi gözlerime...
Fanilik musluğunu çevirdiğim gün yarım,
Kıvılcım oldu, battı, kalbime göz yaşlarım!
Hangi yolu tuttumsa çıkamadım bir düze,
Hasret çektim geceler yaralı bir gündüze
Ümit seraplı bir yol...Sisli bir deniz hayat...
Saadet sahilinin dudaklarında "Heyhat!"
Gönüller birer damla.. Emeller Umman gibi,
Neşe bir cılız ışık.. Elemler duman gibi..
Gündüzün güneşlerle öpüşürken geceler,
Sarar derin düşünen ruhları bilmeceler
Dindiren bir teselli yoksa kalp öksüzünü
Hangi emel mihrabı aydınlatır yüzünü?
Şarkılar köpüren bir evi dinlesem dalgın,
Duyarım ölüm kokan şiirini ayrılığın..
Sahilleri dolaşsam gizlice rüzgar gibi
Bakıp bakıp yüzüme dalgalar ağlar gibi..
Çamların arkasından yükseliyor serviler,
Mehtapların kalbini mezar taşları deler..
Düşündüm: Bana dünya kalınca böyle uzak,
Dertli başımı hangi mermer parçalayacak?
Ömürler birer gülmüş dert açan bahçelerde,
Yaprak yaprak sürünür akibet bir gün yerde..
Gençliğim tutuşmadan söndü gamlar içinde,
Yandı içim durmadan kor akşamlar içinde..
Nisan filizi diye okşarken beni gönül,
Ansızın dallarımda güldü sarışın Eylül
Madem savrulacağım fanilik rüzgarında,
Okunsun bari gönlüm "Eylül Yaprakları" nda
15 Eylül 1937
A. Şeref Güzelyazıcı