Page 36 of 95
Posted: Sat Jun 14, 2008 3:43 pm
by Mehmet Marsan
Kerem,
Araba kiralayip tabiyatla tanisacagim dersen aman dikkatli ol. Yolda bir karis su var, ben gecerim sanirsan selin ortasinda kalirsin. Onun disinda cekinecek bir durum yok asiri rutubete dayanabilirsen. %90 lari bulan rutubet bam baska bir olay.
Ben orta eyaletlerde cok kisa surelerle is icin bulundum. Bir gun Kansas'da otel odasinda kalktim disari bir baktim. Otel adaya donmus. Su derin degildi ama her yer duzluk oldugu icin genis araziye yayilmisti. Kiralik araba kuru bir yerde kalmisti. Bir yolunu bulup arabaya ulasip isime gucumun pesine dusebilmistim. Hayat gayet normal devam ediyordu.
Umarim tabiyat senle fazla hasir nesir olup tatilini bozmaz.
Posted: Sat Jun 14, 2008 6:27 pm
by Kenan Atak
Mehmet Marsan wrote:Kerem,
Araba kiralayip tabiyatla tanisacagim dersen aman dikkatli ol. Yolda bir karis su var, ben gecerim sanirsan selin ortasinda kalirsin. Onun disinda cekinecek bir durum yok asiri rutubete dayanabilirsen. %90 lari bulan rutubet bam baska bir olay.
Dediginden de beter Mehmet bir karis degil hörguclu bir deve boyu su var. Bu ne böyle? Rotayi degistirecegiz anlasilan.
http://www.kcrg.com/news/local/19891459.html
Posted: Sun Jun 15, 2008 2:21 am
by Cengiz Akgun
Görkem KIRGIZ wrote:..
Cengiz abi, Mardi Gras Şubat ayında değil miydi yahu? Zaten bu sıcakta kimseye boncuk vermeye gerek kalmaz diye düşünüyorum
Boncuk orada her zaman gecer akce. Burboun caddesinde saatle gece yarisina dogru kaflar yerinde iken bir ucundan obur ucuna dagita dagita gidersin.
Posted: Sun Jun 15, 2008 8:11 pm
by Kenan Atak
Arkadaslar aranizda St. Louis'i goren var mi? izlenimleri nedir? Acil yazarsaniz sevinirim. Bir de Denver sehir merkezi nasildir?
Bu arada
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/918588 ... 9&sz=18150
gerci eyaletin dogusunda kaliyor. Benim Des Moines'deki arkadas burasi iyi ve hazirlikli, sel gecti bitti diyor ama kafam karisik. En buyuk korkum bir dogal afet ve ucuslarin aksamasi sonucu ulkenin ortasinda cascavlak kalmak. Kabus gibi birsey olsa gerek. Bilmem bu tecrubeyi yasayan var mi? Gerci Mehmet yazdi ama soyle ciddi ciddi bir yere hapsolmaktan bahsediyorum. Neyse gezmeyi seven adamlar doksunler incilerini, maceralarini. Bir de su St. Louis izlenimlerine ihtiyacim var.
Posted: Sun Jun 15, 2008 9:35 pm
by Cengiz Akgun
Kerem Tezic wrote:Arkadaslar aranizda St. Louis'i goren var mi? izlenimleri nedir? Acil yazarsaniz sevinirim. Bir de Denver sehir merkezi nasildir?
....
Bu aralar oldukca sik St. Louis'e is icin gittim. Havasi bogucu denilecek kadar nemlidir bu aralar. Siksan suyu cikar cinsinden. Gorulecek yerleri meshur o nehrin ustundeki Kemer. Pek fazla turist olarak dolasmadim. Tipik Orta-Dogu Amerikasi'ni yansitir. Yalniz St. Louis'deki havalaninda ucacagim diye gidip saatlerce bekleyip sonrada ucamayacagin durum cok olabilir hava durumu yuzunden, Yakinda Kansas filan da var. Guzel BBQ Steak filan da yersin. Iyi Burboun ve Kentucky Whiskey icersin. Kadinlari kizlari cana yakindir.
Denver'e gelince. St. Louis ile kiyas edilmez. Modern guzel havasi temiz ve kuru bir sehir. Turist'e St. Louis'den cok daha fazla seyler sunar her metropolitan yer gibi muzesi gece klubu falan filani ile. Denver'a kadar gittikten sonra araba ile Aspen ve Boulder'da gormeni tavsiye ederim. Zenginlerin kisi nasil ve nerede hecirdiklerini gorursun. Yazin oldukca durgun elbette. Amerikada vaktiyle kowboy kasabalari nasil olurmus bir fikir verirl Denver'in cevresi. Eski maden ocaklari ve bu kasabalarin kalintilari. Boulder bir universite sehri. Yazin belki rakam dusuyor ama yine de yazin ders alanlar ve etrafta calisanlar cok. Genclere hitap eden sevecegin bir yerdir Boulder. Geceleri kafana denk genc insanlarla yer icersin. Jazz mazz var midir o kadarini bilemem. Ama internet'den bak.
Posted: Mon Jun 16, 2008 9:21 am
by Kenan Atak
Cengiz Akgun wrote:
Bu aralar oldukca sik St. Louis'e is icin gittim. Havasi bogucu denilecek kadar nemlidir bu aralar. Siksan suyu cikar cinsinden. Gorulecek yerleri meshur o nehrin ustundeki Kemer. Pek fazla turist olarak dolasmadim. Tipik Orta-Dogu Amerikasi'ni yansitir. Yalniz St. Louis'deki havalaninda ucacagim diye gidip saatlerce bekleyip sonrada ucamayacagin durum cok olabilir hava durumu yuzunden, Yakinda Kansas filan da var. Guzel BBQ Steak filan da yersin. Iyi Burboun ve Kentucky Whiskey icersin. Kadinlari kizlari cana yakindir.
Denver'e gelince. St. Louis ile kiyas edilmez. Modern guzel havasi temiz ve kuru bir sehir. Turist'e St. Louis'den cok daha fazla seyler sunar her metropolitan yer gibi muzesi gece klubu falan filani ile. Denver'a kadar gittikten sonra araba ile Aspen ve Boulder'da gormeni tavsiye ederim. Zenginlerin kisi nasil ve nerede hecirdiklerini gorursun. Yazin oldukca durgun elbette. Amerikada vaktiyle kowboy kasabalari nasil olurmus bir fikir verirl Denver'in cevresi. Eski maden ocaklari ve bu kasabalarin kalintilari. Boulder bir universite sehri. Yazin belki rakam dusuyor ama yine de yazin ders alanlar ve etrafta calisanlar cok. Genclere hitap eden sevecegin bir yerdir Boulder. Geceleri kafana denk genc insanlarla yer icersin. Jazz mazz var midir o kadarini bilemem. Ama internet'den bak.
Cok sagol abicim, uyarilarini dikkate alip isleme kodum bu sabah. Hava raporu da sakat verdi önumuzdeki hafta St Louis icin.
Posted: Mon Jun 16, 2008 4:39 pm
by Alpay Dedeoglu
Mark Knopfler konserine gittim. Biraz izlenim anlatalim.
Bir kere kurucesme Arena cok guzel bir konser yeri.
Denizden ulasimi var.
Bogazin dibinde ,
gayet iyi organize olmus bir yer. Gayet guzel , yeme , icme yerleri biraz sponsor yogunluguda olsa cok guzel. Konser kotu cikti mi bosver , al bir bira, bogazi seyret sedirlerin ustunde.
Mark agbi kilo almis, saclar gitmis, bandana cikarmis, olmus sana Coskun Demir. Artik yeni saz arkadaslari ile irish-scottish folk country turu seyler yapiyor ki zaten o tip bir albumunun tanitimi icin gelmis. Iyi anladiysam eger Dire Straits ten bir tek davulcu vardi. Bir tane (iskoc) keman flut calan duygu seli gencten bir cocuk var , onu on plana cikarmaya calisti. Ama guzel kardesim, millet Dire Straits dinlemeye geldi tabiiki biraz baydi
folk olayi .
Tabii bir bircok ulkedeki konserler dizisinin son duragi olarak geldigi icin
Mark Knopfler yorgundu. 60 yasin uzeri , 2 saat solo, o gitardan bu gitara, binlerce kilometre yorar adami tabii.
Ayagi alisti artik , daha diri ve dire straits gelir ilerki yillarda insallah. Ironik bicimde ''Dire Straits''- dar bogazlar- grubu olan ve ''Sultans of Swing'' diye sarki yapan adamin Bogazli , sultanli bu sehre son olarak vede ilk defa gelmesi, hatta konser programina son anda ekletmesi cok enteresan. Fakat ogrendigime gore bunda onceki Belgrad ve Sofya konserlerinede Ciraganda yatip, gunu birlik gidip gelmis.
Sabahin 5inde kalkmis, vapur seyretmis, yahu ben liman sehirlerinde dogdum, burasi oralari hatirlatti, ama su bogazin trafigi bir acayip, herkes ayni yere gidiyor deyip, kafayi takmis(saka mi gercek mi anlamadim) b0gazda gemi akisi kurallari ile ilgili birseyler okumus.
Bir kere her sarkida gitar degistirdi, hatta bir sarkida 2 tane degistirdi, arkadaki gruba odunc verdi aldi falan. O yasta hicte solo atmaktan kacmadi, catir catir uzun sololar atti. Hele bir Sultans of Swing solosu atti ki adam birden 30 yas genclesti. Baba sarkilardan Romeo-Julet, Sultans of Swing, So far away, Telegraph Road vardiki fazlasiyla degerdi. Internette biri yazmis kredi karti reklami gibi:
Mark Knopfler Konser bileti: 100 YTL
Bira: 4 YTL
Bogazda Mark Knoplerdan ''Romeo and Juliet'' dinlemek: Priceless
Her yastan insan vardi . Ailecek gelenler, Baba-opgul gelenler coktu.
Cok yabanci ve sehir disindan gelen vardi.
Insanin Yaslandigini hissedecegi konserlerden biriydi. Konser sonunda ''Money For Nothing '' diye tempo tutulmasina ragmen calmadi. Hem calinanlarla , hemde calinamiyanlarla huzunlenilen bir konserdi.
Tek kizdigim nokta genclerin digital telefonlariyla goruntu alma saplantisi dakikalarca , saatlerce. Oglum adamin kendisi burada, goruntusunu istersen konser kayitlari var zaten, al DVD'sini. Tamam kendinin falan bir iki resmini cek ama saatlerce goruntu alinmazki. Bu genclik iyice dijital
iyice sanal. Vede yalniz. Bir muzik efsanesi, bogazin dibinde konser veriyor , sen miy miy goruntu alarak anin zevkini kaciriyorsun.
Posted: Mon Jun 16, 2008 6:44 pm
by Ugur Sahin
http://news.ninemsn.com.au/article.aspx?id=580555
Jazz'la pek alakası olmayan benim bile bir iki dinlemişliğim vardır Svensson'u. Toprağı bol olsun.
Ugur
Posted: Tue Jun 17, 2008 9:19 am
by Ufuk Sezekkaplan
Alpay Dedeoglu wrote: Ironik bicimde ''Dire Straits''- dar bogazlar- grubu olan ve ''Sultans of Swing'' diye sarki yapan adamin Bogazli , sultanli bu sehre son olarak vede ilk defa gelmesi, hatta konser programina son anda ekletmesi cok enteresan.
Argoda "basi belada" gibi bir anlami varmis galiba...
Bu arada Rock muzikle ilgilenenler bilir, Istanbul'a gelen ve gelmeyen neredeyse tum rock gruplari, davullarinda Zildjan zilleri kullanirlar. Zildjan bu konuda bir tekeldir. Ve Istanbulludur !
Hem de eski bir Istanbul'lu, bir Ermeni; bu zillerin kokeni de mehtere kadar gidiyormus. Oldu bitti tarihini merak ederdim, aklima geldi wikipedia'dan da bir baktim.
Bakin Mark Knopfler dahil neredeyse tum rock gruplarinin kullandigi dunyaca unlu ziller ve Istanbul ile iliskisi hakkinda:
İstanbul, İstanbul'da özel el işçiliğyile üretilen İstanbul Agop ve İstanbul Mehmet olmak üzere iki ünlü zil markasının adıdır.
Aslında M.Ö. 1200 yıllarında başlayan zil üretimi, el yapımı marka zillerin Osmanlı Devleti'nde Mehter Takımı için Ermeniler tarafından yapılmasıyla zirveye çıkmıştır. O zamanlardan beri günümüze ulaşan zil yapımında kullanılan gizli formül hala çok az kişi tarafından bilinmekte olup formülün sahibi soyadını Sultan III. Osman' dan alan Avedis I Zildjian' dır (Ermenice zil yapan oğlu) ve bu işleme kalaycılığın ardından Trabzon'da IV. Murat' tan izin alarak Zildjian markasını 1623 yılında İstanbul Samatya' da kurmasıyla başlamıştır. 1680 yılında ilk defa batılı besteciler zili keşfederek orkestraya sokmuşlardır. 1780'lerde ise askeri bandolarda, Haydn ve Mozart'ın eserlerinde zil yerini bulmuştur. 1851'de Avedis II Zildjian zilleri Avrupa' da fuarlarda tanıtmış ve oğlu Kerope Zildjian (Bugünkü Zildjian K serisine adını veren kişi) ise Avrupa üzerinden yurt dışına satışlara başlamıştır. 1868'de ise Sultan Abdülaziz'in desteğiyle, şirket devletten mali yardım alarak 1909'da yurt dışında ikinci bir fabrika açabilmiştir. Ailede babadan oğula geçen bu meslek, torun Mikael Zildjian'ın orada ölmesiyle son bulmuştur. Ziller sadece Türkiye' de üretilirken "Made in Turkey Istanbul" damgası basılırdı ve o zamanki kullanıcıları arasına The Beatles, Pink Floyd, Deep Purple, Cream, Rolling Stones, Jimi Hendrix Gun's and Roses gibi isimler girmişti.
Kerope Zildjian'ın torunu olan Mikael Zildjian efsanesi ölünce herkes formülle beraber her şeyin yok olup gittiğini zanneder o zamanlarda, ancak ustanın 9 yaşındaki çırakları Mehmet Tamdeğer ve Agop Tomurcuk bir gece gizlice dökümhanenin çatısından izledikleri yöntemi kendi markaları olan İstanbul'u yaratarak devam ettirmek üzere yola koyulurlar ve 1981 yılında yine İstanbul' da zil yapımına bir el tezgahında işe başlarlar. Agop Tomurcuk'un 1996'daki talihsiz ölümü üzerine Mehmet Tamdeğer İstanbul Mehmet adında yeni bir şirket kurarak işini devam ettirir.
Günümüzde el yapımı zilleri dünyada sadece İstanbul Mehmet - Agop, Bosphorus, Turkish, Pasha, Amedia markaları üretmektedir.
Zildjian firması ise ölen Mikael Zildjian'ın amca oğlu Avedis Zildjian' ın 1929 yılında Amerika'ya gidip fabrikasyon mal üretimini başlatmasıyla günümüzdeki şeklini almıştır. Ayrıca Avedis Zildjian'ın oğlu Bob Zildjian ise günümüzde Sabian markalı zilleri üretmekte.
Piyasaya Paiste, Meinl gibi fabrikasyon mal üreten markaların girmesiyle beraber el yapımı zillerin birleşim formülleri halen çok az kişi tarafından bilinmekte olup büyük titizlikle saklanmaktadır.
"
http://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul_Zilleri"'dan alındı
Posted: Tue Jun 17, 2008 11:17 am
by Kenan Atak
Sagol bunu buraya koydugun icin. Svensson dogaclama yapiyor o yuzden Isvec cazindan hic haz alamasam da kendisinin bir cd'sini almistim sirf dogaclama sevdigim icin. Cok ilginc aslinda Isvec cazi ne Avrupa ne ABD'de satmiyor ama Beyoglu'nda bunlarin cdleri kayniyor. Senin tanisik olman da bundan olabilir Ugur kardesim.
Posted: Tue Jun 17, 2008 12:14 pm
by Osman Kiciman
Ufuk sagol zil bilgisi için. Zilciyan'ın öyküsünü çok eskiden okumuştum, tazeledik bilgileri. Bu arada Istanbul zillerinin ustasının da daha önceden zilciyan'da çalıştığını duymuştum. Yazıda da geçiyormuş zaten. Nasıl bir teknik geliştirmişse tartışmasız dünyanın en iyi zillerini simballerini yapıyorlar yüzyıllardır...
Posted: Tue Jun 17, 2008 2:08 pm
by Murat Kara
Ufuk Sezekkaplan wrote:Argoda "basi belada" gibi bir anlami varmis galiba...
Dire Straits "buyuk sikinti (noktasiz), dar bogaz" anlamina geliyor ve sanatcilarin orkestrayi kurmadan once icinde yasadiklari durumu ozetliyor.
Posted: Wed Jun 18, 2008 10:49 pm
by Cengiz Akgun
Ali hapi yuttun ona gore.
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay ... tegoryid=1
“Q,W,X” harflerinin üzeri çizilen afişte demisler. Aman Ali su W yuzunden seni de cizmesinler dikkat et.
Posted: Wed Jun 18, 2008 11:01 pm
by Ismail Gezer
Askerde, gazinolardan birinde duvara böyle bir şey asılmıştı. Çokça kullanılan yabancı kökenli bazı kelimelerin Türkçe karşılıkları falan.. Hassasiyet güzelde, realiteyle çelişiyor! Askerde en çok kullanılan bir-iki kelimeden biri badi (buddy). Herkesin bir badi'si olacak! Emir böyle. %100 ingilizce bir kelimeyi emirle kullanmayı yadırgamadım değil. "Badilik müessesesine" pekde sadık kalamadım o açıdan..
Posted: Wed Jun 25, 2008 7:31 am
by Murat Kara
Avrupa'daki muzeleri ve sanat galerilerini gezerken, hep onundeki kuyruklar dikkatimi cekmistir. Ama bu durum hic bir zaman 'acaba futbol macina gidenler' kadar cok insan bu muzeleri ve galerileri ziyaret ediyor mu diye bir soru getirmemisti. Ne de olsa karsilastirmak bile abesdi. Aradaki fark cok barizdi.
Gecen gun bir istatistige rastladim ve populer medyanin insan bilinci uzerindeki etkisinin hangi derecelerde oldugunu kavrayiverdim.
Britanya'da muze ve sanat galerisi ziyaret edenlerin sayisi futbol maclarina gidenlerden daha fazla imis.
(There are over 42 million visits each year to major museums and galleries. It is more than attendance at the Premiership League plus the whole of the rest of league football for 2004-05. It is 50 per cent more than the number of people who annually visit the West End and Broadway theatres combined.
http://www.lse.ac.uk/collections/pressA ... Report.htm)
Bu durum Yeni Zellanda ve ABD'de de fakli degilmis.
Ben kendi adima ve insanlik adina cok memnun oldum bu kesiften dolayi.
Turkiye gibi isi basindan askin ulkelerin yakin zamanda bu seviyeye gelmesi zor ama allahtan dunya sadece Turkiye gibi yoksul ulkelerden olusmuyor.
ayrica, futbolun herkesi sokaga doktugu su gunlerde, olayi bir perspektif icersine koymak icin ideal bir istatistik.