Page 5 of 7

Posted: Mon Aug 11, 2008 3:25 pm
by Ismail Gezer
Mehmet Gurdal Cetin wrote:
Dostun kolay unutlabilecegini ancak dusmanin asla unutulmayacagina inananlardanim.
Doğru ama FB camiası bu konuda istisna olabilir. Bütün Galatasaraylı futbolculara düşmandırlar, beğenmezler, demediklerini bırakmazlar. Ama alabilirlerse ne düşmanlık kalır ne beğenmemezlik! Fatih Akyel'e sempati duyduklarını hiç sanmam ama FB forması giyince işin şekli değişti. Emre'ye katil dediler, herkesin bildiği "çok çok özel" küfürler ettiler ama manzara ortada :)

Posted: Thu Aug 14, 2008 5:45 pm
by Mehmet Gurdal Cetin
Mehmet Gurdal Cetin wrote:Tepkilerden cekinerek TD'yi tam Milli takimin macindan 2 saat once acikladilar.Boylece haber hep geride kaldi tartisilamadi.Ayrica milli galibiyet sonrasi zaten haber eskimis oldu.

Bu isin arasi yok, 9 sene alt yapi hocaligi yapmis olmasi Galatasaray'a basari getirecegini gostermez.

Neticede Ali YAVAS kac tane takimi Sampiyon yapti, kariyerine bakin..Alt yapi baska A takim baska.

Ciksa ciksa ilk 11'e girebilecek 2 tane adam cikar , onlari da bu SKIBBE degil zaten PAF hocalari bulup cikardi...

Bence alt kadroya ayip oldu, bari ustlerine calisabilecekleri bir kalitede adam getirselerdi.

Samimi soyluyorum, bizim forumdan Ozan Ersoy'u koy en az SKIBBE kadar TDlik yapar bu takima :)
Ben cok umitli bir sekilde DESCHAMPS'i beklemistim.

SKIBBE ile cita felan yukselmez
Citanin ustune oturmayalim da :D

Du bakalim hayirlisi olsun demekten baska elden gelen bir sey yok
Tek umidimiz FB'nin yumurta topugu getirmesi 8)
AHHHHH OZAN AAHHHHHHHHHH :D
BUYUK KONUSTUM DIYE KORKMUSTUM O YAZIYI YAZARKEN

Posted: Mon Aug 25, 2008 7:34 am
by Mehmet Gorgen

Posted: Mon Aug 25, 2008 3:18 pm
by Cengiz Akgun
Mehmet Gorgen wrote:Yengemiz türk'müş..

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=127813,2
Ozgur de birseyler karalamis bu konuda. canavar Turk spor basini nasil atlamis bu konuyu?

Posted: Mon Aug 25, 2008 4:48 pm
by Mert Tokman
Cengiz Akgun wrote:
Mehmet Gorgen wrote:Yengemiz türk'müş..

http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=127813,2
Ozgur de birseyler karalamis bu konuda. canavar Turk spor basini nasil atlamis bu konuyu?
Ben bunu bir dedikodu olarak bir yerlerde okudugumu cok iyi hatirliyorum --- hatta GS'la ilgilenme sebebi olarak gosterilmisti... bulmaya calisiyorum...

Posted: Tue Aug 26, 2008 2:18 pm
by Alpay Dedeoglu
Hurriyetten:


4 kadın 4 çocuk
26 Ağustos 2008
Denizlispor maçı öncesi, Lig TV muhabirinin bir miniğe uzattığı mikrofon, Türkiye’de hayli ses getiren bir habere dönüşmüştü.

Çünkü Türkçe konuşan o küçük Skibbe’nin kızı, yanındaki bayan ise o kızın annesiydi. Aylin hanım için “Skibbe’nin hayat arkadaşı” denildi. Fanatik, Skibbe’nin özel hayatıyla ilgili tüm gerçekleri ele geçirdi.

İşte gerçekler: Michael Skibbe, 1987’de Barbel ile evlendi. İki kız çocuğu dünyaya geldi; Fina ve Joppne... Resmi olarak hâlâ evliler, ama birlikte değiller. Skibbe, Barbel sonrasında, Alman Futbol Federasyonu görevlisi Katja Beck ile birlikte yaşamaya başladı. Katja ile ayrıldıktan sonra, Leverkusen ile kamp için geldiği Antalya’da Aylin hanımla tanıştı. Michael-Aylin çiftinin bir kızı oldu: Lamis... Bu birliktelik de kısa sürdü. Michael ardından Almanya’da yaşayan Etiopyalı Lydia Magraf ile tanıştı ve Lydia’dan da ‘Lamis’ isimli bir kız çocuğu oldu. Şu an 4 kızı olan Skibbe, Barbel’dan ayrıldığı an, Lydia ile evlenecek.''

Posted: Tue Aug 26, 2008 2:24 pm
by Osman Kiciman
Bizim boyalı basın mal bulmuş magribi gibi atlar bu konuya :twisted: Ananelerimiz sorgulanır. Batının kokuşmuş düzenine lanet edilir. Skibbe'yi Türk yenge ile evlendirme faaliyetine giren dahi çıkar. Ama kabahat Skibbe'de değil aynı anda dört hanım almasına izin vermeyen Alman Medeni Kanunu'nda :P

Posted: Tue Aug 26, 2008 3:14 pm
by Emir Argun
Resmi Site'den..

Karşılıklı Saygıyla Kalıcı Başarılara
Bir Michael Skibbe Portresi


Alman disiplini, hem genç-hem teknik direktör olmak, medya, Almanya mı zor yoksa Türkiye mi, bir idol: Ottmar Hitzfeld, hayranlık: Lionel Messi, artık Galatasaray ve daha fazlası ve karşınızda Michael Sikibbe…


Yağmur yağıyordu. Sanki hiç durmayacakmış gibi yağıyordu. Bu sene Almanya kampı böyle mi geçecekti? Kafilede hava durumundan şikâyetçi olanların sayısı az değildi. Uzaklarda artık tütmeyen fabrika bacaları, güneş parıldamayınca daha da hüzünlü bir hava yaratıyordu. Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Michael Skibbe, bölge insanının deyimiyle “Ruhr Potası”nı (Ruhrpott) gerçekten çok iyi biliyor. Kapatılan maden ocaklarını, ekonominin tümüyle yok olan birçok sektörünü, bunların akabinde yaşanan ağır işsizliği ve bütün bölgenin kapsamlı yeni arayışlar içine girmesini… Michael Skibbe, öz be öz Gelsenkirchenli, babası yıllarca maden ocaklarında ter dökmüş. Her ne kadar artık boş zamanında golf oynamayı sevse de, kökenini unutmaksızın elde edilecek her başarın temelinde emek ve alın terinin yattığını vurguluyor Skibbe. Zaten daha çok genç yaşlarda hayat kendisine bunu öğretmiş.
O dönemin Ruhr Potası’nda her futbol sevdalısının rüyalarını Borussia Dortmund, Schalke 04, VFL Bochum, Rot-Weiß Essen veya Wattenscheid 09 gibi takımlar süslerdi. Ancak Michael Skibbe rüyaların çocuğu değildi. Çalışıp çabalar, şansını zorlar ve Wattenscheid 09 alt takımlarından (ki Altıntop ikizleri ve Yıldıray Baştürk de burada top koşturmuşlardır) Schalke 04’te profesyonel kadroya kadar yükselir. Mahalle maçlarında hayranlıkla andıkları, geçemediği oyuncu olmayan, çalımın üstadı Stan Libuda’nın takımında oynuyordur artık. Ancak Michael Skibbe Bundesliga’da sadece 14 maça çıkar ve daha 22 yaşında ağır sakatlanıp “futbol malulü” olarak o çok sevdiği mavi-beyaz formasını duvara asmak zorunda kalır. Uli Hoeness, Willi Lemke gibi menajerlik mesleğinin Bundesliga’da profesyonel bir mertebeye yükselten Rudi Assauer, daha önce Wattenscheid’ten transfer ettiği Skibbe’yi antrenörlüğe yönlendirir ve kendisine Schalke 04’te genç takımlar koordinatörlüğünü önerir. “Bugün baktığımızda bu jest futbol dünyasında kalmam adına büyük bir şanstı” diyor Skibbe. Henüz 43 yaşında olmasına rağmen, çok deneyimli bir hoca sayılır, tam 21 yıldır bu işin içinde. Geniş kitlelerce tanınması, daha 33 yaşındayken, Bundesliga’nın en genç teknik direktörü olarak 1993’te Borussia Dortmund’un başına geçtiğinde gerçekleşmişti. Futbol kamuoyunu ve o baskının ne anlama geldiğini o zamandan beri çok iyi biliyor.

Medya ile ilişkiler
Michael Skibbe, Temmuz 2000’de Alman milli takımında antrenörlük lisansı olmayan Rudi Völler’in yanında görev alır. Dört yıl sonra, Portekiz’deki başarısız sonuçlanan Avrupa Kupası’nın ardından bu ikili istifa eder. Ama Alman Futbol Federasyonu Skibbe’yi kapı dışarı etmez ve gençlik koordinatörlüğüne getirir. Genç futbolculara şans vermesi, onları takıma entegre etme azmi kendi kariyeri ile ilgili olsa gerek. Genç oyuncuları kazanma yeteneğini en son Leverkusen’de kanıtlamıştı.

Profesyonel futbolun ölçü birimi kazanmak olduğunu ve Galatasaray’da kendisinin başarılı olmaktan başka bir şansı olmadığını ona hatırlatmanın anlamı yok. Ama Bayer Leverkusen gibi, büyük bir taraftar kitlesi ve kapsamlı bir tarihe sahip olmayan bir holding takımından, İstanbul’a ve Galatasaray’a gelmek elbette koskoca bir adımdı. Fakat, Türkiye spor medyasıyla bu gerçekten mütevazı, sempatik ve “içi neyse dışı da o” izlenimi bırakan futbol adamı nasıl başa çıkacaktı? Skibbe: “Türkiye’de medya tüm toplum gibi futbol çılgını. Almanya’yla karşılaştırdığımızda bulvar ve spor basını Türkiye’de daha çok. Tiraj peşinde oldukları için de, sansasyonel haberlere ihtiyaçları var. Dolayısıyla, gerçek dışı, abartılı haberler, Almanya’da da olduğundan daha fazla. Fakat bu tür gazetecilikten fazla da ürkmemek lazım. Medya mensuplarıyla iyi bir ilişki yürütmek zorundayız.”

Türkiye’deki yabancı teknik direktörlerin, en fazla gazete başlıklarını çevirtip okuyabildikleri için aslında avantajlı olduklarını söylüyor Skibbe. Çıkan “haberlere” değil, işlerine yoğunlaşıyorlar. Bunu daha çok bir espri olarak ifade ediyor. Olayın ciddi boyutu ise farklı: Kendisi ileride Türkçe öğrenmek istiyor. Bunun sembolik anlamı yüksek olduğunu düşündüğü için de, daha ilk günlerde en azından “Nasılsınız?”, “Teşekkür ederim” gibi cümleleri kullanmaya başlamış. Böylece bir engeli aşmaya başlamış olsa bile, karşılaşacağı başka zorlukları tasavvur edebiliyor.

Önce Adnan Sezgin’le, sonra diğer yöneticilerle ve başkan Adnan Polat’la, olağanüstü iyi bir ortamda gerçekleşen görüşmelerin ardından varılan anlaşmayı ajanslar geçtiğinde, Skibbe’nin cep telefonu bolca çalar. Türkiye’yi iyi tanımayanlar temkinli tepkiler sergilemişler. “Uzak bir yere gidiyorsun, ne yapıyorsun?” demişler. Arayanlar arasındaki çoğunluk ise kendisini tebrik etmiş. Özellikle eskiden top koşturduğu, Türk kökenli futbolcu arkadaşları ve çalıştırdığı gençler çok heyecanlanmışlar, kendisinin bu görevi üstlendiğinden dolayı gurur duyduklarını dile getirmişler. Bir gün küreselleşen futbol ve göçmenlik arasındaki ilişkiler araştırılırsa, bu tür tepkilerin anlamı üzerinde de düşünülmesinden doğrusu yarar var.

Defans ve hücum
Eğer kontrollü, defans ağırlıklı ve sonuca dayalı futbol “düzyazı” ise, hücumu ve golü düşünen futbol “şiir”dir. Kimleri makale meraklısıdır, ama biliyoruz ki, yine de sevgilisine şiir gönderir. Skibbe’nin çalıştırdığı takımlar, geçmişte daha çok ofansif futbolla, oyunu domine etme istekleriyle dikkat çekmişlerdi. Bunu Galatasaray camiası geçen sezon UEFA kupasından hatırlıyordur. Her ne kadar devamlı pres uygulayan, topu erken kapıp seri paslaşmalarla hemen karşı takımın kalesini zorlayan bir oyun anlayışı oturtmak istese de Michael Skippe, iyi takımların aynı zamanda düzyazıya da hakim olmak zorunda olduklarını savunuyor: “Taktiksel değişkenlik özellikle uluslararası karşılaşmalarda belirleyicidir. Bu maçlarda oyunu aktif şekillendirmeniz, aynı zamanda da defans organizasyonunu en yüksek düzeyde tutmanız gerekiyor.” Sarı-kırmızılıların yeni teknik sorumlusu, böyle düşünüyor.
Galatasaray’ın bu yılki transferlerinin uluslararası maç ve turnuva deneyimi olduğuna dikkat eden Michael Skibbe, yeni kadrosuyla bu alanda başarılı olacaklarına inanıyor. Kewell ve Meira transferlerini “Avrupa’da tekrar ses getirmek” kararlılığı çerçevesinde yorumlamakta yarar var. Malum, transfer dönemi olduğu için bu konuyu biraz daha açmak istiyoruz. Madem Türkiye medyası her yaz ve devre arası büyük takımlar adına 50 ile 100 “transfer bombası” patlatıyor, biz de Michael Hoca ile “flaş transfer” konuşalım diyoruz. Diyelim ki, bütçemiz sınırsız ve transferin gerçekleşmesi için hiçbir handikap yok. Şu güzel kadroda kimi görmek isterdi Sayın Skibbe? Neredeyse sorumuz bitmeden cevap hazır: Lionel Messi. Bu dünya yıldızının çalım yeteneklerine (“En az iki kişi rahatlıkla geçiyor”), olağanüstünü hızına (“Top onda olduğunda bile, onu kovalayan oyunculardan daha süratli”) ve bütün bu bireysel yeteneklere rağmen bir takım oyuncusu olmasına (“Ne göz var”), Skibbe çoktan beridir hayran. Sahi ne de güzel olurdu... Daha bu rüyanın tadını çıkarmadan Alman futbol adamı “Ama benim takımımda bunları yapan, çok kaliteli oyuncularım da var” diyor. Hani “arkadaşlar yanlış anlamasın” der gibi...

Kalıcı bir başarı
Hedef, başarıyı kalıcı kılmak. Bu yolda önemli prensipleri var hocanın: Dürüstlük, içtenlik ve centilmenlik çerçevesinde ilişkiler. Bir de üstünde özellikle durduğu iki ilke var: Saygı ve sorumluluk. İyi hoş da, biz Alman hocaların alınlarında hep “disiplin” okumuyor muyduk? Alman takımlarına karşı oynanan maçlarda canlı yanında en çok duyduğumuz kelime bu değil miydi? Futbol uzmanları “Alman disiplinini” hep övmüyorlar mıydı? Skibbe: “Tabii ki takım oyunlarının temelini disiplin oluşturur. Ancak bugün disiplin emir ve itaat anlamına gelmez. Daha çok saygıyla ilintilidir. Antrenörlerle oyuncular arasında, takım içinde ve rakip takımlara karşı ilk etapta bir saygı olması gerekiyor. Bunun Türk futbolunda özellikle var olduğunu düşünüyorum. Düşünsenize, 18 yaşındaki Murat, kendinden iki yaş büyüğüne ‘Aydın abi’ diye hitap ediyor.” Aynı saygıyı futbolumuzda rakipler birbirlerine gerçekten gösteriyor mu? Seyirci takım ilişkilerini bu açıdan gözden geçirdiğimizde acaba aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Takımların ve medya mensupların arasındaki ilişkileri nasıl tanımlayabiliriz? Bunları Skibbe’yle sezon sonu konuştuğumuzda ilginç saptamalar ortaya çıkabilir, ama şimdilik bir köşede dursun.
Günümüz futbolunda disiplinin bir başka boyutu daha var Skibbe’ye göre. O da “sorumluluk alma cesareti”. Galatasaray’ın yeni hocası, fubolcularından da bunu bekliyor. Onun için afedilmesi gereken hatalar, sorumluluk alıp yapılan hatalardır. Kaleci sorumluluk üstlenip çıktığı topu alamadıysa, benzeri bir pozisyonda ondan yine topa çıkmasını ister. Futbol oynadığı yıllarda tanıştığı, dönemin Almanya Başbakanı Helmut Schmidt’i ve milli takım antrenörü olduğu yıllarda iyi bir diyalog yakaladığı başbakan Gerhard Schröder’i etkileyici kişilikler olarak tanımlaması biraz da bu sorumluluk felsefesiyle bağlantılı olsa gerektir.

Ottmar Hitzfeld
En çok etkilendiği meslektaşı ise Ottmar Hitzfeld. İsviçreli teknik direktör Borrussia Dortmund’tun başındayken Skibbe genç takımlardan sorumludur. Skibbe çalıştırdığı PAF takımından mesela İbrahim Tanko ve 1997 şampiyonlar ligi finalinde maça 71. dakikada giren, 10 saniye sonra da galibiyet golünü atan Lars Ricken’i kazandırır. Tıpkı Hitzfeld gibi, disiplin ve özgürlük arasındaki ölçüyü yakalamak, oyuncularıyla hem yakınlık kurmak hem de araya bir mesafe koymak, karşılıklı saygı sağlamak ve bir güven ortamı yaratmak istiyor Michael Skibbe. “Oyuncular bana her zaman güvenebilirler. Ama kararları benim verdiğimi kabullenmek zorundalar.” Takıma ve kadroya giremeyen oyuncular bunun ne anlama geldigini düşünebiliyorlardır. Ama kararlar adil ve makul olduğu sürece sorunlar yaşanacağını düşünmüyor hoca.

Takımı yönetme sorumluğu teknik kadronun önemli görevlerinden biridir. “Ama geldiğimden birkaç hafta sonra, Galatasaray’da Ümit Karan ve Hasan Saş gibi deneyimli oyuncuların bu konuda önemli sorumluluklar aldığını memnuniyetle gördüm” diyor Skibbe. Özellikle genç oyuncuların kariyerlerinde adım atmalarında bu önemli bir rol oynayabilir.
Zaten deneyimli, başarılar elde etmiş oyuncular ile gelecek vaat edenler arasında bir “sinerji” yaratmak, Skibbe’nin öncelikli hedeflerinden biri. Galatasaray’daki görevi, onun için, Leverkusen’dekinin bir biçimde devamı. Bayer’de başladığında Voronin, Juan, Berbatov ve Nowotny gibi kilit oyuncular kadrodan ayrılmışlardı. Genç oyuncuları kazanarak, aynı seviyede futbol oynayan ve başarıyı yakalayan bir takım kurulması gerekiyordu. Aynı şekilde bugün Galatasaray’da şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi’nde başarı elde etmek söz konusu. Bu, Skibbe için ekstra bir motivasyon olsa gerek, çünkü bunlar, sonuçta, kendi kariyerini de süsleyecek. Skibbe’nin buna bütün samimiyetiyle inanması, kadronun kalitesiyle yakından bağlantılı. Türkiye’de şampiyonluklar yaşamış, Avrupa kupalarında çeşitli başarılara imza atmış ve son Avrupa Şampiyonası’nda vitrine çıkmış oyunculara sahip artık Skibbe.

Gençler çok önemli!
Bir de umut vaad eden gençler var Florya’da. Daha önce birçok genç takımların başında olan Skibbe Galatasaray’da karşılaştığı potansiyelden bir hayli etkilenmiş. “Kadro içinde olağanüstü kaliteli genç oyuncular var. Aralarında oyun içinde sorumluklar alabilen, oyun akışını yönlendirebilen arkadaşlar var. Ve ayrıca bunların Galatasaray’a bu denli bağlı olmaları ve bu yaşta kendilerini kulübün menfaatleriyle özdeşleştirmeleri fevkalade bir durum.”
Tek tek oyuncular hakkında konuşmak istemese de, kendisini zorluyoruz. Bizi kırmıyor. Önce PAF’tan Duisburg kampına katılan gençlerden başlıyor. Bu kadar kısa bir zaman ardından onlar hakkında detayla bilgi verebilmesi şaşırtıcı. Mesela Murat’ın defans anlayışını, hazırlık maçlarında kendi mevkiinde gösterdiği başarıyı ve Erhan Şentürk’ün yeteneklerinden bahsediyor.

GENÇ OYUNCULAR
Sadece gençler hakkındaki düşünceleri ayrı bir yazı konusu aslında. Profesyonel kadroya daha önce yükselen Mehmet Güven’in önemli bir yetenek olduğunu, İstanbul Büyük Belediyespor’dan geri dönen, geçen sezon gibi sakatlıklar yaşamazsa, özellikle Aydın Yılmaz’dan umutlu. Mehmet ve Aydın’ın bu sezon büyük çıkış yapabileceklerini savunuyor Michael Skibbe.

İyi, güzel de, Kewell ve Meira gibi kaliteli transferler gençlerin kadroya girmesini zorlaştırmayacak mı? Bayern Münih’te teknik direktörlük yaptığı yıllarda Bundesliga’da rotasyon sistemini tüm eleştirilere rağmen oturturan Hitzfeld gibi, Skibbe de bu yolu mu seçecek? Hem gençleri, hem de yeni oyuncuları takıma monte etmenin görece rahat olacağını savunuyor kendisi. Çünkü Galatasaray kadrosundaki “harikulade takım ruhunun”, bunun için gerekli temeli sağladığından emin. Tabii ki yenileri kazanmak tesadüfe bırakılmıyor. Nitekim ufak ayrıntılar da bunu belgeliyor. Harry Kewell’in kamptaki oda arkadaşının genç bir oyuncu olmasına dikkat ediyor teknik kadro. Medyanın takım içinde gruplaşmaların olduğu yolundaki haberlerini dile getirdiğimizde, Skibbe’deki şaşkınlığını sezebiliyoruz. Takım sporları içinde gruplaşmanın son derece normal olduğunu ve Galatasaray’da bir büyük grubun bulunduğunu belirtiyor ve ekliyor “Ama bu grup, takımın kendisidir.”

Daha ilk antrenmanlardan sonra, oyuncular, Skibbe’nin idman yöntemlerinden ve yarattığı ortamdan son derece mutlu olduklarını dile getirmişlerdi. Uzun süre böyle açıklamalar yapılmamıştı.

Boş zamanlarında yemeğe çıkmayı, Dan Brown türünden yazarları okumayı ve casus filmleri izlemeyi seven Michael Skibbe’nin, İstanbul gibi bir dünya metropolünde artık çalışması ve Florya’da son derece profesyonel koşullarla karşılaşması, onun çevresine böyle memnuniyet saçmasında son derece önemli faktörler.

Peki, her şey bu kadar iyi olmasına rağmen, Almanya ile karşılaştırdığımızda, İstanbul’da öncelikle neyin eksikliğini hissedecek? Yanıtı çok hoş: “Antrenmanlar için yağmurlu havayı özleyeceğim doğrusu.”

Posted: Wed Sep 03, 2008 11:08 am
by Eray Tunç
Skibbe gitsincilere Adnan Polat mesaj göndermiş :)
Birlikte Başladık, Beraber Başaracağız

Değerli Galatasaraylılar,
Ünlü Alman düşünürü Goethe, “İnsan ekedursun zamanla ürün alır” der. Çalışan, bir şeyler üretmek için azim ve iyi niyetle gayret edenlerin bu çabalarının karşılıksız kalmayacağı aşikardır. Özellikle de büyük değişim

dönemlerinde köklü geçmişi olan büyük kurumların bu yeni sürece kendilerini uyumlu hale getirmeleri yaşamsal bir zorunluluktur.

Ancak şu da bir gerçek ki, bu zorunlu gerçeğin hayata geçirilmesi beraberinde büyük riskleri ve zorlukları da içermektedir. Çünkü değişim sihirli bir sözcük gibi insanları gelecek adına olumlu bir şekilde etkilese de, değişimin mevcut yapıyı hasara uğratmadan yürürlüğe konulabilmesi hiç de kolay olmamaktadır.

İşte bizim de Galatasaray olarak yaşadığımız zorluklar ve kimi zaman karşılaştığımız geçici nitelikteki sıkıntılar bu temel gerçekten kaynaklanmaktadır. Geçtiğimiz dönemde ilk adımları atılan, yönetimimiz döneminde ivme kazandırılan yeniden yapılanma süreci, Galatasaray bünyesinde futbol takımından tüm idari birimlere değin her alanda hayata geçirilmektedir.

Değerli Galatasaraylılar,
Biraz önce de vurguladığım üzere bu tarz büyük dönüşümler, o dönüşümün hayata geçirildiği kurumun büyüklüğüne denk kimi sorunların ve sıkıntıların yaşanmasına yol açabilir. Ancak Galatasaray gibi büyük kurumların en bariz özelliği bu tarz zorlukların altından her zaman için kolaylıkla kalkacak güce ve birikime sahip olmalarıdır. Bizim de bu süreçte yaşadığımız kimi sıkıntıları bu bağlamda değerlendirmenizi ve Galatasaray’ımızın önünün
her ne olursa olsun açık olduğunu bilmenizi isterim.
Bize güvenin ve desteğinizi esirgemeyin. Çünkü birlikte başladık,
beraber başaracağız.


Adnan Polat
Galatasaray Spor Kulübü Başkanı

http://www.galatasaray.org/yonetimden/haber/1847.php
Mesajın içeriğine ben de katılıyorum. Sabredelim, görelim.

Posted: Wed Sep 03, 2008 1:35 pm
by Murat Kara
Eray Tunç wrote:Skibbe gitsincilere Adnan Polat mesaj göndermiş :)
Birlikte Başladık, Beraber Başaracağız

Değerli Galatasaraylılar,
Ünlü Alman düşünürü Goethe, “İnsan ekedursun zamanla ürün alır” der. Çalışan, bir şeyler üretmek için azim ve iyi niyetle gayret edenlerin bu çabalarının karşılıksız kalmayacağı aşikardır. Özellikle de büyük değişim

dönemlerinde köklü geçmişi olan büyük kurumların bu yeni sürece kendilerini uyumlu hale getirmeleri yaşamsal bir zorunluluktur.

Ancak şu da bir gerçek ki, bu zorunlu gerçeğin hayata geçirilmesi beraberinde büyük riskleri ve zorlukları da içermektedir. Çünkü değişim sihirli bir sözcük gibi insanları gelecek adına olumlu bir şekilde etkilese de, değişimin mevcut yapıyı hasara uğratmadan yürürlüğe konulabilmesi hiç de kolay olmamaktadır.

İşte bizim de Galatasaray olarak yaşadığımız zorluklar ve kimi zaman karşılaştığımız geçici nitelikteki sıkıntılar bu temel gerçekten kaynaklanmaktadır. Geçtiğimiz dönemde ilk adımları atılan, yönetimimiz döneminde ivme kazandırılan yeniden yapılanma süreci, Galatasaray bünyesinde futbol takımından tüm idari birimlere değin her alanda hayata geçirilmektedir.

Değerli Galatasaraylılar,
Biraz önce de vurguladığım üzere bu tarz büyük dönüşümler, o dönüşümün hayata geçirildiği kurumun büyüklüğüne denk kimi sorunların ve sıkıntıların yaşanmasına yol açabilir. Ancak Galatasaray gibi büyük kurumların en bariz özelliği bu tarz zorlukların altından her zaman için kolaylıkla kalkacak güce ve birikime sahip olmalarıdır. Bizim de bu süreçte yaşadığımız kimi sıkıntıları bu bağlamda değerlendirmenizi ve Galatasaray’ımızın önünün
her ne olursa olsun açık olduğunu bilmenizi isterim.
Bize güvenin ve desteğinizi esirgemeyin. Çünkü birlikte başladık,
beraber başaracağız.


Adnan Polat
Galatasaray Spor Kulübü Başkanı

http://www.galatasaray.org/yonetimden/haber/1847.php
Mesajın içeriğine ben de katılıyorum. Sabredelim, görelim.
Bu da iyi: ucu vadesiz acik cek verin bize gerisine karismayin... Sorgulayanlar da dinazor olsun. Zaten boyle buyuk seylerden anlamaz onlar.

"Hep destek tam destek" o kadar da uzakta degilmis.

Posted: Wed Sep 03, 2008 2:30 pm
by İsmail Cem İZGİ
Çekin bir tarihi var gibi geldi bana: Sezon Sonu

Karşılıksız çıkarsa zaten gereken işlem yapılır.

Ama sen çekin vadesi gelmeden bozdurmaya kalkar, karşılık çıkmayınca da arkasını yazdırırsan ne derler sana?

Biraz bu işlerle uğraşıyorsanız ne deneceğini bilirsiniz sanıyorum..

Posted: Wed Sep 03, 2008 3:10 pm
by Eray Tunç
Murat Kara wrote:
Eray Tunç wrote:Skibbe gitsincilere Adnan Polat mesaj göndermiş :)

Birlikte Başladık, Beraber Başaracağız
...

Mesajın içeriğine ben de katılıyorum. Sabredelim, görelim.
Bu da iyi: ucu vadesiz acik cek verin bize gerisine karismayin... Sorgulayanlar da dinazor olsun. Zaten boyle buyuk seylerden anlamaz onlar.

"Hep destek tam destek" o kadar da uzakta degilmis.
Ucu açık, sınırsız destekten bahsetmiyorum. Takım oyununun yerleşmesinin, sistemi oturtmanın, oyuncuların birbirine alışmasının 4-5 hafta alabileceğini, oynanan oyunun her hafta biraz daha iyiye gideceğini tahmin ediyorum.
Sorgulamalarınızı da faydasız görüyor değilim, elbette yanlış, eksik görülen noktalarda yapıcı eleştiri getirilecek. Bu da bir nevi destektir zaten.
Yönetim risk aldığının zaten bilincinde olduğu için tek senelik (opsiyonlu) anlaşma yaptı, hocanın kariyeri 1 senelik desteği ve sabrı hak etmek için yeterli. Tekrar ediyorum, destekten kastım, körü körüne bilinçsiz bir destek değil.
4-5 hafta sonra tünelin ucunda şu anda gördüğüm ışık kararırsa ben de karamsar yorumlara katılırım.
Getirdiğiniz detaylı eleştirilerin hepsini zaman darlığından okuyup karşılık yazamadım ama fikirlerinize değer veriyorum, mantıklı fikirler üreten hiç kimseye dinozor demem.

Posted: Wed Sep 03, 2008 3:42 pm
by Murat Kara
Eray Tunç wrote:
Murat Kara wrote:
Eray Tunç wrote:Skibbe gitsincilere Adnan Polat mesaj göndermiş :)

Birlikte Başladık, Beraber Başaracağız
...

Mesajın içeriğine ben de katılıyorum. Sabredelim, görelim.
Bu da iyi: ucu vadesiz acik cek verin bize gerisine karismayin... Sorgulayanlar da dinazor olsun. Zaten boyle buyuk seylerden anlamaz onlar.

"Hep destek tam destek" o kadar da uzakta degilmis.
Ucu açık, sınırsız destekten bahsetmiyorum. Takım oyununun yerleşmesinin, sistemi oturtmanın, oyuncuların birbirine alışmasının 4-5 hafta alabileceğini, oynanan oyunun her hafta biraz daha iyiye gideceğini tahmin ediyorum.
Sorgulamalarınızı da faydasız görüyor değilim, elbette yanlış, eksik görülen noktalarda yapıcı eleştiri getirilecek. Bu da bir nevi destektir zaten.
Yönetim risk aldığının zaten bilincinde olduğu için tek senelik (opsiyonlu) anlaşma yaptı, hocanın kariyeri 1 senelik desteği ve sabrı hak etmek için yeterli. Tekrar ediyorum, destekten kastım, körü körüne bilinçsiz bir destek değil.
4-5 hafta sonra tünelin ucunda şu anda gördüğüm ışık kararırsa ben de karamsar yorumlara katılırım.
Getirdiğiniz detaylı eleştirilerin hepsini zaman darlığından okuyup karşılık yazamadım ama fikirlerinize değer veriyorum, mantıklı fikirler üreten hiç kimseye dinozor demem.
Ah pardon Eray. Senin yazdigin kismi cikartmayi unutmusum. Elbette lafim sana degil. Basinin onune cikip destek dilenen Adnan Polat'a.

Posted: Fri Sep 05, 2008 4:51 am
by Ufuk Sezekkaplan
Hurriyet Spor'da manset. Adnan Polat, esmis gurlemis.

Vicdansızlar terbiyesizler
Ali Naci KÜÇÜK 5 Eylül 2008

Sarı kırmızılı kulübün başkanı, "Kimse 2 sonuçla ortalığı bulandırmaya çalışmasın. Bizi bölemezler. Bunların hepsi planlı olarak yapılıyor. G.Saray’ın çıkışı bazılarını açıkca korkutuyor" dedi.

GALATASARAY Başkanı Adnan Polat, önce "Bazıları G.Saray’ın büyüklüğünden ve gücünden korkmaya başladı" dedi, ardından teknik direktör Michael Skibbe’ye karşı vicdansızlık, terbiyesizlik ve ayıp edildiğini söyledi. Sarı kırmızılı kulübün başkanı, takımın hazırlık döneminde tam kadro çalışamamasının ilk haftalarda sancısını yaşadıklarını, Skibbe’ye yönelik de karalama kampanyası yürütüldüğünü belirtti.

Aksilikler yaşandı

Polat, "G.Saray takımı tam kadro halinde Steaua Bükreş maçından yalnızca 3 gün önce bir araya geldi. Beraber çalışma imkanı bile bulamadı. A takım futbolcuları Almanya’daki iki kampa hazır katılamadı. Transferler de gecikti diyorlar. Nasıl gecikti. Mayıs’ta mı bitecekti transferler. Ancak aksilikler ile takım bir kere çok geç bir araya geldi. Hoca 2-3 hafta bile takımla çalışma imkanı bulamadı. Futbolcular bile yeni yeni birbirini tanımaya başladı. İlk haftalarda bunun eksikliğini yaşıyoruz" dedi.

Yargılayıp asamazlar

Teknik direktörleri Skibbe’ye yönelik eleştirilerin dozunun çok kaçtığına değinen Polat şöyle devam etti:

"Bir kere burada kasıtlı saldırı var. Skibbe’ye ve bize haksızlık, vicdansızlık ve terbiyesizlik yapılıyor. Bu tek kelime ile adaletsizce saldırıdır. ’Yönetim hoca için bölündü’ diyorlar. Hayır efendim, G.Saray Yönetimi 16 idarecisiyle tam kadro Michael Skibbe’nin arkasındadır. Biz teknik direktörümüzün yargılanıp, idam edilmesine izin vermeyiz.

Herkesin en azından 5-6 hafta bekleyip görmesi lazım. Biz aldığımız kararların arkasındayız. Kimse de 2 sonuçla ortalığı bulandırmaya çalışmasın. Bizi bölemezler. Bunların hepsi planlı olarak yapılıyor. Çünkü birçoğu G.Saray’ın büyüklüğünden korkuyor. İyi kadro kurduk, müthiş isimler aldık. Bu yüzden bizden çekiniyorlar.

G.Saray’ın çıkışı bazılarını açıkca korkutuyor. G.Saray sahadaki duruşuyla, kadrosuyla şampiyonluğun en büyük adayıdır. Bizden korkup, ürktükleri için bunlar ortaya atılıyor. Göreve geldik, 6 ay geride kaldı ve yaptıklarımız ortada. G.Saray Yönetimi yalnız sportif değil, mali-idari anlamda da büyüyor. Boşuna bizle uğraşıyorlar. Duruşumuzdan bir adım bile geri atmayız."

Büyük olmanın bedeli

Steaua Bükreş maçında hatalarının olmasına rağmen futbol dışı faktörlerin de etkisiyle elendiklerini belirten başkan Polat, daha sonra sözlerini şöyle tamamladı: "7 ayrı ülkenin milli takımına futbolcu gönderdik. A Milli Takıma, Ümit Milli Takıma futbolcularımızı yolladık. 5-6 sakatımız var. Şu anda hocanın elinde yalnızca 8 futbolcu kaldı. Skibbe, onlarla çalışıyor. Söyleyin şimdi hoca ne yapsın. Ama rakiplerimiz tam kadro hazırlanıyor. Biz büyük olmanın bedelini ödüyoruz. Ama asla yılmayız. Milli Takıma futbolcu göndermekten onur duyarız."

Ne yaptığımızı iyi biliyoruz

Futbolcular Skibbe’yi çok seviyor. Takımın uyumu da, disiplini de yerinde. Biz teknik heyetten de takımdan da memnunuz. Daha iyi neticeler alacağız. Ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. G.Saray’ı yıpratamazlar. Eleştiriler, sözler umrumuzda bile değil. Skibbe’ye karşı, ayıp ediyorlar. 2 haftada hangi hoca yargılanır.

Lincoln bir anda mucize yaratamaz

Lincoln’ü hoca oynatıyor, eleştiriyorlar. Oynatmıyor, neden yedek bekletti diyorlar, ayıptır artık. Ayrıca Lincoln de sahada elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bir anda Lincoln mucizeler yaratamaz. Formsuzluk her futbolcu yaşar. O da çıkışa geçecek göreceksiniz. Ayrıca takım içinde herhangi bir futbolcu disiplinsizlik yapsa onun cezasını ben veririm.

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/ ... 9&sz=14523

---

Konusma iyi guzel de bir adamin tam kadro arkasindaysaniz, 5-6 hafta tahdit koymazsiniz. Yani 4 macta 1 maglubiyet 3 berabere alsa Skibbe gidecek sonucu cikiyor buradan.

Posted: Fri Sep 05, 2008 4:57 am
by Murat Kara
Ufuk Sezekkaplan wrote:Vicdansızlar terbiyesizler
Ilginc! Aslinda boyle buyuk organizasyonlarda basin genellikle organizasyon icindeki farkli guruplar icersinde kismi destek kazanma mucadelesi icin kullanilir. Yani GS'nin ic politikasi acisindan bakilirsa Polat klup icindeki bazi cevrelere mesaj gonderiyor.

Eee o zaman nasil herkes birden Skibbe'nin arkasinda oluyor? O 16 kisiden kac tanesi homurdaniyor? Boyle bir homurdanma olmasa, Polat'in basin onunde boyle bir cikis yapmasi hem gereksiz hem de zararli.

Bende "koseye sikismis" izlenimi dogdu simdi.