Posted: Thu Apr 13, 2006 11:12 am
Fenerbahçe cemaati
Eğri oturup doğru konuşalım... Fenerbahçe taraftarı, sadece Türkiye'deki değil, belki de yeryüzündekilerin en mükemmeli.
Geçiniz coşku, sevgi, vefayı...
Boşverin futboldan iyi anlayıp anlamadıklarını...
Bırakın takıma bağlılıklarını...
Bunlar, sadece "iyi" taraftar nitelikleri.
Fenerbahçeliler mükemmel...
Öyle bir özellikleri var ki, Allah katında bile makbul kılıyor Fenerbahçelileri.
İdeal bir "cemaat" sanki.
Neden mi?
"İmam"ın yaptığını değil, dediğini yapıyorlar!
* * *
Fenerbahçe Başkanı Federasyona savaş açmışken...
(Sayın Aziz Yıldırım, kılıcını sıyırmış sayın Ulusoy'un ipini çekmek için gün saymakta)
Fenerbahçe Asbaşkanı sokaktaki Fenerbahçeli'yi alenen kışkırtırken...
(Sayın Nihat Özdemir, yabancı sayısı sabit tutularak Fenerbahçe'nin düşünüp alamadığı ünlü futbolcuları sıralamakta)
Bir başka Fenerbahçe yöneticisi en büyük rakiplerini aşağılarken...
(Sayın Murat Özaydınlı Galatasaray'ı fakir fukara edebiyatı yapmakla suçlayarak iki kulübün yüz yıllık tarihine en berbat sayfalardan birini eklemiş, özrü boşverin 'tevil' yoluna bile gitmemekte)
Yine Fenerbahçe yöneticisi basın mensubuna ana avrat dümdüz giderken...
(Sayın İlhan Ekşioğlu, görev sınırlarını bir santim bile aşmayan Lig TV muhabiri Deniz kardeşimize ve çalıştığı müesseseye Metris Cezaevi'ne bile yakışmayacak sözcüklerle saldırmakta)
Fenerbahçe teknik direktörü, Milli Takım teknik direktörü ile dalaşırken...
(Sayın Daum, üç senede elindeki altı yabancıyı nasıl oynatacağına karar veremediği halde yabancı sayısının artırılmasına sayın Fatih Terim'in sebep olduğunu ima etmekte ve futbolumuzda sık rastlanmayan tehlikeli bir polemik konusu açmakta sakınca görmemekte)
Fenerbahçe'nin yıldız futbolcusu, "ebedi dost"a "Bir Baba Hindi" çektirirken.
(.................)
Ve bütün bunlar olurken o mükemmel Fenerbahçe taraftarı, art niyetsiz bir ibadet gibi desteklemekte takımını...
"İmam"ın kışkırtıcı sözlerini duymamazlığa gelerek.
* * *
Gerçekliği ancak yaşandığında anlaşılacak bir teoriye göre Fenerbahçelilerdeki bu geniş yürek, kulübün ve takımın yaşadığı refahtan kaynaklanıyor.
Kimileri, "gör bak" diyor; "şampiyonluk tehlikeye girsin kimse tutamaz o tribünleri"...
Gerçekten öyle mi?
Hakikaten mi?.. Öyleyse yanmışız biz.
Çünkü bu teoriye göre, bizim güzel ligimizde zirveye oynayan her takım "şiddet, hakaret ve kavgayı" göze almalı. Uygun zamanlarda, uygun dozlarda uygulamaktan kaçınmamalı. "Zorunlu saldırganlığı" paylaşan kulüpler de var, tamamen seyirciye havale edenler de...
Fenerbahçe'de bu işi yönetim üstlenmiş, seyirci keyfini çıkarıyor!..
Bilemem...
Diyelim ki, Fenerbahçe seyircisinin "becerikli" yönetimi yüzünden kavga etmesine gerek kalmıyor ve onlar stadın, galibiyetlerin tadını çıkarıyor... Hatta küfür bile etmiyor...
O zaman bize de bu durumun tadını çıkarmak kalıyor.
Bir de cemaatin "alışkanlık" haline getirip, "imam"ın doğru yolu bulması için dua etmek.
ERCAN GÜVEN
13 Nisanın anlam ve önemine binaen, bu yazıyı fenerli arkadaşlara armağan ediyorum!
Eğri oturup doğru konuşalım... Fenerbahçe taraftarı, sadece Türkiye'deki değil, belki de yeryüzündekilerin en mükemmeli.
Geçiniz coşku, sevgi, vefayı...
Boşverin futboldan iyi anlayıp anlamadıklarını...
Bırakın takıma bağlılıklarını...
Bunlar, sadece "iyi" taraftar nitelikleri.
Fenerbahçeliler mükemmel...
Öyle bir özellikleri var ki, Allah katında bile makbul kılıyor Fenerbahçelileri.
İdeal bir "cemaat" sanki.
Neden mi?
"İmam"ın yaptığını değil, dediğini yapıyorlar!
* * *
Fenerbahçe Başkanı Federasyona savaş açmışken...
(Sayın Aziz Yıldırım, kılıcını sıyırmış sayın Ulusoy'un ipini çekmek için gün saymakta)
Fenerbahçe Asbaşkanı sokaktaki Fenerbahçeli'yi alenen kışkırtırken...
(Sayın Nihat Özdemir, yabancı sayısı sabit tutularak Fenerbahçe'nin düşünüp alamadığı ünlü futbolcuları sıralamakta)
Bir başka Fenerbahçe yöneticisi en büyük rakiplerini aşağılarken...
(Sayın Murat Özaydınlı Galatasaray'ı fakir fukara edebiyatı yapmakla suçlayarak iki kulübün yüz yıllık tarihine en berbat sayfalardan birini eklemiş, özrü boşverin 'tevil' yoluna bile gitmemekte)
Yine Fenerbahçe yöneticisi basın mensubuna ana avrat dümdüz giderken...
(Sayın İlhan Ekşioğlu, görev sınırlarını bir santim bile aşmayan Lig TV muhabiri Deniz kardeşimize ve çalıştığı müesseseye Metris Cezaevi'ne bile yakışmayacak sözcüklerle saldırmakta)
Fenerbahçe teknik direktörü, Milli Takım teknik direktörü ile dalaşırken...
(Sayın Daum, üç senede elindeki altı yabancıyı nasıl oynatacağına karar veremediği halde yabancı sayısının artırılmasına sayın Fatih Terim'in sebep olduğunu ima etmekte ve futbolumuzda sık rastlanmayan tehlikeli bir polemik konusu açmakta sakınca görmemekte)
Fenerbahçe'nin yıldız futbolcusu, "ebedi dost"a "Bir Baba Hindi" çektirirken.
(.................)
Ve bütün bunlar olurken o mükemmel Fenerbahçe taraftarı, art niyetsiz bir ibadet gibi desteklemekte takımını...
"İmam"ın kışkırtıcı sözlerini duymamazlığa gelerek.
* * *
Gerçekliği ancak yaşandığında anlaşılacak bir teoriye göre Fenerbahçelilerdeki bu geniş yürek, kulübün ve takımın yaşadığı refahtan kaynaklanıyor.
Kimileri, "gör bak" diyor; "şampiyonluk tehlikeye girsin kimse tutamaz o tribünleri"...
Gerçekten öyle mi?
Hakikaten mi?.. Öyleyse yanmışız biz.
Çünkü bu teoriye göre, bizim güzel ligimizde zirveye oynayan her takım "şiddet, hakaret ve kavgayı" göze almalı. Uygun zamanlarda, uygun dozlarda uygulamaktan kaçınmamalı. "Zorunlu saldırganlığı" paylaşan kulüpler de var, tamamen seyirciye havale edenler de...
Fenerbahçe'de bu işi yönetim üstlenmiş, seyirci keyfini çıkarıyor!..
Bilemem...
Diyelim ki, Fenerbahçe seyircisinin "becerikli" yönetimi yüzünden kavga etmesine gerek kalmıyor ve onlar stadın, galibiyetlerin tadını çıkarıyor... Hatta küfür bile etmiyor...
O zaman bize de bu durumun tadını çıkarmak kalıyor.
Bir de cemaatin "alışkanlık" haline getirip, "imam"ın doğru yolu bulması için dua etmek.
ERCAN GÜVEN
13 Nisanın anlam ve önemine binaen, bu yazıyı fenerli arkadaşlara armağan ediyorum!