Page 51 of 95
Posted: Mon Sep 22, 2008 11:13 am
by Ali Kaya
İlgilenenler için Metallica'nın en son parçası buradan dinlenebilir:
http://www.metallica.com/index.asp?item=601119
Hem sözler hem de müzik muhteşem!
Ali Kaya
Posted: Mon Sep 22, 2008 12:14 pm
by Mehmet Gurdal Cetin
Heathrow'da HMV'de elime bir Metallica CD'si alip evirip cevirmistim.Ulan ben bunlari hic bilmiyorum diyordum.Demekki yeni imis.
Indirimde bir suru film aldim.Guy RITCHIE'nin Lock Stock'u ve Denzel'in DE JA VU'su simdi aklimda kalanlar. Tanesi 2.99 Pounda satiyorlardi.
Hanimlara parfum alacaklara SARAH JESSICA PARKER yada JLO parfumu alana GWEN STEFANI parfumu bedava veriyorlar, ikisi toplam 30 Pounda geliyor.
Hanimin tekrar evlenme teklifi almis gibi sevindigini gorunce,
Cikacaklara donenlere duyurulur
Posted: Thu Sep 25, 2008 11:19 pm
by Ugur Sahin
Roma'da Digiturk olan mekan bulunur mi, bilen gitmis olan var midir?
Ugur
Posted: Thu Sep 25, 2008 11:27 pm
by Cengiz Akgun
Ugur Sahin wrote:Roma'da Digiturk olan mekan bulunur mi, bilen gitmis olan var midir?
Ugur
Hayrola universiteyi Roma'ya mi naklettin? Bu sene GS golerini ne yapacagiz diye sana ayri bir yerde soru yoneltim.
Posted: Thu Sep 25, 2008 11:52 pm
by Ugur Sahin
Cengiz Akgun wrote:Ugur Sahin wrote:Roma'da Digiturk olan mekan bulunur mi, bilen gitmis olan var midir?
Ugur
Hayrola universiteyi Roma'ya mi naklettin? Bu sene GS golerini ne yapacagiz diye sana ayri bir yerde soru yoneltim.
yok ya, okulun bitmesine yakin biraz gezelim dedik, baska zaman vakit olmaz diye bu kadar.
3 ekimde donuyorum, hallederiz.
Ugur
Posted: Fri Sep 26, 2008 11:02 am
by Kenan Atak
Abi Roma gibi belki de dunyanin en cekici sehirlerinden birine gelmissin birak ne yapacaksin Digiturk'u ve bizim kici boklu futbolculari. Benden sana tavsiye Piazza Navarro denilen yere git, Pantheon'a ugra Caravaggio resimlerine bak, daracik sokaklarda gez, Navarro'da bir cafeye otur bir espresso cek yanina da grappa. Bir sehrin estetigine neden bu kadar onem vermisler bak yeterli insana korkunc yasam keyfi veren bir sehir Roma. Ya da Vatikan boyunca asagi suzulen Tiber nehri boyunca yuru orda evler harika, sonbahar agaclarin yapraklarini hafiften sari tonlari vermistir ve dallar nahire dogru kaymislardir bile, o olagan ustu mimari ile butunlesen nehir ve agaclar altinda gunesin batisini yakalama calis. Gecirdigin iki uc gunu bile ararsin mega köy denen ve sadece hayati ikamet ve ibadet olarak algilayan, estetik anlayisi sifir insanlarin ezici cogunluk oldugu Turkiye'ye donunce. Bir de aklima geldi Roma Forum denen antik dunyanin koruma altina alindigi yer cok buyuleyici.
Posted: Fri Sep 26, 2008 12:59 pm
by Ali Gursel
Kerem Tezic wrote: Bir de aklima geldi Roma Forum denen antik dunyanin koruma altina alindigi yer cok buyuleyici.
Epey daha buyuleyicisinin yapılabileceği bir şehir var elimizin altında. Bugün tarihi yarımada dediğimiz yerin ucunda Ayasofya, Topkapı, SultanAhmet, Hipordom civraında dikkatle belirlenecek bir bölgenin her çeşit yerleşim ve ticari işletmeden, daha doğrusu ziyaret hariç insan avrlığından arındırılıp, kazılıp korunmuş alan olması gerekir. Tarihe (kendi tarihi olmasa da) ve estetiğe önem veren bir insan grubu bunu yapardı.
Mozaik Müzesini gezip Eski Saray'ın mozaiklerini görüp, birkaç yüz metre içinde toprağa gömülü neler olduğunu düşünüp derin bir hüzün duymamak çok zordur. Jüstinyen'den Kanuni'ye, Mavilerle Yeşillerin spor karşılaşmalarından, onbinlerce kişinin öldüğü Hristiyan ideolojisi savaşlarına, bir sürü Yeniçeri isyanından iki imparatorluğunun sosyal hayatlarına burada olup biteni düşünmeye hayal gücü yetmez insanın.
Biz bu şehrin üstünde otururuz, çoğumuz ne bu tarihi, ne o toprak altında yatanları bizim ya da bizim olmayan düşünmeyiz bile. Tarihi yarımada Hristiyanlık öncesi Bizans, Hristiyan Bizans ve Osmanlı gibi üç tane birbirinden farklı dünya gücüne anaşehir olmuş, nüfusu bir milyonu ya ilk ya ikinci bulan bir şehirdir. Bir de diğer tüm tarihi şehirlerle alay eder gibi Bogaz'a bakar, çamurlu bir nehir yerine.
Imkanı olan herkese tavsiyem bir hatta yarım gününü ayırıp, kafasında hiç bir iş güç olmadan, elinde bir İstanbul tarihi kitabıyla (Murat Belge'nin ki çok güzel mesela, biraz daha ayrıntılı ama benim İngilizcesini bildiğim Freely'nin Sokak Sokak İstanbul kitabı da olur) bu alanda yürümesi, kafasını mümküm olduğunca dışarıya kapatıp o eski günleri hayal etmesidir. Olanların aynı şeyi çocukları, eşleriyle yapması. Farklı bir insan olursunuz o günün sonunda.
Ama çoğunlukla biz buraları hayalgücüne dahi izin vermeyecek kadar hoyratça kullanır, ne olduğunu dahi düşünmeyiz, bırakın aslını görmeyi. Sonra da Roma'ya, Paris'e bakar yalanırız milletçe.
Ali
Posted: Fri Sep 26, 2008 2:14 pm
by Kenan Atak
Zaten isyanimiz bu yerlerin bu guzelliklerin bir bir elimizden alinmasina Ali. Ufakken ailem ve onlarin akademisyen arkadaslari ile Mavi Yolculuga cikmistik. Daha ufak aklimla antik uygarligin ve Yunanlilarin ve pek cok uyrgarligin bizlere Ege'de miras biraktigi izlere hayran kalmistim. O bakir kiyilar gözumun önunden gitmiyor. Seneler sonra Didim'i ve o kiyilari gördum bakarken sanki toplu katliamdan kalan cesetleri görmus gibi oldum. Sadece imara acilan yerler degil bir de ustune korkunc zevksizce insan eli dokunmus. Insanlar aileleri ile memnun gözukuyordu, göbegini kasiyan ayinin yumurta lekeli atleti ve pabuc gibi biyigi ile balkonda mutluluktan gerine gerine gezdigini görur gibi oluyorum, bir yigin cirkin tas yigini, fuze minareli camiler vesaire. Ben de o mutlulugu sadece Halikarnas Balikcisi'nin veya Nikos Kazandzakis'in kitaplarina kacarak, ordaki Ege tasvirini okuyarak buldum gercek ise acitiyordu. Roma su an yasayana ve gezene muthis mutluluk veren bir yer ufak kafeleri ve muthis mimarisi ile. Eski bir Istanbul'lu olarak sorarim Istanbul'a baktiginda ici acimayan ve mutluluk duyarak gezen kac kisi kaldi, ustte bahsettigim zevksiz göbegini kasiyan ayi disinda. Ben ucaktan göruyorum kasvet basiyor, sehir ise korkunc cirkinlesti. Roma'nin insana mutluluk veren yapisi insan eli ile daha da guzel hale gelmis, Istanbul ise tam tersine ve daha da beter oluyor bu zevk fukarasi, hayatinda en ufak sekilde sanata ilgi duymayan kubik kafali heriflerin elinde.
Posted: Fri Sep 26, 2008 2:21 pm
by Murat Kara
Ali Gursel wrote:Mozaik Müzesini gezip Eski Saray'ın mozaiklerini görüp, birkaç yüz metre içinde toprağa gömülü neler olduğunu düşünüp derin bir hüzün duymamak çok zordur.
Aslinda ben Turkiye'deki ve dunyanin diger yerlerindeki tarihin eserlerin bir sure daha gomulu kalmasindan yanayim. Irak'taki Babilon fayanslarini yer yuzune cikardilar da ne oldu? Uzerinden ABD tanklari gecti vizir vizir (tank birligine talim alani olarak ayirmislar).
Birakalim kalsin yer altinda bir muddet daha. Sosyalist bir devrim olursa akli basinda insanlar cikarirlar onlari yer yuzune ve uzerlerine titrerler ilelebet. Yok olmazsa, insanlik kendisini yok ederken en azindan yer altinda hasar gormeden kalirlar.
Ha bu arada benim tarihi derinlik ve iz acisindan dunya uzerindeki favori yerim Antalya! O kadar yer gordum ama Antalya gibi tarihi kultur mekezi olan manyak bir yer gormedim daha. Istanbul filan iyi de, hem biraz yeni kaliyor hem de yuzeysel. Lidyasindan tut, Kleopatrasindan tut, Noel Babasindan tut, neresinden tutarsan tut tarih fiskiriyor Antalya'dan.
O fiskirmis tarihin uzerine de guzel guzel diktiler otelleri.
Posted: Fri Sep 26, 2008 2:31 pm
by Kenan Atak
Ustte söylemeyi unuttum ama Turkiye'de (Akyaka ve Alacati gibi yerler disinda) hemen nereye gitsem muthis huzun basiyor ve bunun en buyuk nedeni sehir gustosunun olmayisi, binalar o kadar kaba o kadar cirkin ki insan gördugunde morali bozuluyor, felaket. Salt doganin oldugu yerler farkli tabii ama baba turkun eli degdi mi felaket. Dedigim gibi bir kac yerlesim birimi cok guzel ki onlarda da genelde rum mimarisi oldugu icin guzel. Bodrum'u uzun sure koruyan, Datca'yi cazip yapan yunanlilarin beyaz, mavi pervazli ufak evleri idi ki onlar da birer birer kayboluyor o tas yiginin arasinda. Ic anadolu'da tas catlasa biraz Safranbolu disinda bir tane guzel kasaba yok, sehir ise hic ama hic yok. Yahu nasil bu kadar zevksiz bu kadar kaba bu kadar görgusuzce binalar yapilir, görenin ruhunu karartir o binalar.
Posted: Fri Sep 26, 2008 2:40 pm
by Osman Kiciman
Bu konuda yazacak cok sey var... Yalniz bence en vahip durumda olan dogu karadeniz! O guzelim tabiatin icine nasil edilmiş? Deniz ve dere kiyilarindaki cirkin, beton binalar. Tipki Kerem'in Ege icin yazdiklari burasi icinde gecerli. Sirin Rum mimarisi evler hizla yokolurken alabildigine temeli ve goruntusu bozuk yuksek binalar kapliyor ortaligi. Istanbul varoslariyla yarisir cirkinlikte
Sahil yolu katliamindan sonra bir de santral belasi var bir de o bolgede!Cevreci(!) Tayyeap Efendy almis dizginleri eline, artik ati nereye surerse...
Posted: Fri Sep 26, 2008 3:41 pm
by Selcuk Samli
Bu aralar alip dinledigim ve begendigim bir kac cd'yi tavsiye edecegim:
Fahir Atakoglu'nun "Istanbul in Blue" ve "If" adli cd'leri.
Fazil Say'in "Nazim" adli cd'si.
Ellis&Branford Marsalis'in "Loved Ones"i.
Posted: Fri Sep 26, 2008 4:21 pm
by Kaan Önem
Selamlar,
John Freely ! Müthiş bir adam tek kelimeyle. Aslen fizikçi olmasına rağmen inanılması güç ve derin bir tarih bilgisine sahip İstanbul hakkında. Bilenler bilir Digiturk'te İz tv diye bir kanal var. Coşkun Aral yönetiminde nefis belgesel ve programlara imza atıyorlar. Zaten Mezzo ile beraber izlediğim bir kaç kanaldan biri Digiturkte. Freely'i ben ilk kez orada tanımıştım, Evliya Çelebi ve İstanbul hakkında anlattıklarıyla. Üstelik Bir yabancı'nın bize ait konularda bu kadar bilgi sahibi olmasına şaşırmış ve bizden böyle biri çıkmayışına da hayıflanmıştım doğrusunu söylemek gerekirse. Gerçi İlber Ortaylı, Halil İnalcık gibi oldukça yetkin isimler de var yaşayan, onları tenzih ediyorum elbette. Fakat kaç kişi bu insanlara hak ettiği değeri veriyordur kim bilir ? Freely hocaya geçenlerde de Ayhan Sicimoğlu'nun programında bu kez Ayasofya hakkında bilgiler verirken denk geldim. Kitabı da muhakkak güzeldir, bir tane edinmek lazım.
Hazır Şu güzelim koylarımız elden gitti demişken bende bir kaç ekleme yapayım hemen. Geçen ay hayatımda ilk kez bozcaadaya gittim. El değmemiş koylarında mavi ile turkuaz'ın birbirine karıştığı harika suları var. Gitmemiş olanlar varsa tavsiye edebilirim. Bilhassa kendi aracınızla giderseniz, tek tük insanların olduğu koylarda arabayı kenara çekip rahat rahat kulaç atabilirsiniz. Tek kusuru var- ona da kusur denilirse artık- suyu buz gibi.
Son olarak uyduda falan var mı bilmiyorum ama Mezzo süper bir kanal. Gün boyu ve tam gün 24 saat Klasik müzik , opera ve Caz yayını yapıyorlar. Geçen akşam Louis Armstrong Live in 58' vardı, ağzım açık seyrettim. Sırf şu yüzden Fransızca bilmek isterdim. Sitesinde yayın akışı yer alıyor, Linki de verelim :
http://www.mezzo.tv/ Meraklılarına duyurulur.
Posted: Sat Sep 27, 2008 6:45 pm
by Ufuk Sezekkaplan
Paul Newman ölmüş.
Benim 5 büyük oyuncumdan biriydi (De Niro, J.Nicholson, D.Hoffman ve R.Redford'la birlikte). Ta çocukluğumda, yatılı okuldan kırıp İzmir Çınar sinemasında seyrettiğim The Sting'i (Robert Reford ile) yıllarca unutmadım. Dolandırıcılık ve komedi türünde, bu film hep listemde bir numara olmuştu. Bir de nedense Tom Cruise ile oynadığı The Color of Money filmini çok sevmiştim (bilardodan anlama-mama rağmen)
İnanamadığım, adam 83 yaşındaymış. En son oğlumun da çok sevdiği Cars filmindeki yaşlı, huysuz eski araba yarışçısı Dock Hudson'ı seslendirmiş ki kendisinin eskiden Nascar'da yarıştığı da söyleniyor.
Posted: Sun Sep 28, 2008 7:19 pm
by Cengiz Akgun
Ufuk Sezekkaplan wrote:Paul Newman ölmüş.
Benim 5 büyük oyuncumdan biriydi (De Niro, J.Nicholson, D.Hoffman ve R.Redford'la birlikte). Ta çocukluğumda, yatılı okuldan kırıp İzmir Çınar sinemasında seyrettiğim The Sting'i (Robert Reford ile) yıllarca unutmadım. Dolandırıcılık ve komedi türünde, bu film hep listemde bir numara olmuştu. Bir de nedense Tom Cruise ile oynadığı The Color of Money filmini çok sevmiştim (bilardodan anlama-mama rağmen)
İnanamadığım, adam 83 yaşındaymış. En son oğlumun da çok sevdiği Cars filmindeki yaşlı, huysuz eski araba yarışçısı Dock Hudson'ı seslendirmiş ki kendisinin eskiden Nascar'da yarıştığı da söyleniyor.
Eskiden degil yakin zamana kadar yarisiyordu. Eski cinarlardan. Paul Newman denince Cool Hand Luke filmi hatirlanmasa olmaz.