Posted: Fri Jan 27, 2006 2:55 am
Milli Takım'daki süresi boyunca Ersun Yanal'a aşırı derecede yüklenildi.
Eleştiri oklarını üzerine gönderenler haklılar mıydı tereddütlerinde ve sebeplerinde, yoksa haksız mıydılar?.. Haklı oldukları kısımlar da vardır, yanıldıkları anlar da olmuştur, diyelim...
O dönemde benim en çok hoşuma gitmeyense; Ersun Hoca'ya "Galatasaray düşmanı" diye yüklenilmesi ve de kin kusulması oldu. 3-0'lık Ukrayna yenilgisi sonrası başgösteren bu "Yanal'ı alaşağı etme" sendromunun bünyelerde yükselmesinde ve Hoca'ya "G.Saray'ı karıştırmak isteyen adam" yaftası takılmasında, -genel olarak beğendiğim bir yazar olan- Hıncal Uluç'un "inkar edilemeyecek kadar" katkıları oldu.
"Hakan'ı özellikle almıyor... Hakan'ı çağırmayıp Bülent'i çağırarak G.Saray takımı içine fitne sokmak istiyor..." şeklindeki söylemlere katıldığımı söylemem mümkün değil.
"Günün birinde 'G.Saray'a geliyor' durumu sözkonusu olursa, bir 'sarı-kırmızıya gönülveren' olarak, karşı çıkmam, gelmesini isterim" diyemem, çünkü 2001'deki GS-A.Gücü maçı öncesinde yaşanan adi tezgahlar, maalesef hala aydınlatılmış değil. Gerçi ne farkeder ki?.. Gerets'in de geçmişinde şike cezası yok mu?.. Ahlaksızlığı bana karşı yapınca kötü de, başkasının aleyhine dümen çevirince "bana ne" mi?.. Neyse, konumuz bu değil...
Ersun Yanal'ın -kimilerince tartışılan- kariyeri bir yana; Türk futbolunun ihtiyacı olduğunu düşündüğüm oyun tarzıyla, gelecekte bu ülkeye -şu veya bu mevkide- layıkıyla hizmet vereceğini düşünüyorum; ki şu anda da vermekte/geçmişte yaptıkları da ortada.
Alt kümede başarılı bir yükselişten sonra, Süper Lig'in sarp yokuşunda tutunamaz duruma gelen Vestel Manisaspor'u aldı, ve çok geçmeden bu takıma kendi tarzını, anlayışını oturttu. Son oynadıkları maç bu açıdan örneklerle doluydu diyebiliriz.
Arda ve Zafer'in emin ellerde ve doğru yerde olduklarına inanıyorum. Bay Gerets'in himayesinin altında "Florya figüranı" olmaktan başka bir işe yaramazlardı.
Bir daha Galatasaray'a dönmeleri kısmet olur mu?.. Geçmişteki muadil tecrübelerden yola çıkarak fikir yürütecek olursak; sanmam. Yine de; kendilerine saygı duyarlarsa, zirve mevkilere demir atacaklarından hiç kuşkum yok.
* * *
Birkaç hafta sonra, V.Manisaspor takımı (ve teknik heyeti) maç yapmak için Ali Sami Yen'in çimlerine ayak bastıklarında, acaba hangi tutum ve zihniyetin etkisi ve egemenliği altında karşılanacaklar, ne tür tepkilerle (belki de küfürlerle) başetmek zorunda kalacaklar?
Niye yapılıyor ki bu?..
Nedir bu kinin sebebi, bu kendinibilmezlik, bu cehalet?..
Bu ülke futbolunun dinamikleri, 4 yıl boyunca sırtında Lucescu gibi bir insanı taşıdıysa, -bakış açısı ve zihniyetiyle Türk futbol hocalarının gurur noktasına yerleşmeye namzet gördüğüm- Ersun Yanal'ı hayli hayli taşıyacaktır.
İster destek olunsun, ister köstek.
Terim ve Denizli gibi "yeşil saha devrimcilerine" bile etmediklerini bıraktılar mı?..
Eleştiri oklarını üzerine gönderenler haklılar mıydı tereddütlerinde ve sebeplerinde, yoksa haksız mıydılar?.. Haklı oldukları kısımlar da vardır, yanıldıkları anlar da olmuştur, diyelim...
O dönemde benim en çok hoşuma gitmeyense; Ersun Hoca'ya "Galatasaray düşmanı" diye yüklenilmesi ve de kin kusulması oldu. 3-0'lık Ukrayna yenilgisi sonrası başgösteren bu "Yanal'ı alaşağı etme" sendromunun bünyelerde yükselmesinde ve Hoca'ya "G.Saray'ı karıştırmak isteyen adam" yaftası takılmasında, -genel olarak beğendiğim bir yazar olan- Hıncal Uluç'un "inkar edilemeyecek kadar" katkıları oldu.
"Hakan'ı özellikle almıyor... Hakan'ı çağırmayıp Bülent'i çağırarak G.Saray takımı içine fitne sokmak istiyor..." şeklindeki söylemlere katıldığımı söylemem mümkün değil.
"Günün birinde 'G.Saray'a geliyor' durumu sözkonusu olursa, bir 'sarı-kırmızıya gönülveren' olarak, karşı çıkmam, gelmesini isterim" diyemem, çünkü 2001'deki GS-A.Gücü maçı öncesinde yaşanan adi tezgahlar, maalesef hala aydınlatılmış değil. Gerçi ne farkeder ki?.. Gerets'in de geçmişinde şike cezası yok mu?.. Ahlaksızlığı bana karşı yapınca kötü de, başkasının aleyhine dümen çevirince "bana ne" mi?.. Neyse, konumuz bu değil...
Ersun Yanal'ın -kimilerince tartışılan- kariyeri bir yana; Türk futbolunun ihtiyacı olduğunu düşündüğüm oyun tarzıyla, gelecekte bu ülkeye -şu veya bu mevkide- layıkıyla hizmet vereceğini düşünüyorum; ki şu anda da vermekte/geçmişte yaptıkları da ortada.
Alt kümede başarılı bir yükselişten sonra, Süper Lig'in sarp yokuşunda tutunamaz duruma gelen Vestel Manisaspor'u aldı, ve çok geçmeden bu takıma kendi tarzını, anlayışını oturttu. Son oynadıkları maç bu açıdan örneklerle doluydu diyebiliriz.
Arda ve Zafer'in emin ellerde ve doğru yerde olduklarına inanıyorum. Bay Gerets'in himayesinin altında "Florya figüranı" olmaktan başka bir işe yaramazlardı.
Bir daha Galatasaray'a dönmeleri kısmet olur mu?.. Geçmişteki muadil tecrübelerden yola çıkarak fikir yürütecek olursak; sanmam. Yine de; kendilerine saygı duyarlarsa, zirve mevkilere demir atacaklarından hiç kuşkum yok.
* * *
Birkaç hafta sonra, V.Manisaspor takımı (ve teknik heyeti) maç yapmak için Ali Sami Yen'in çimlerine ayak bastıklarında, acaba hangi tutum ve zihniyetin etkisi ve egemenliği altında karşılanacaklar, ne tür tepkilerle (belki de küfürlerle) başetmek zorunda kalacaklar?
Niye yapılıyor ki bu?..
Nedir bu kinin sebebi, bu kendinibilmezlik, bu cehalet?..
Bu ülke futbolunun dinamikleri, 4 yıl boyunca sırtında Lucescu gibi bir insanı taşıdıysa, -bakış açısı ve zihniyetiyle Türk futbol hocalarının gurur noktasına yerleşmeye namzet gördüğüm- Ersun Yanal'ı hayli hayli taşıyacaktır.
İster destek olunsun, ister köstek.
Terim ve Denizli gibi "yeşil saha devrimcilerine" bile etmediklerini bıraktılar mı?..