Page 36 of 37
Posted: Thu Jul 13, 2006 12:52 am
by Cengiz Akgun
Ozan Ersoy wrote:
...
Henry Cengiz agabeyin burada soylediklerini kendi dilinde soylemis. ..
Benim agzimdan (daha dogrusu dolma parmaklarimdan) cikani bir zamanlar direk olarak bir tek Milliyet yazdi idi birkac kere hemde. Adim Henry ola idi benim dedigimi de Ingilizce yazarladi gazeteler.
Zidane i$inde Henry de suclu. Keklik gibi kac kere ceza sahasi icinde sekti durdu bir tane ativermedi iceri. Zidane i$ini cok komik buluyorum acikcasi. Dil yarasi el yarasindan agir olur gibi sozler soylemi$. Sokakta yoldan gecerken bahcede bagli kopekte havliyor hem de hakaret edeci cinsten ama kafayi usutmedi iseniz bahceye filan girip kopegin ustune yuyup tekme filan atmayi du$unmuyorsunuzdur. Ama bagri yanik dayi iseniz yaparsizniz belki. Karakolda ya da hastahanede ne yapayim kopek durup dururken havladi host dedim susmadi daha da bagirdi bana bende girdim tekme attim; kopeklerine sahip olsalardi diyebilirsiniz kendinizi savunmak icin. Hakli bulacak olanlar vardir.
Posted: Thu Jul 13, 2006 1:20 am
by Fatih Mutlu
tam bekledigim gibi ve zidane'a yakisan bir aciklama gelmis. israrla materazzi'den ozur dilemiyor kafayi attigi icin, sadece yapmamasi gereken bisey yaptigi icin kotu ornek oldugu insanlardan ozur diliyor. elbette ki cok da pisman. herseyden cok da kendisini uzmus bu olay belli ki. cunku kotu ornek olmuslugun otesinde, belki de hicbir futbolcunun bir daha yasayamayacagi bir bitirisi kendi kafasiyla mahvetmesi var. bir daha katrilyon dolar verse geri donduremez zamani.
ama iste, onun da hakli oldugu yer var: bir duyuyorsun, donup arkani gidiyorsun. iki, uc; insan dayanamiyor bir yerde. ustelik o stres altinda.
cengiz abi, kopek ornegini dogru bulmadim
kopek yahu, kopek nere insan nere
bizim evin karsisinda bir fabrika var. bu fabrikada bir tane bekci coban kopegi var. gece vakti dikiyorlar bunu oraya, yoldan gelen gecene havliyor. bizim ev de karadeniz sahil yolunun ustunde, sehir disinda bir muhittedir. pek oyle gece vakti yuruyen de olmaz. ama iste ara sira dayimlara falan gidip geliyoruz yuruyerek. her gecene havliyor dediydim bu kopek. ama her gecene. gecerken yolunu saptirip fabrikaya yonelenlere degil sadece, yolun obur tarafindan yuruyen insanlara da havliyor. ustleik oyle bir iki hav hav da degil. yaklasik 50 metre mesafe boyunca havliyor. hayir, elim tufek falan tutuyor olsa, bir gece hakkaten vurucam ben bu kopegi. o derece sinir ediyor insani. isin esas sinir bozucu tarafi, bu cok akilli, kolay egitilebilir bir kopek cinsi. ustelik bu fabrika sahiplerinde de tonla para var. cok mu zor simdi su kopegi egitmek, yoldan gecene degil de, fabrikaya girmeye calisana havlasa. bunu gidip o fabrikanin yetkililerine soylesem, beni kapi disari ederle hemen. gidip polise soylesem, polis beni dover orada. geriye iki sey kaliyor: ya bununla yasayacaksin, ya da cekip kopegi vuracaksin
neyse, sen kopek diyince aklima geldi yazdim
Posted: Thu Jul 13, 2006 3:13 am
by Ismail Gezer
Zidane meselesi ile ilgili okuduğum en güzel yazı.
Büyük bir kariyere acıklı final!..
Dünya Kupası'nı yabancı gazetelerden izleme şansına sahip olmanın ayrıcalığını yaşadığım için kendimi çok mutlu hissediyorum. Bu kötü kupanın içinden harika yazılar çıktı. Bilgi dolu, yorum dolu, vizyon dolu, keyif, zevk dolu anlatımlar..
Rob Hughes'ın kaleminden okuduğum Zidane olayı bunların başında.. Yazı bittiğinde kendi kendime dedim ki "Günlerdir yazıp, söylenip duruyorsun, 'Uçak dolu adam yollamışız da Almanya'ya, yazı olarak ne gelmiş' diye.. İşte gelmesini beklediklerinden bir örnek. Ver bu örneği okurlarına, ne demek istediğini daha iyi anlasınlar.."
Bugün kafamda yazmayı planladığım tüm konuları kenara attım. "Bu millet uzun yazı okumaz" saplantısı içindeki spor editörleri yüzünden zaten istedikleri yazıyı yazma şansı ellerinden alınmış meslektaşlarımı da düşünerek bu uzun yazıyı tümüyle çevirme ve sizlere sunma kararı verdim. Bu sayfada her perşembe yer alan beş altı yazı yerine tek yazı.. Nefes almadan okuyacağınızı adım gibi biliyorum..
İşte size, 2006 Dünya Kupası'nın Türk medyasında okuduğunuz ve okuyacağınız en güzel yazısı.. Çevirinin, orijinal güzelliği eksiltmesine rağmen..
Anlatım.. Bilgiler.. Vizyon.. Yorumlar.. Mesajlar.. Hepsi nasıl yerli yerine oturmuş..
Teşekkürler Rob!.
Sonunda Zinedine Zidane'ı inkâr eden şey, yaşı değil, yaradılışı oldu.
Modern zamanların en komple oyuncusu, son bir klasın dokunuşu ve son bir liderliği ile Fransa'nın 1998'de kazanıp, 2002'de kaybettiğini 2004'te geri almak hülyası ile milli takıma geri dönmüştü.
Onun için Dünya Kupası Berlin Olimpiyat Stadı'nda final düdüğünden daha önce, kafasını İtalyan Materazzi'nin göğsüne öfke ve nefretle vurduğu an, utançla bitti.
Zidane oyundan atıldı. Fransa kaybetti. Zaman zaman tatlı, genelde ekşi futbolla kilitlenen 2 saatlik finali İtalya penaltılarla kazandı.
Zidane bu turnuvanın "İnsan" öyküsüydü. Verilen bilgilere göre dünyanın dört bir yanında 1 milyardan fazla insan o gece ekran başındaydı. Hepsinin kafasında ayni soru vardı.. Zidane, zamana ve yaşına karşı yaptığı dönüş seyahatini zaferle tamamlayabilecek miydi?.
Olayın bir efsanevi yanı vardı tabii.. Bu adamın içindeki büyüklüğü göstermek, dört yıl önceki depremin izlerini silmek için yaptığı son hamle başarıya ulaşacak mıydı?.. Dört yıl önce finaller başlamadan sakatlanmış, Dünya Şampiyonu Fransa ilk turu geçemeden ülkesine dönmüştü.
Bu defa da ayakları sürçtü. Bu defa da nefes kesen bir penaltı düellosu sonunda kaybettiler. Ülkesinde futbol, benzeri görülmemiş bir sahtekarlık ağının içine düşmüş İtalya kazandı ve kupayı 9 penaltı vuruşu sonunda evine götürdü.
İtalyanlar Roma'ya dönerken bu kupanın yargıçları insafa getireceğini düşünüyorlardı. Ülkenin dört ünlü kulübü Juventus, Milan, Lazio ve Fiorentina'ya af çıkmaz, ya da cezalarda indirim olmazsa bu takımın 23 futbolcusundan 13'ü daha alt kümelerde oynamak, ya da kendilerine yeni takım aramak zorunda kalacaklardı.
Öte yanda Zidane, Tanrı'nın kendisine verdiği yeteneği iyi kullanıp, geri getirdiği muhteşem dakikalarla (saatler olmasa da) Brezilya maçının tümü ve İspanya maçının bir bölümüyle Fransa'yı finale taşımıştı.
Aslında medya Zidane'ın formunu fazla abarttı. Brezilya'ya karşı sonuç alıcıydı. İspanya karşısında iyi bir 20 dakika oynadı. Öbür maçlarda neyse oydu.. Hepimizin başına gelenle, yani ilerleyen yaşın tahripleri ile savaşan bir futbolcu.
Şöhretini riske ederek yaman İtalyanların karşısına çıktığında bütün Dünya televizyonları Berlin Olimpiyat Stadı'na kilitlendi. İtalya bekliyordu onu ve İtalyanlar için hiçbir şey ne kolaydı ne de zor!..
Herkes heyecandan titriyordu.. Oyuncular, tribünler, ekran önündekiler.. Zidane omzundan sakattı. Zidane yılların ve önceki maçların yorgunuydu, ama Zidane için hala bir şans vardı ve orada bekliyordu. Ateşin içine elini uzatıp, kupayı ordan alma şansı.
Zidane tersini yaptı. Oyunun 111'inci dakikasında Materazzi'yi kafaladı. Sinirler gerilmiş, vücutlar aşırı ısınmıştı. Zidane kontrolünü kaybetti.
Uzun İtalyan savunma adamı ile karşılıklı bir şeyler söylediler. O sırada bazılarımız 1998 Dünya Kupasında Zidane'ın kendisine hakaret eden Suudi Arabistanlı futbolcuya nasıl vurduğunu hatırladık. Arap, Zidane'ın orijinini, Cezayir'deki kabilesini içeren bir küfür savurunca Zidane göğsüne yumruğu basmış ve oyundan atılmıştı.
Berlin'de gene ayni şeyi yaptı. Bu defa İtalyan'a kafayla vurdu. Hakemin kırmızı kart dışında şansı yoktu. Kahraman olması beklenen adam şimdi utanç içindeydi, daha kötüsü, takımı bir kişi eksikti artık.
Oyun parlak bir başlangıçtan durgunluğa geçmiş, sinirlerin ve dayanıklılığın sınavına dönüşmüştü. Boğucu havada ve müthiş gerilim altındaki bir kas ve moral savaşına karşı sınava..
Placido Domingo'nun sesi bütün gürlüğü ile stadı doldururken, futbolcuları çıkış tünelinde gördüğümüzde bu maçın oyuncular ve dünyanın her ırkından, cinsinden insanlarından oluşan seyirciler için ne anlama geldiğini düşündük.
Zidane tünelden çıkanların en büyüklerden biri.. Ya da biriydi. Gözlerini Marsilya'nın fakir kenar mahallelerinde doğan ve hızla yükselen genç şimdi modern Fransa'nın yüzüydü. Bu yüze, zaman zaman ayıplar ama her zaman huysuzluklar dokunmuştu.
O an içinde kopan fırtınayı kendisi açıklamadıkça asla öğrenemeyeceğiz. Zidane 1998'de Stade de France'da olanları da hâlâ açıklamadı.
Zizou o zaman bir göçmen ailenin Fransa'nın ilahı, göreceli olarak genç oğluydu. Bugün 34 yaşında. İçindeki hırs büyüktü. Deneyimi olağanüstüydü. Kafasının içindeki futbol düşüncesinin ne olduğunu ise kimse tahmin edemezdi.
Ama, zaman büyük adamları da beklemiyordu, özellikle de sporda. Günün kahramanı Zidane olabilirdi, ama başkaları da vardı. En azından rakip kaptan Fabio Cannavaro vardı, onun futbol sanatını yok etmese de, karşı duracak.
Savunma adamları turnuvasının en etkili savunma adamı.
Berlin'de İtalyan savunmasını deneyenler Henry ve Malouda oldular daha çok. Zidane Fransa'yı erken öne geçiren penaltı dışında kenarlarda oyalandı..
Sporda dünyanın başka yerlerinden de gelse, iki rakipten birinin taraftarı olmasa da insanları böyle bir çekişmede yakalayan bir şeyler var.
Seyirciyi bilmem ama, televizyon yorumcuları bu stadın neler hatırlattığının farkında mıydılar?.
Hitler 1936 Olimpiyatları'nı bu statta ari ırkın sportif üstünlüğünü dünyaya kanıtlamak için organize etmiş ama şeref tribününde bir zenci Jesse Owens'in dört altın madalya alışını izlemek zorunda kalmıştı. Owens tarih yazmıştı, ama orada gene de siyasal cinayetler işlenmişti. Maratonu kazanan Koreli Sohn Kee Chung'a madalyası, adının Son Ketei olduğunu kabul edene kadar verilmemişti. Yüzyılın başında Japonya Kore'yi işgal etmiş, kazanan Koreli olduğu halde direğe Japon bayrağı çekilmiş, tam 60 yıl, Japonya, Kore'nin Olimpiyat tarihinden bir altın sayfayı çalmıştı.
Bunun Dünya Futbol Şampiyonası ile ne ilgisi var, diyeceksiniz?
Jean Marie le Pen, aşırı sağcı Fransız politikacı, bu Fransız takımına hep itiraz etmişti. 1998'de Dünya Şampiyonu olan ve bu yıl da tekrarlamaya gelen takıma yani. Çünkü bu takımın bazı futbolcularının orijini Fransız değildi. Zidane mesela. Babası Cezayir'den Marsilya'ya iş bulmak için gelmiş ve bir Fransıza verilecek işi kapmıştı.
Kırmızı kart çıkınca Fransız Hoca Raymond Domenech, hakemi alay eder gibi alkışlayarak utanca ortak oldu.
Gecenin özet öyküsü mü?
Buraya kahraman olmak için gelen adam, şuurunu kaybetti ve daha önce de yaptığı bir şeyi tekrarladı.
Onsuz Fransa penaltılara gidebildi ve orada kaybetti. Penaltısı direğe vuran ve gol çizgisinin birkaç santim yanlış tarafına düşen David Trezeguet'ydi. Ve Zidane ile Materazzi arasındaki olay konusunda en lafı dolaştırmayan yorumu da o yaptı.
"Zidane" dedi Trezeguet, "Sahadan başı dik ayrılabilir. Ama öteki değil.. Kupayı kazandığı halde.. Hayatta futboldan daha değerli şeyler var."
Zidane bir şey söylemedi, takım arkadaşlarına bile.
Ama bugün dünya ve dünyadaki çocuklara bakarsanız, ortada sakatlanmış bir romantizm ve spor var.. Son on yılda onu en iyi oynayan adam tarafından tahrip edilmiş bir futbol..
Yazıklar olsun kahraman!.
Hıncal'dan
Posted: Thu Jul 13, 2006 10:17 am
by Hasan Tezcan
Ben Materazzi ci olacagim yakinda, Italyanlari ne kadar sevmesemde...beni
zorluyorlar kardesim...Zidane cry baby gibi davraniyor. O ne bicim kafa. Ben
olsam kafayi adam gibi atardim, ok yaydan cikmis nasil olsa, ne öyle
gögsune falan
...
Neymis efendim ondan özur dilemiyormus, sadece cocuklara kötu örnek
oldugu icin özur diliyormus..birak Allah askina midemi bulandiriyorsun...
annesi materazzi'nin tassaklarini tabakta istiyormus...evet evet aynen öyle
demis bir basin mensubuna...kardesi bir baska alem...mahalle kavgasina
dönustu resmen. Materazzi'nin durup dururken o lafi söyledigine
inanmiyorum. Hikayesi inandirici bence. Zidane suratsizindan o sözcukleri
beklerim. Agzimi iyice bozmadan kesiyorum...
Posted: Thu Jul 13, 2006 12:39 pm
by Ismail Gezer
Olmadı şimdi! benim 'şerefsiz' lafımı bu foruma yakıştıramayan Hasan abimiz böyle dememeli bence
Hasan Tezcan wrote:
annesi materazzi'nin tassaklarini tabakta istiyormus...
Posted: Thu Jul 13, 2006 1:58 pm
by Hasan Tezcan
Ismail Gezer wrote:Olmadı şimdi! benim 'şerefsiz' lafımı bu foruma yakıştıramayan Hasan abimiz böyle dememeli bence
Hasan Tezcan wrote:
annesi materazzi'nin tassaklarini tabakta istiyormus...
Annesini quore ettim, gercekten demis. Okudugumda bende sasirmistim.
Posted: Thu Jul 13, 2006 5:27 pm
by Cengiz Akgun
Fatih Mutlu wrote:
...
cengiz abi, kopek ornegini dogru bulmadim
kopek yahu, kopek nere insan nere
bizim evin karsisinda bir fabrika var. bu fabrikada bir tane bekci coban kopegi var. gece vakti dikiyorlar bunu oraya, yoldan gelen gecene havliyor. bizim ev de karadeniz sahil yolunun ustunde, sehir disinda bir muhittedir. pek oyle gece vakti yuruyen de olmaz. ama iste ara sira dayimlara falan gidip geliyoruz yuruyerek. her gecene havliyor ..
Meterazzi gibi adamlarin kopekten ne farki var ki havladi diye kafa cakilacak. Meterazzi birine terorist dese ne olur anan oruspu dese ne olur. Herifin sahadaki marifetleri ortada.
Posted: Thu Jul 13, 2006 6:22 pm
by Tolga Girici
Hasan Tezcan wrote:Ismail Gezer wrote:Olmadı şimdi! benim 'şerefsiz' lafımı bu foruma yakıştıramayan Hasan abimiz böyle dememeli bence
Hasan Tezcan wrote:
annesi materazzi'nin tassaklarini tabakta istiyormus...
Annesini quore ettim, gercekten demis. Okudugumda bende sasirmistim.
Bunu ben de okudum dun, dogranmis bir sekilde tabaginda gormek istiyormus. Buraya yazacaktim, midem bulandi vazgectim. Annesi boyleyse oglunda fazla suc aramamak lazim.
Posted: Thu Jul 13, 2006 10:26 pm
by Cengiz Akgun
Tolga Girici wrote:
Hasan Tezcan wrote:Ismail Gezer wrote:Olmadı şimdi! benim 'şerefsiz' lafımı bu foruma yakıştıramayan Hasan abimiz böyle dememeli bence
Annesini quore ettim, gercekten demis. Okudugumda bende sasirmistim.
Bunu ben de okudum dun, dogranmis bir sekilde tabaginda gormek istiyormus. Buraya yazacaktim, midem bulandi vazgectim. Annesi boyleyse oglunda fazla suc aramamak lazim.
Az kaldi az. Neredeyse Materazzi hakli cikacak bende adama soylediklerimi bir bir yiyecegim.
Posted: Thu Jul 13, 2006 11:38 pm
by Ergün Simsek
Hasan Tezcan wrote:
annesi materazzi'nin tassaklarini tabakta istiyormus...evet evet aynen öyle
demis bir basin mensubuna..
bunu ben "quote" etsem, yazdigim coktan editlenmis, Ozan'dan ders niteliginde bi mesaj almistim bile...
sahip olmakla kullanici/üye olmanin farki bu olsa gerek..
Posted: Fri Jul 14, 2006 12:06 am
by Ozan Ersoy
Hasan'cim lugatina dikkat ediver bir daha da, Zidane'in anasi sulalesi derken, bizim boyle kiyida kosede aman bir sey olsa da hemen atlayiversem diye bekleyen arkadaslara firsat verme lutfen. Mesela "yumurtalik" diyebilirdin de arkadaslar alinip, bozulmazlardi.
Bagin uzumunu yemege odaklanalim, bagcinin arkasi cok kuvvetli.
Isteyen istedigi gibi yorum yapmakta serbest. Sonucta, oyle ya da boyle, burasi bilindigi cizgide sonuna kadar gidecek.
Ozan Ersoy
Posted: Fri Jul 14, 2006 2:02 am
by Ergün Simsek
Ozan Ersoy wrote:Hasan'cim lugatina dikkat ediver bir daha da, Zidane'in anasi sulalesi derken, bizim boyle kiyida kosede aman bir sey olsa da hemen atlayiversem diye bekleyen arkadaslara firsat verme lutfen. Mesela "yumurtalik" diyebilirdin de arkadaslar alinip, bozulmazlardi.
Bu matematigi zayif olan bi insana 50 kisinin ortasinda
"Bu yil cumhuriyetimizin kacinci yili?"
diye sormaya benzemez Ozan.
Oyle bi kusur bulsak da atlasak diye okumuyoruz bu forumu. Okudumuzda gozumuze batan varsa soyluyoruz. Bu 2 gun once Figonun GS'ye trasnferiydi, bugunse kullanilan argo bir soz.
Ve de olayi burda bize ya da bana cekme, benim alinip bozuldugum yok.
Sanik baska, sahit baska.
Posted: Fri Jul 14, 2006 3:26 am
by Ozan Ersoy
Ergün Simsek wrote:Ozan Ersoy wrote:Hasan'cim lugatina dikkat ediver bir daha da, Zidane'in anasi sulalesi derken, bizim boyle kiyida kosede aman bir sey olsa da hemen atlayiversem diye bekleyen arkadaslara firsat verme lutfen. Mesela "yumurtalik" diyebilirdin de arkadaslar alinip, bozulmazlardi.
Bu matematigi zayif olan bi insana 50 kisinin ortasinda
"Bu yil cumhuriyetimizin kacinci yili?"
diye sormaya benzemez Ozan.
Oyle bi kusur bulsak da atlasak diye okumuyoruz bu forumu. Okudumuzda gozumuze batan varsa soyluyoruz. Bu 2 gun once Figonun GS'ye trasnferiydi, bugunse kullanilan argo bir soz.
Ve de olayi burda bize ya da bana cekme, benim alinip bozuldugum yok.
Sanik baska, sahit baska.
Madem okuyorsun Hasan'in "Allah b. versin" bile diyemedigini "cizirtinizi versin" gibilerinden deyimlerle tepkisini gosterdigini bilmen lazim. Bu sefer oyle gormus, fazla dusunmeden yazivermis. Forum kurucusu ve site sahibi farkli terbiyede ve dusuncede olsaydi bugun cimbom.org elbet bugunlerde olmazdi.
Matematik bilirim, iyi analiz yaparim diyorsun, yukardaki satirlarda hem de hic bir alakam olmadigi halde bir de benim ismimi de katarak yazdigin yazinin neresinde samimiyet var ve amaci nedir bir kere daha dusunce suzgecinden gecir lutfen. Aldigin cevap da elbet ona gore olacak.
Fazla uzamasina gerek yok. Amac belli mesaj alindi, biz de mesajimizi zaten basindan beri vermisiz. Dedigim gibi buranin sporla ve GS'la ilgili haber, tartisma, bilgi alisverisi ve bazen de sadece tatli muhabbet ortamini bolecek her sey bizi rahatsiz eder. Ayni bu tartisma gibi...
Ozan Ersoy
Posted: Fri Jul 14, 2006 7:53 am
by Tolga Girici
3 gundur Conan O'Brian'in Late Night Show'unu izliyorum. 3 gundur monologunda Zidane'in kafasina yer veriyor. "I'll kill you with my bald head!" diye diye kameraya kafa atiyor.
Zidane'in kafasi sayesinde futbol hicbir zaman olmadigi kadar Amerika'nin gundemine girdi.
Posted: Fri Jul 14, 2006 9:40 am
by Mehmet Gurdal Cetin