Doğmamış Çocuklar
Posted: Sun Aug 06, 2006 5:53 pm
Not: Hatalı yabancı transferleri, hem kulüplerin milyonlarca dolarının havaya savrulup gitmesine, hem de oyuncudan yararlanılamadığı için takımın genel performansının bir derece azalmasına sebep oluyor; hatta sözkonusu olan, büyük umutlarla getirilmiş bir "kurtarıcı" namzeti ise, takımın en hayati candamarı oyuncunun oynatıldığı süreç içinde kan kaybedip, takımın da ligde komaya girmesine neden oluyor.
Şimdilerde Heinz konusu epey tartışılıyor; benim de 5 ay önce yazdığım bir yazı aklıma geldi, "Yitik Kral" Zafer Biryol'la ilgili, farkındaysanız hala kendisinden ses seda alınamıyor. 5 ay öncesine ait bu yazıyı ağustosa güncelleyip, büyük takımlarımızın fiyaskoyla son bulan kimi transfer serüvenlerini (yerlisiyle-yabancısıyla) sizlere anımsatayım dedim. 8-10 sene öncesinden kalma; Türkiye'ye adım attıkları günlerde bizi heyecanlandıran ama şimdi adını bile unuttuğumuz öyle isimler var ki...
C.B.
------------------------------------------------------------------------
2 Ocak 1976, Rize doğumlu Zafer Biryol, Tanju'dan sonra doğru dürüst santrfor çıkartamayan Türk futbolunun ve Milli takımın golcü eksikliğini gidermeye aday bir futbolcunun "Geliyorum!" diye haykıran azimkar çığlığını yansıtıyordu yeşil sahalarda.
Genç Zafer, 20 yaşını bitirir bitirmez, yetiştiği Beşiktaş PAF Takımı'na profesyonelliğe adım atmak için veda etmiş, profesyonellik piyasasına sürülmek üzere soluğu 2.kümedeki Mersin İdman Yurdu'nda almıştı. Belki çok sürmemişti bu kısa serüveni, ama giderayak attığı gollerle adından ilk kez söz ettirmeye o çağında başlamıştı.
Kısa süren, fakat iz bıraktığı Edirne ve Yeni Salihli senelerinin ardından, 1999 yılının transfer mevsiminde, Ocak ayında, 2. lig ekiplerinden Şekerspor'a imzayı attı bu kez, futbolunun olgun dönemlerine ilerlemekte olan Zafer. Methi, önceki iki takımındaki ele avuca sığmaz performansıyla önce alt kümelerdeki kenar mahalle takımlarının, sonra da giderek 2. ligdeki köklü Anadolu kulüplerinin ve 1. ligin "asansör" diye nitelendirebileceğimiz orta klas camiaların kulaklarına çalınmakta olan genç futbolcu, 99-00 ve 00-01 sezonlarında "Ankara'nın üvey evladı" diye bilinen bu takımda çıktığı 55 resmi karşılaşmada 33 kez ağları havalandırmasıyla, Göztepeli yetenek avcılarının kapsama alanına girdi ve 2001 yazının hareketli geçen transfer ayında 1. lige terfi etti.
En sonunda istediği olmuştu; 1. ligin umut vaadeden takımlarından birinde, Göztepe'de, Ümit Kayıhan'ın kanatları altında daha yapacak çok şeyi olduğunu hissediyor gibiydi.
Kendisini zirveye çıkaran basamakları birer birer tırmanan Zafer, zaman zaman elim sakatlıkların pençesinde kaybolduğu sarı-kırmızılı forma altında çıktığı 56 resmi maçta 13 defa skor üretse de; esas patlamayı 2003-04 sezonunun başında transfer olduğu Konyaspor forması altında gerçekleştirdi: 74 resmi maç- 49 gol- 18 asist... Yeşil sahalarda "benim" diye ortaya çıkan her futbolcuya nasip olmayacak bir istatistikti bu.
Hikayenin asıl kısmı da ondan sonra başlıyor zaten...
Geçen süre içinde "gol krallığı ünvanı"nı CV'sine eklemiş olan Zafer Biryol, artık yurt sathında tanınan ve namından söz ettiren bir "yükselen değer" haline gelmişti.
İlkgençlik yıllarını şöhretin hayaliyle geçiren her genç futbolcu adayı gibi onun da gelecek planlarında bir büyük takımın forması altında top koşturabilmek, taraftarın sevgilisi olabilmek, hatta o kulübün sembol oyuncusu olarak kariyerine nokta koymak yatıyordu.
Krallık tacını giydiği 2003-2004'ün sonunda böyle bir fırsat, İstanbul'un üç büyüğünden biriyle; Beşiktaş kulübüyle ayağına kadar gelmiş, fakat o günün koşulları içinde bu şaşaalı yolculuk gerçek olamamıştı.
Kafasının içinde dolanan "Hayatımın fırsatını mı teptim!.." gibi pişmanlıklar ve tereddütlerle birlikte bir futbolcunun yaş bakımından son demleri olan 29'unu bitirdiğinde, beklediği ikinci -belki de son şans- bir kez daha elinden tuttu Gol Kralı'nın. Bu kez teklif masasının öbür ucunda, Yeditepeli kenti ikiye ayıran boğazın öbür yakasında ikamet eden Fenerbahçe kulübü bulunuyordu.
Yalnız; bir mesele vardı futbolseverlerin kafasını kurcalayan: Sarı-lacivertli takımın forvet hattında, teknik direktörün vazgeçilmezi olan Nobre ve Anelka gibi isimler, bir de küçücük kariyerinin büyük bölümünü kulübede fırsat beklemekle geçirmiş genç(!) Semih Şentürk vardı. "Gol Kralı" ünvanının sahibi bile olsa; müstakbel takımının ileri ucunda kendisine yer açılabilcek çapta bir boşluk var mıydı; ya da kenar kulübede "Yabancıları keseyim, onu oynatayım" diyebilecek kadar cesaret sahibi bir teknik direktör?..
Zafer Biryol'un hikayesi nasıl sonlanacak bilemeyiz ama, "Türk futbolunun adam öğütme makinesi" Fenerbahçe'nin eteği dibinde nerdeyse tek bir kezcik bile forma şansı bulamayan Kral, kendisini -düşünmeden aldığı bu kararla- tüketmişe benziyor.
Gelin "Türk futbolunun lokomotifi" sayılan üç büyüklerin tarihindeki transfer fiyaskolarının bir kısmını şöyle bir anımsayalım:
Fenerbahçe
Sergio Nerves ... 1998-99 ... A.Yıldırım tarafından "Brezilya'nın yeni Pele'si" olarak lanse edildi, üç maçtan sonra fos çıktığı anlaşıldı ve bir Katar takımına yollandı.
Elvir Baliç ... 1998-99/2000-01 ... Bursaspor'da gösterdiği performansla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı. 1998 yazında sarı-lacivertlilere transfer olduktan sonra ilk başlarda oynadığı futbolla takdir gördüyse de, sezon ortasında Toschack tarafından Real Madrid'e alınacağı hemen hemen kesinleşti. O tarihten itibaren kendisinde ciddi bir form düşüklüğü gözlendi. 2000 Temmuz'unda, bu kez kiralık olarak yeniden İstanbul'a döndüyse de bu kez başarılı olamadı. Kısa süren Rayo Vallecano macerasının ardından, 2002 yılında soluğu Galatasaray'da aldı.
Metin Diyadin ... 1998-99 ... Gençlerbirliği'nden takım arkadaşı Erkan'la birlikte Fener'e imza attığında 30 yaşındaydı. Sezon ortasında talihsiz bir şekilde bacağı kırıldıktan sonra futbol piyasasından silindi gitti...
Simao ... 2001-02 ... 34 yaşındaki Brezilyalı, yeni teknik direktör Lorant tarafından büyük umutlarla transfer edildi. Neden böyle bir transfere ihtiyaç duyulduğu hiçbir zaman anlaşılamadı.
Washington ... 2002-03 ... Yeşilköy'e adımını atar atmaz, medya onu "Jardel'den bile daha iyi" başlıklarıyla karşıladı. Oynadığı kısa sürede, futbol kamuoyu tarafından performansı beğenilmedi. Kalp rahatsızlığı ortaya çıkınca 2003 Ocak'ında takımdan ayrıldı. Şu an Brezilya Ligi'nde oynuyor ve gol kralı.
Sabin İlie ... 1997-98 ... Galatasaray'da attığı kritik gollerle takımını taşıyan Adrian İlie'nin kardeşi Sabin, Ali Şen'in "G.Saray'la boy ölçüşme" hezeyanlarından birinin sonucu olarak, kardeşinin genlerinin kalıtsal olarak kendisine de geçmiş olabileceğine güvenilerek alındı. Birkaç ay sonra haklı olarak umutlar kesildi ve gönderildi.
Erhan Albayrak ... 2001-02 ... Gaziantepspor'da top koşturan başarılı futbolcunun Fener'e transferi aylarca tartışma konusu oldu. Bir Belçika takımı üzerinden "hülle" yoluyla sarı-lacivertli takıma kazandırılmaya çalışıldıysa da, Samandıra'daki günleri uzun sürmedi.
Emil Kostadinov ... 1996-97 ... Bulgar milli formasıyla Ali Şen'in dikkatini çekmeyi başardı. Euro 96 sonrasında İstanbul'a getirilip uzun süreli bir sözleşmeye imza attı. Sezon içindeki beklentileri boşa çıkardı.
Fadıl Vokri ... 1991-92 ... Fransa'nın Nimes takımından alındı. Basındaki sivrizekalılar onu "Prekazi kadar iyi futbolcu" olarak niteliyordu. Büyük tantanayla geldi, gidişi sessiz sedasız oldu.
Süleyman Oulare ... 1999-00 ... Fenerbahçe tarihinin en facia sezonlarından birinde Türkiye'ye geldi. Sezona şampiyonluk parolasıyla başlayan ama saha içi hezimetlerden dolayı giderek hedef küçülten F.Bahçe'de varlığıyla yokluğu belli olmadı. Şimdi nerdedir bilinmez...
Celil Sağır ... 2000-01 ... Samsunspor'da dikkatleri üzerine çeken genç oyuncu, Fener'e imza attıktan bir hafta sonra idmanda sakatlandı ve 9 aya yakın süre futboldan uzak kaldı. İyileştikten sonra bir türlü eski formuna giremedi ve yine Samsunspor'a gönderildi. Daha sonra, savunma oyuncusu İsmail Güldüren de kendisiyle aynı kaderi paylaştı.
Nicolas Anelka ... 2005-06 ... Genç yaşında Arsenal, Real Madrid, PSG, Fransa Milli Takımı formalarıyla yıldızı parlamış bu huysuz adam, Fenerbahçe'ye gelmeden önce İngiltere'nin vasat kulüplerinden olan Manchester City içinde devamlı polemik yaratmakla meşguldü. Fenerbahçeli yöneticilerin sansasyonel transfer ihtiyacını 2005 Ocak'ında karşılasa ve sarı-lacivertli formayı giydiği 1,5 yıl içinde zaman zaman iyi işler yapsa da, genel bazda performansı köşe yazarları tarafından eleştirildi, bu yetmezmiş gibi yabancı basına gün aşırı "F.Bahçe'den ayrılmak istiyorum" türünden beyanatlar vermeyi alışkanlık haline getiren Anelka, 2006 Ağustos'unda hocası Zico tarafından da gözden çıkarıldı.
Galatasaray
Ionel Lutu ... 1997-98 ... Geldiği sıralarda "Fuleli deparları Rıdvan'ı andırıyor" diye umut saçmıştı Fatih Terim... Aradan iki ay geçtikten sonra, umutlar hayal kırıklığına dönüştü. "Cüce" denebilecek kadar güdük boylu Romen futbolcu, en büyük transfer fiyaskolarından biri olarak Türk futbol tarihine geçti.
Dominique Iorfa ... 1991-92 ... Yorumsuz.
Bruno Quadros ... 1999-00 ... Fatih Terim'in o seneki Brezilyalı sevdasından ötürü, vatandaşları Marcio ve Capone'yle birlikte Florya'ya geldi. 1-2 maçlık deneme periyodundan sonra "olumsuz" damgası yedi ve gerisin geriye yollandı.
Sergio Almaguer ... 2002-03 ... Güney Amerika'ya futbolcu aramaya giden transfer komitesince Fatih Hoca'ya önerildi. Telefonda "Alın bari, defansta sorunumuz var" diye olumlu komut veren Terim'e rağmen, 34'lük Meksikalının İstanbul'daki ömrü yalnızca 3 ay sürdü.
Gabriel Tamas ... 2003-04 ... "Romen Milli Takımı'nın defansının gelecekteki banko oyuncusu" tavsiyesiyle alındığında kendisinden beklenenler çok büyüktü, fakat olumlu hava gitgide homurdanmalara dönüştü. Real Sociedad maçında Nihat'tan yediği çalımlar yüzünden Fatih Hoca maç bitiminde kendisine soru soran Star TV muhabirini fırçaladı. Kötü performansıyla herkese yaka silktirdikten sonra devre arasında Spartak Moskova'ya satıldı.
Bülent Akın ... 2000-01 ... Denizlispor'daki performansından ötürü Hagi onu önermişti çiçeği burnunda G.Saraylı Lucescu'ya... Cimbom'da pek forma şansı bulamadı, bulduğunda da kötü kullandı; taraftara saç baş yoldurttu. Tek akılda kalan icraatları G.Rangers'e ve F.Bahçe'ye attığı goller olan Bülent, 2001-02 sezonunun bitiminde İngiliz takımı Bolton Wanderers'a transfer oldu. Ada macerası da kısa sürdü. Şu anda muhtemelen Anadolu takımlarından birinde futbol hayatını sonlandırmayı bekliyor.
Kuzmanovski ... 1994-95 ... Dahi antrenör(!) Saftig'in Kocaeli'den gelirken yanında getirdiği bir yetenek abidesiydi(!). Bu transfer, onun adını fiyaskolar listesine yazdırmaktan başka bir işe yaramadı.
Spehar-Horvath-Mpenza ... 2001-02 ... Yalnızca 5 milyon dolarlık bir bedelle Jardel'i renklerine bağlayan Sporting Lizbon'un eşantiyon olarak sarı-kırmızılı kulübe yolladığı bu oyuncular, toplasanız -taş çatlasa- 4 maçta ya oynadı, ya oynamadı...
Elvir Baliç ... 2002-03 ... Geçmişte "Kefen giyerim, Galatasaray forması giymem" sözünü sarfeden Boşnak yıldız, 2002 yazında Fatih Terim'in ricasıyla sarı-kırmızılı renklere bağlandı. Ne var ki; sakatlıklardan başını kaldıramadı. Uzun süren "hasarlı" döneminin sonunda, Hagi'nin gelmesiyle formaya kavuşan Baliç, bu şansını iyi değerlendiremedi. Şu günlerde Ankaragücü'nde futbolunun son dönemini yaşıyor.
Ali Maboula Lukunku ... 2003 ... Terim'in hücum hattı için denediği Christian aşısı tutmayınca Belçika liginden alelacele getirildi, Göztepe deplasmanında üç puan getiren golün haricinde oynadığı birçok maçta faydalı olmayı başaramadı. Yok pahasına elden çıkarıldı.
Haim Revivo ... 2002-03 ... 2000 yılının Temmuz ayında Celta Vigo'dan ayrılıp Fenerbahçe'nin yolunu tutan İsrailli oyuncu, ilk sezonunda olağanüstü bir performans çıkarmasına ve 2001'de gelen şampiyonluğun başmimarlarından biri olmasına rağmen; daha sonraki yıllarda (özellikle de Ortega'nın gelişinden sonra) gözden düştü ve 2003 Ocak'ında sessiz sedasız bir biçimde Galatasaray'a imzayı attı. İlk maçında (Bursa deplasmanında) yaptığı hat-trick'le sarı-kırmızılı taraftarlara "Sonunda Hagi'den sonra yeni bir 10 numara bulduk" dedirten Revivo, sonraki maçlarda bu performansına yaklaşamadı ve suratlar asıldı. Temmuz 2003'te, kendisi için yönetime sunulan -Fatih Terim imzalı- "Fazla koşmuyor, ihtiyacım yok" raporunun ardından sözleşmesi feshedildi. Aradan 1 ay geçtikten sonra İsrailli yıldız futbolu bıraktığını açıkladı.
Marek Heinz ... 2005-06 ... Çek liginde izlettiği gösterişli oyunu ve kaldırdığı kupalar, 23 yaşında Bundesliga'da şansını aramasına en büyük sebepti. Almanya macerası beklediği gibi yön bulmadı, ülkesinin Banik Ostrava takımına geri döndü, 2004 senesinde şampiyonluğu kucakladı. Euro 2004'te milli takım formasıyla dikkatleri üzerine çekmesinden bir yıl sonra, yüksek bir meblağ karşılığı Galatasaray'a transfer edildi. Yıldız oyuncuyla kulübü arasında kan uyuşmazlığı yaşandı ve beklentileri hayal kırıklığına dönüştürdü. Şu günlerde, yönetim tarafından elden çıkarılmak için fırsat kollanıyor.
Beşiktaş
Amaral ... 2002-03 ... İlk geldiğinde, Müslüm Baba'ya benzeyen göz yapısıyla Beşiktaş taraftarının gözdesi olduysa da, sahada gösterdiği olumsuz performanstan dolayı gönderilmekten kurtulamadı.
Erkan Avseren ... 1996-97 ... Vanspor'da oynadığı oyunla göz dolduran ve üç büyükleri peşinde koşturan sağ kanat elemanı Erkan, '96 yazında soluğu siyah-beyazlı camiada aldı ama büyük beklentileri boşa çıkarttı. Belki de İstanbul'un havası suyu ona yaramadı.
Juanfran ... 2004-05 ... Vicente Del Bosque'nin ülkesinden "Bulunmaz Hint Kumaşı"ymış gibi peşinden getirdiği İspanyol futbolcu, Kartal'ın hasta sol kanadına çare olamadı. Yüksek maliyetinden dolayı bir türlü kendisini elden çıkaramayan yönetimin imdadına bu sezonun başında Ajax kulübü yetişti.
Sixten Veit - Zoubeir Baya ... 2001-02 ... Daum bu iki futbolcuyu kimbilir ne umutlarla koparıp getirmişti takımlarından... Sonuç: Veit BJK formasını üzerine bile geçiremedi, Baya ise tüm sezon Alman hoca tarafından ısrarla oynatıldı, düşük performansıyla eleştiri okları onu kocaman bir balon gibi patlattı ve sezon sonunda ilk iş defedildi.
Okan Buruk ... 2004-05 ... Galatasaray'ın altın yıllarında üne kavuştuktan sonra, Emre Belözoğlu'yla birlikte Inter'in yolunu tutan Okan, İtalyan ekibinde fazla forma şansı bulamadı. 2003-2004 sezonunun sonunda Moratti yönetimi tarafından gözden çıkarıldıktan sonra Galatasaray ve Beşiktaş onu kadrolarına katmak için yoğun bir uğraş verdi. "G.Saray'da misyonumu doldurdum, siyah-beyazlı forma altında yeni hedeflere doğru koşacağım" diyen Okan, tercihini Beşiktaş'tan yana kullandı fakat bu kulüpte bulunduğu iki yılda isteneni veremedi. Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra 2006 yılında Adnan Polat tarafından G.Saray'a transfer edildi.
Ailton ... 2005-06 ... Sevimliliğiyle başlarda sempati kazanan eski Bundesliga Gol Kralı, Türkiye'nin havasına bir türlü ısınamadı. Stad çıkışında BJK formasına küfrettikten sonra gözlerden iyice düştü. Şanına yakışmayacak Beşiktaş performansına aldığı haklı yanıt, devre arasında bir Alman kulübüne kiralanması oldu.
Bu saydıklarım, fiyaskolar denizinden yalnızca tek bir çiğ damlası... Daha unuttuğum neler vardır kimbilir...
Şimdilerde Heinz konusu epey tartışılıyor; benim de 5 ay önce yazdığım bir yazı aklıma geldi, "Yitik Kral" Zafer Biryol'la ilgili, farkındaysanız hala kendisinden ses seda alınamıyor. 5 ay öncesine ait bu yazıyı ağustosa güncelleyip, büyük takımlarımızın fiyaskoyla son bulan kimi transfer serüvenlerini (yerlisiyle-yabancısıyla) sizlere anımsatayım dedim. 8-10 sene öncesinden kalma; Türkiye'ye adım attıkları günlerde bizi heyecanlandıran ama şimdi adını bile unuttuğumuz öyle isimler var ki...
C.B.
------------------------------------------------------------------------
2 Ocak 1976, Rize doğumlu Zafer Biryol, Tanju'dan sonra doğru dürüst santrfor çıkartamayan Türk futbolunun ve Milli takımın golcü eksikliğini gidermeye aday bir futbolcunun "Geliyorum!" diye haykıran azimkar çığlığını yansıtıyordu yeşil sahalarda.
Genç Zafer, 20 yaşını bitirir bitirmez, yetiştiği Beşiktaş PAF Takımı'na profesyonelliğe adım atmak için veda etmiş, profesyonellik piyasasına sürülmek üzere soluğu 2.kümedeki Mersin İdman Yurdu'nda almıştı. Belki çok sürmemişti bu kısa serüveni, ama giderayak attığı gollerle adından ilk kez söz ettirmeye o çağında başlamıştı.
Kısa süren, fakat iz bıraktığı Edirne ve Yeni Salihli senelerinin ardından, 1999 yılının transfer mevsiminde, Ocak ayında, 2. lig ekiplerinden Şekerspor'a imzayı attı bu kez, futbolunun olgun dönemlerine ilerlemekte olan Zafer. Methi, önceki iki takımındaki ele avuca sığmaz performansıyla önce alt kümelerdeki kenar mahalle takımlarının, sonra da giderek 2. ligdeki köklü Anadolu kulüplerinin ve 1. ligin "asansör" diye nitelendirebileceğimiz orta klas camiaların kulaklarına çalınmakta olan genç futbolcu, 99-00 ve 00-01 sezonlarında "Ankara'nın üvey evladı" diye bilinen bu takımda çıktığı 55 resmi karşılaşmada 33 kez ağları havalandırmasıyla, Göztepeli yetenek avcılarının kapsama alanına girdi ve 2001 yazının hareketli geçen transfer ayında 1. lige terfi etti.
En sonunda istediği olmuştu; 1. ligin umut vaadeden takımlarından birinde, Göztepe'de, Ümit Kayıhan'ın kanatları altında daha yapacak çok şeyi olduğunu hissediyor gibiydi.
Kendisini zirveye çıkaran basamakları birer birer tırmanan Zafer, zaman zaman elim sakatlıkların pençesinde kaybolduğu sarı-kırmızılı forma altında çıktığı 56 resmi maçta 13 defa skor üretse de; esas patlamayı 2003-04 sezonunun başında transfer olduğu Konyaspor forması altında gerçekleştirdi: 74 resmi maç- 49 gol- 18 asist... Yeşil sahalarda "benim" diye ortaya çıkan her futbolcuya nasip olmayacak bir istatistikti bu.
Hikayenin asıl kısmı da ondan sonra başlıyor zaten...
Geçen süre içinde "gol krallığı ünvanı"nı CV'sine eklemiş olan Zafer Biryol, artık yurt sathında tanınan ve namından söz ettiren bir "yükselen değer" haline gelmişti.
İlkgençlik yıllarını şöhretin hayaliyle geçiren her genç futbolcu adayı gibi onun da gelecek planlarında bir büyük takımın forması altında top koşturabilmek, taraftarın sevgilisi olabilmek, hatta o kulübün sembol oyuncusu olarak kariyerine nokta koymak yatıyordu.
Krallık tacını giydiği 2003-2004'ün sonunda böyle bir fırsat, İstanbul'un üç büyüğünden biriyle; Beşiktaş kulübüyle ayağına kadar gelmiş, fakat o günün koşulları içinde bu şaşaalı yolculuk gerçek olamamıştı.
Kafasının içinde dolanan "Hayatımın fırsatını mı teptim!.." gibi pişmanlıklar ve tereddütlerle birlikte bir futbolcunun yaş bakımından son demleri olan 29'unu bitirdiğinde, beklediği ikinci -belki de son şans- bir kez daha elinden tuttu Gol Kralı'nın. Bu kez teklif masasının öbür ucunda, Yeditepeli kenti ikiye ayıran boğazın öbür yakasında ikamet eden Fenerbahçe kulübü bulunuyordu.
Yalnız; bir mesele vardı futbolseverlerin kafasını kurcalayan: Sarı-lacivertli takımın forvet hattında, teknik direktörün vazgeçilmezi olan Nobre ve Anelka gibi isimler, bir de küçücük kariyerinin büyük bölümünü kulübede fırsat beklemekle geçirmiş genç(!) Semih Şentürk vardı. "Gol Kralı" ünvanının sahibi bile olsa; müstakbel takımının ileri ucunda kendisine yer açılabilcek çapta bir boşluk var mıydı; ya da kenar kulübede "Yabancıları keseyim, onu oynatayım" diyebilecek kadar cesaret sahibi bir teknik direktör?..
Zafer Biryol'un hikayesi nasıl sonlanacak bilemeyiz ama, "Türk futbolunun adam öğütme makinesi" Fenerbahçe'nin eteği dibinde nerdeyse tek bir kezcik bile forma şansı bulamayan Kral, kendisini -düşünmeden aldığı bu kararla- tüketmişe benziyor.
Gelin "Türk futbolunun lokomotifi" sayılan üç büyüklerin tarihindeki transfer fiyaskolarının bir kısmını şöyle bir anımsayalım:
Fenerbahçe
Sergio Nerves ... 1998-99 ... A.Yıldırım tarafından "Brezilya'nın yeni Pele'si" olarak lanse edildi, üç maçtan sonra fos çıktığı anlaşıldı ve bir Katar takımına yollandı.
Elvir Baliç ... 1998-99/2000-01 ... Bursaspor'da gösterdiği performansla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı. 1998 yazında sarı-lacivertlilere transfer olduktan sonra ilk başlarda oynadığı futbolla takdir gördüyse de, sezon ortasında Toschack tarafından Real Madrid'e alınacağı hemen hemen kesinleşti. O tarihten itibaren kendisinde ciddi bir form düşüklüğü gözlendi. 2000 Temmuz'unda, bu kez kiralık olarak yeniden İstanbul'a döndüyse de bu kez başarılı olamadı. Kısa süren Rayo Vallecano macerasının ardından, 2002 yılında soluğu Galatasaray'da aldı.
Metin Diyadin ... 1998-99 ... Gençlerbirliği'nden takım arkadaşı Erkan'la birlikte Fener'e imza attığında 30 yaşındaydı. Sezon ortasında talihsiz bir şekilde bacağı kırıldıktan sonra futbol piyasasından silindi gitti...
Simao ... 2001-02 ... 34 yaşındaki Brezilyalı, yeni teknik direktör Lorant tarafından büyük umutlarla transfer edildi. Neden böyle bir transfere ihtiyaç duyulduğu hiçbir zaman anlaşılamadı.
Washington ... 2002-03 ... Yeşilköy'e adımını atar atmaz, medya onu "Jardel'den bile daha iyi" başlıklarıyla karşıladı. Oynadığı kısa sürede, futbol kamuoyu tarafından performansı beğenilmedi. Kalp rahatsızlığı ortaya çıkınca 2003 Ocak'ında takımdan ayrıldı. Şu an Brezilya Ligi'nde oynuyor ve gol kralı.
Sabin İlie ... 1997-98 ... Galatasaray'da attığı kritik gollerle takımını taşıyan Adrian İlie'nin kardeşi Sabin, Ali Şen'in "G.Saray'la boy ölçüşme" hezeyanlarından birinin sonucu olarak, kardeşinin genlerinin kalıtsal olarak kendisine de geçmiş olabileceğine güvenilerek alındı. Birkaç ay sonra haklı olarak umutlar kesildi ve gönderildi.
Erhan Albayrak ... 2001-02 ... Gaziantepspor'da top koşturan başarılı futbolcunun Fener'e transferi aylarca tartışma konusu oldu. Bir Belçika takımı üzerinden "hülle" yoluyla sarı-lacivertli takıma kazandırılmaya çalışıldıysa da, Samandıra'daki günleri uzun sürmedi.
Emil Kostadinov ... 1996-97 ... Bulgar milli formasıyla Ali Şen'in dikkatini çekmeyi başardı. Euro 96 sonrasında İstanbul'a getirilip uzun süreli bir sözleşmeye imza attı. Sezon içindeki beklentileri boşa çıkardı.
Fadıl Vokri ... 1991-92 ... Fransa'nın Nimes takımından alındı. Basındaki sivrizekalılar onu "Prekazi kadar iyi futbolcu" olarak niteliyordu. Büyük tantanayla geldi, gidişi sessiz sedasız oldu.
Süleyman Oulare ... 1999-00 ... Fenerbahçe tarihinin en facia sezonlarından birinde Türkiye'ye geldi. Sezona şampiyonluk parolasıyla başlayan ama saha içi hezimetlerden dolayı giderek hedef küçülten F.Bahçe'de varlığıyla yokluğu belli olmadı. Şimdi nerdedir bilinmez...
Celil Sağır ... 2000-01 ... Samsunspor'da dikkatleri üzerine çeken genç oyuncu, Fener'e imza attıktan bir hafta sonra idmanda sakatlandı ve 9 aya yakın süre futboldan uzak kaldı. İyileştikten sonra bir türlü eski formuna giremedi ve yine Samsunspor'a gönderildi. Daha sonra, savunma oyuncusu İsmail Güldüren de kendisiyle aynı kaderi paylaştı.
Nicolas Anelka ... 2005-06 ... Genç yaşında Arsenal, Real Madrid, PSG, Fransa Milli Takımı formalarıyla yıldızı parlamış bu huysuz adam, Fenerbahçe'ye gelmeden önce İngiltere'nin vasat kulüplerinden olan Manchester City içinde devamlı polemik yaratmakla meşguldü. Fenerbahçeli yöneticilerin sansasyonel transfer ihtiyacını 2005 Ocak'ında karşılasa ve sarı-lacivertli formayı giydiği 1,5 yıl içinde zaman zaman iyi işler yapsa da, genel bazda performansı köşe yazarları tarafından eleştirildi, bu yetmezmiş gibi yabancı basına gün aşırı "F.Bahçe'den ayrılmak istiyorum" türünden beyanatlar vermeyi alışkanlık haline getiren Anelka, 2006 Ağustos'unda hocası Zico tarafından da gözden çıkarıldı.
Galatasaray
Ionel Lutu ... 1997-98 ... Geldiği sıralarda "Fuleli deparları Rıdvan'ı andırıyor" diye umut saçmıştı Fatih Terim... Aradan iki ay geçtikten sonra, umutlar hayal kırıklığına dönüştü. "Cüce" denebilecek kadar güdük boylu Romen futbolcu, en büyük transfer fiyaskolarından biri olarak Türk futbol tarihine geçti.
Dominique Iorfa ... 1991-92 ... Yorumsuz.
Bruno Quadros ... 1999-00 ... Fatih Terim'in o seneki Brezilyalı sevdasından ötürü, vatandaşları Marcio ve Capone'yle birlikte Florya'ya geldi. 1-2 maçlık deneme periyodundan sonra "olumsuz" damgası yedi ve gerisin geriye yollandı.
Sergio Almaguer ... 2002-03 ... Güney Amerika'ya futbolcu aramaya giden transfer komitesince Fatih Hoca'ya önerildi. Telefonda "Alın bari, defansta sorunumuz var" diye olumlu komut veren Terim'e rağmen, 34'lük Meksikalının İstanbul'daki ömrü yalnızca 3 ay sürdü.
Gabriel Tamas ... 2003-04 ... "Romen Milli Takımı'nın defansının gelecekteki banko oyuncusu" tavsiyesiyle alındığında kendisinden beklenenler çok büyüktü, fakat olumlu hava gitgide homurdanmalara dönüştü. Real Sociedad maçında Nihat'tan yediği çalımlar yüzünden Fatih Hoca maç bitiminde kendisine soru soran Star TV muhabirini fırçaladı. Kötü performansıyla herkese yaka silktirdikten sonra devre arasında Spartak Moskova'ya satıldı.
Bülent Akın ... 2000-01 ... Denizlispor'daki performansından ötürü Hagi onu önermişti çiçeği burnunda G.Saraylı Lucescu'ya... Cimbom'da pek forma şansı bulamadı, bulduğunda da kötü kullandı; taraftara saç baş yoldurttu. Tek akılda kalan icraatları G.Rangers'e ve F.Bahçe'ye attığı goller olan Bülent, 2001-02 sezonunun bitiminde İngiliz takımı Bolton Wanderers'a transfer oldu. Ada macerası da kısa sürdü. Şu anda muhtemelen Anadolu takımlarından birinde futbol hayatını sonlandırmayı bekliyor.
Kuzmanovski ... 1994-95 ... Dahi antrenör(!) Saftig'in Kocaeli'den gelirken yanında getirdiği bir yetenek abidesiydi(!). Bu transfer, onun adını fiyaskolar listesine yazdırmaktan başka bir işe yaramadı.
Spehar-Horvath-Mpenza ... 2001-02 ... Yalnızca 5 milyon dolarlık bir bedelle Jardel'i renklerine bağlayan Sporting Lizbon'un eşantiyon olarak sarı-kırmızılı kulübe yolladığı bu oyuncular, toplasanız -taş çatlasa- 4 maçta ya oynadı, ya oynamadı...
Elvir Baliç ... 2002-03 ... Geçmişte "Kefen giyerim, Galatasaray forması giymem" sözünü sarfeden Boşnak yıldız, 2002 yazında Fatih Terim'in ricasıyla sarı-kırmızılı renklere bağlandı. Ne var ki; sakatlıklardan başını kaldıramadı. Uzun süren "hasarlı" döneminin sonunda, Hagi'nin gelmesiyle formaya kavuşan Baliç, bu şansını iyi değerlendiremedi. Şu günlerde Ankaragücü'nde futbolunun son dönemini yaşıyor.
Ali Maboula Lukunku ... 2003 ... Terim'in hücum hattı için denediği Christian aşısı tutmayınca Belçika liginden alelacele getirildi, Göztepe deplasmanında üç puan getiren golün haricinde oynadığı birçok maçta faydalı olmayı başaramadı. Yok pahasına elden çıkarıldı.
Haim Revivo ... 2002-03 ... 2000 yılının Temmuz ayında Celta Vigo'dan ayrılıp Fenerbahçe'nin yolunu tutan İsrailli oyuncu, ilk sezonunda olağanüstü bir performans çıkarmasına ve 2001'de gelen şampiyonluğun başmimarlarından biri olmasına rağmen; daha sonraki yıllarda (özellikle de Ortega'nın gelişinden sonra) gözden düştü ve 2003 Ocak'ında sessiz sedasız bir biçimde Galatasaray'a imzayı attı. İlk maçında (Bursa deplasmanında) yaptığı hat-trick'le sarı-kırmızılı taraftarlara "Sonunda Hagi'den sonra yeni bir 10 numara bulduk" dedirten Revivo, sonraki maçlarda bu performansına yaklaşamadı ve suratlar asıldı. Temmuz 2003'te, kendisi için yönetime sunulan -Fatih Terim imzalı- "Fazla koşmuyor, ihtiyacım yok" raporunun ardından sözleşmesi feshedildi. Aradan 1 ay geçtikten sonra İsrailli yıldız futbolu bıraktığını açıkladı.
Marek Heinz ... 2005-06 ... Çek liginde izlettiği gösterişli oyunu ve kaldırdığı kupalar, 23 yaşında Bundesliga'da şansını aramasına en büyük sebepti. Almanya macerası beklediği gibi yön bulmadı, ülkesinin Banik Ostrava takımına geri döndü, 2004 senesinde şampiyonluğu kucakladı. Euro 2004'te milli takım formasıyla dikkatleri üzerine çekmesinden bir yıl sonra, yüksek bir meblağ karşılığı Galatasaray'a transfer edildi. Yıldız oyuncuyla kulübü arasında kan uyuşmazlığı yaşandı ve beklentileri hayal kırıklığına dönüştürdü. Şu günlerde, yönetim tarafından elden çıkarılmak için fırsat kollanıyor.
Beşiktaş
Amaral ... 2002-03 ... İlk geldiğinde, Müslüm Baba'ya benzeyen göz yapısıyla Beşiktaş taraftarının gözdesi olduysa da, sahada gösterdiği olumsuz performanstan dolayı gönderilmekten kurtulamadı.
Erkan Avseren ... 1996-97 ... Vanspor'da oynadığı oyunla göz dolduran ve üç büyükleri peşinde koşturan sağ kanat elemanı Erkan, '96 yazında soluğu siyah-beyazlı camiada aldı ama büyük beklentileri boşa çıkarttı. Belki de İstanbul'un havası suyu ona yaramadı.
Juanfran ... 2004-05 ... Vicente Del Bosque'nin ülkesinden "Bulunmaz Hint Kumaşı"ymış gibi peşinden getirdiği İspanyol futbolcu, Kartal'ın hasta sol kanadına çare olamadı. Yüksek maliyetinden dolayı bir türlü kendisini elden çıkaramayan yönetimin imdadına bu sezonun başında Ajax kulübü yetişti.
Sixten Veit - Zoubeir Baya ... 2001-02 ... Daum bu iki futbolcuyu kimbilir ne umutlarla koparıp getirmişti takımlarından... Sonuç: Veit BJK formasını üzerine bile geçiremedi, Baya ise tüm sezon Alman hoca tarafından ısrarla oynatıldı, düşük performansıyla eleştiri okları onu kocaman bir balon gibi patlattı ve sezon sonunda ilk iş defedildi.
Okan Buruk ... 2004-05 ... Galatasaray'ın altın yıllarında üne kavuştuktan sonra, Emre Belözoğlu'yla birlikte Inter'in yolunu tutan Okan, İtalyan ekibinde fazla forma şansı bulamadı. 2003-2004 sezonunun sonunda Moratti yönetimi tarafından gözden çıkarıldıktan sonra Galatasaray ve Beşiktaş onu kadrolarına katmak için yoğun bir uğraş verdi. "G.Saray'da misyonumu doldurdum, siyah-beyazlı forma altında yeni hedeflere doğru koşacağım" diyen Okan, tercihini Beşiktaş'tan yana kullandı fakat bu kulüpte bulunduğu iki yılda isteneni veremedi. Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra 2006 yılında Adnan Polat tarafından G.Saray'a transfer edildi.
Ailton ... 2005-06 ... Sevimliliğiyle başlarda sempati kazanan eski Bundesliga Gol Kralı, Türkiye'nin havasına bir türlü ısınamadı. Stad çıkışında BJK formasına küfrettikten sonra gözlerden iyice düştü. Şanına yakışmayacak Beşiktaş performansına aldığı haklı yanıt, devre arasında bir Alman kulübüne kiralanması oldu.
Bu saydıklarım, fiyaskolar denizinden yalnızca tek bir çiğ damlası... Daha unuttuğum neler vardır kimbilir...