Page 24 of 63
Posted: Thu Oct 09, 2008 5:24 pm
by Celal Gürcüoglu
Tam komedi. Obama, McCain'e gecen gunku tartismada "Sen nasil disariya yumusak olucaz diyorsun. Iran'i bombalamak lazim demedin mi?" gibisinden birsey dedi. McCain "Ben onu sakadan soyledim" dedi.
Bu da ona benziyor. Madem hocani koruyacaktin. Baska cevabin yok muydu o soruya? Biri hep destek tam destek. Biri hep komedi tam komedi.
O sözleri neden söyledi?
Geçen sene kritik Bursaspor maçı öncesinde ben hocamızı korumak için Samet Aybaba ve Mustafa Denizli ile ilgili bir açıklamada bulundum ve açıklamanın ardından da hocamızı arayarak kendisine durumu aktardım.
http://www.ligtv.com.tr/Default.aspx?r=1&hid=45636
Posted: Thu Oct 09, 2008 5:27 pm
by Ismail Gezer
Tahminler tutmadı. Ama Demirören'in bahanesi yinede ilginç: "Ertuğrul Sağlam'ı korumak için öyle dedim."
Samet Aybaba ve M.Denizli klpten içeri giremez diyorsun. Aybaba'yı Bjk'nın anasını ağlattığı için istemediğini de söylüyorsun ama şimdi başka kutsal bir gayeden bahsediyorsun
Yerin dibine soktuğumuz Canaydın bile bu tüpçüden iyi başkandı. Kendi taraftarları bile adama tüpçü demeye başlamış. Bizim dememizde ayıp olmaz artık
Posted: Thu Oct 09, 2008 6:13 pm
by Kenan Atak
Benim öngörum seneye tupcu takimin basina yumurta topugu getirir. Hem Durululu BJK'de tutunamaz hem de yumurta topuk milli takimin basinda (anormal sansi tutmadikca) dunya kupasi umutlarini yitirir. Takunya Ertugrul bizim Ozan'in ve benim daha önce belirttigim gibi milli takimin basina gecer. GS ise eger Skippe asisini tutturamazsa ne yapip edip Lucescu'yu getirmeli. Benim Lucescu'ya alismam geldigi ilk sezonun ilk devresini almisti. Fakat o devrenin sonunda GS tas gibi olmustu. Hele ki o senein devre arasindaki hazirlik maclarinda muthis bir form grafigi yakalamisti takim. O sene yapilan en buyuk hata bana göre Arif'i geri getirmekti. Emre denen pislik ve Okan'la hem takimi sabote edip hem Jardel'i sindirince belki de takim CL sampiyonlugundan oldu. O sene Real Madrid'i eleyebilirdi GS ceyrek finalde. Hakemin saymadigi nizami Jardel golu ve Suat'in Madrid'de yaptigi uc akil almaz hata ile CL elden gitti. benim gözumde son 30 senede GS'a ilk Kalli dönemi ile beraber cagdas futbolu oynatan tek hocadir Lucescu. Onun disindakiler hava civa. Sonra yumurta topuk geldi sicti sivadi. Zaten Luce gittiginden beri de izleme keyfim kalmadi. Özellikle ikinci senesindeki tek yumruk haline getirdigi o cibiliyetsiz takimi nerdeyse CL'de ikinci gruptan cikarmayi son macta kacirisini unutmak mumkun degil.
Posted: Thu Oct 09, 2008 7:46 pm
by Salih Bora
Ne Lucescu'ymuş...
Ukrayna'da Şampiyonlar Ligi'nde bir kez bile gruplardan çıkamayan Lucescu.
Beşiktaş'ı, çıkmanın eşiğindeyken, son Chelsea maçında içler acısı derecede korkak oynatıp beraberliğe yatan ve Prag'da son dakika golü gelince bütün hevesi kursağında kalan Lucescu.
Galatasaray'ın derbi deplasmanı ve Avrupa deplasmanı fobisinin başlatıcısı Lucescu.
Sturm Graz'dan 3, Monaco'dan 4 yiyen Lucescu.
Jardel yerli futbolcular tarafından şamar oğlanına döndürülürken umurunda olmayan ve bu yüzden en önemli FB deplasmanına Jardel'siz çıkmak zorunda kalan Lucescu.
Ve tabii ki Galatasaray Samsun deplasmanında Radu Niculescu'nun kafasından son dakika golü bulmasaydı şampiyonluğu yine rüyasında görecek olan Lucescu.
Son beş dakika Sturm'un top çevirmeleri sayesinde ŞL'de gruptan çıkan Lucescu.
Lucescu'nun mayası Galatasaray'da tutmadı. Galatasaray ona göre değildi.
Ne zaman Lucescu'yu ansam, aklıma Sigi Held ve Reinard Saftig gelir.
Bunlardan biri, hasbelkader İzlanda Milli Takımı'nın hocalığını yapmış birisiydi. Öteki de Kocaelispor'dan gelmişti takıma.
Held en son Malta ve Tayland milşi takımlarını çalıştırmış.
Saftig ise şu anda Arminia Bielefeld'in genel menajerliğini yapmakta.
Bu büyük dehalar da tıpkı Lucescu gibi "ne uzar ne kısalır" takımlarda hayatlarını geçirmiş, Galatasaray'a "büyük umutlarla" gelmiş, mayası tutmamış ve gönderilmiş isimler.
Aklıma bir cevher daha geliyor... Hay Allah, adını unuttum. Kalli'nin yardımcısıydı da, bizden ayrılıp Alman İkinci Ligi'ne gitmişti.
Neyse, boşverin.
Eleştirsek de, kızsak da, Denizli'nin ve Terim'in Türk Futbolu'nu yeniden yarattıklarını inkar edemeyiz.
Denizli, Türk insanının kafasındaki engelleri ve kompleksleri kırmış insan. Onun başındaki bir Türk kulüp takımının Avrupa'da kimseden korktuğunu hatırlamıyorum.
Başarıları: Eski ŞL'de yarı final, şimdi oynanmayan Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final.
Terim ise futbolda Türk ekolü'nü yaratan kişiydi.
"-Di" diyorum çünkü kişiliği ve yetişme biçimi onun ayağına pranga oldu. Daha da gelişmesini ve ilerlemesini engelledi.
Galatasaray'a 4 yıl oynattığı sistemle, bir Türk takımının, kimle nerede oynarsa oynasın, kendi sistemin irakibine kabul ettirerek onu mahkum etmesini sağlayan bir sistemdi bu.
Başarıları: UEFA Kupası, ŞL'de son anda kaçmış çeyrek final (Bilbao maçı).
Ben şahsen, "Cesurlar bir kere, korkaklarsa her gün ölür" sözüne inanmışımdır.
Cesur bir hayat felsefesi sergilerseniz, elbette hezimetleriniz de olabilir ama başarılarınız ve mutluluklarınız, üzüntülerinizin çok üstünde gelir.
Mustafa Denizli'ye Beşiktaş'ta başarılar... demek isterdim ama onun başarısı bizim başarısızlığımız anlamına gelecektir. Yine de iyi dileklerim onunla.
Posted: Thu Oct 09, 2008 8:24 pm
by Ali Gursel
Salih Bora wrote:
Sturm Graz'dan 3, Monaco'dan 4 yiyen Lucescu.
Başarıları: Eski ŞL'de yarı final, şimdi oynanmayan Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final.
Boyle olmaz, ya ikisinin de basarilari yazilir, ikisinin de basarisizliklari, birinin basarisini yazip, oburunun basarisizligini, sonra karsilastirma yaptim denemez.
Elini korkak tutma Denizli'nin cesaretini oveceksen, alti macta sifiri cekip CL tarihine gecen hocanin kim oldugunu da yaz.
Manisa icraatlerini falan da yaz.
Lucescu'yu yereceksen CL'de ceyrek finale kalmasini da yaz, Denizli'nin sifir cektigi yerde.
Lucescu sunun bunun kafasiyla sampiyon olmus, GS-Monaco maclarini hatirliyor musun, 3-0, 5-0 falan elemedik adamlari, Weah diye bir herif omrumuzden yillar goturdu ikinci macin son yarim saati. Niculescu'nun kafasi Prekazi'nin 35 metreden attigi golden daha mi acaipti?
Her basarida cimbizla cekersen sansli olunan noktalar bulursun. Lucescu icin bulup yazip sanki Denizli ile her macimizi 5-0 kazaniyorduk gibi yazmak da olmaz. Sonra o yari finalde 4 taneyi yerken basimizda kim vardi, Lucescu mu?
Obur turlu objektif yazi degil amigoluk oluyor biraz musaadenle.
Lucescu konusunda Ozan'in soyledigi, benim de katildigim, imkanlari kisitli bir GS icin bicilmis kaftan olacagi idi. Denizli'nin sifir cektigi yerde Barca, Roma, Liverpool diye bir gruba dusup ceyrek finale kalma sansini 6. maca tasidi adam, tarzini, oynattigi oyunu sev sevme ama bunlari yapan adami da Niculescu kafa attiya falan indirgemeyelim lutfen. Terim de sunu bunu yapti ama bir ikinci GS donemi var onun da, Lucescu'nun oyununu begenmeyip becerdikleri de ortada.
Luce Shaktar ile henuz gruptan cikamadi, bence de buyuk eksidir kendi icin. Ama bu degerlendirmelerde dengeli olmak lazim, Terim'le Denizli en son hangi CL grubundan ciktilar?
Eger elestirin bugunku kadro Luce'li degil, idare kadrosu degil, daha iyisini yapabiliriz ise, bence o cidden konusulabilir, ama kadro iyi, cesur adam lazim diye illa Denizli basarili olacak diye bir sey de yok. Bak, ciktik cesur oynadik Skibbe ile, Bellinzona diye bir takim 3 atti GS'a.
Denizli ve Terim'in astigi psikolojik barajlar ve duvarlar konusunda sonuna kadar seninleyim. Bir futbol toplumunun asagilik kompleksini onemli derecede sildiler. Ama bunu yazmak icin seni Sampiyonlar Ligi'nde birinci torbanin esigine getiren adami da yerden yere vurmaya, her basarisini onun kafasi, bunun bacagi diye asagilamaya gerek olmamali.
Ali
Posted: Thu Oct 09, 2008 8:37 pm
by Salih Bora
Eğer kariyerleri karşılaştırırsak Lucescu altta kalır Ali Hocam.
Amigoluk demezler buna.
Sen söylemişsin işte benim yazmadığım kısımları.
Eklemeleri yapayım istersen...
Lucescu, ülkesinde olduğu kadar ülke dışında da tutunmuş biri. Bunu yadsımak doğru olmaz.
Ama nerelerde?
Pisa, Brescia, Reggina...
Arada kısa bir Inter dönemi var ki anında yollanmış.
Onun dışında, Galatasaray'ı, Beşiktaş'ı çalıştırmış, şu anda Shaktar'da görev yapıyor.
Ülkesinde Corvinul, Dinamo Bükreş, Rapid Bükreş, Romanya Milli Takımı deneyimleri var.
Denizli ise Galatasaray'da Derwall'in yardımcısı olarak başladı antrenörlüğe. Ardından çok kısa süren Milli Takım. 87'de Derwall'in danışmanlığa çekilmesi ile birinci adamlık. 1987-88'de şampiyonluk. 88-89'da Avrupa'da yarı final. Ertesi sezon A.Aachen'e gidişi, başarısız olup geri dönüşü. 90-92 arası yine Galatasaray; ligde şampiyonluk yok ama Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final var (Rotariu sayesinde yarı finalden dönüldü). 92-94 arası TV'de yorumculuk yaptı. 94-96 arası Kocaelispor. 96-2000 arasında Milli Takım; Dünya Kupası'na götüremeyişi, ardından Euro 2000'de kötü futbol ile oyuncuların performansı sayesinde çeyrek finale çıkışımız, orada Portekiz mağlubiyeti. 2000-01'de Fenerbahçe'de şampiyon. Ertesi yıl ŞL gruplarında sıfır çekti, ligde ilk yarının son haftasında Diyarbakır'a yenilip kovuldu. 2003-04 sezonu başında Vestel Manisaspor ile anlaştı; takımı Birinci Lig'e çıkaramadı. Daha sonra İran'da iki takım çalıştırdı.
Böyle işte...
Hem futbol felsefeleri, hem kariyerleri ve başarıları karşılaştırıldığında Denizli benim gözümde parıl parıl parlıyor, Lucescu'nunsa hiçbir değeri yok.
Tamam mı?
Umarım eksik bıraktığım birşey kalmamıştır güzel abicim.
Posted: Thu Oct 09, 2008 8:49 pm
by Ali Gursel
Salih Bora wrote:Eğer kariyerleri karşılaştırırsak Lucescu altta kalır Ali Hocam.
Amigoluk demezler buna.
Sen söylemişsin işte benim yazmadığım kısımları.
Eklemeleri yapayım istersen...
Lucescu, ülkesinde olduğu kadar ülke dışında da tutunmuş biri. Bunu yadsımak doğru olmaz.
Ama nerelerde?
Pisa, Brescia, Reggina...
Arada kısa bir Inter dönemi var ki anında yollanmış.
Onun dışında, Galatasaray'ı, Beşiktaş'ı çalıştırmış, şu anda Shaktar'da görev yapıyor.
Ülkesinde Corvinul, Dinamo Bükreş, Rapid Bükreş, Romanya Milli Takımı deneyimleri var.
Denizli ise Galatasaray'da Derwall'in yardımcısı olarak başladı antrenörlüğe. Ardından çok kısa süren Milli Takım. 87'de Derwall'in danışmanlığa çekilmesi ile birinci adamlık. 1987-88'de şampiyonluk. 88-89'da Avrupa'da yarı final. Ertesi sezon A.Aachen'e gidişi, başarısız olup geri dönüşü. 90-92 arası yine Galatasaray; ligde şampiyonluk yok ama Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final var (Rotariu sayesinde yarı finalden dönüldü). 92-94 arası TV'de yorumculuk yaptı. 94-96 arası Kocaelispor. 96-2000 arasında Milli Takım; Dünya Kupası'na götüremeyişi, ardından Euro 2000'de kötü futbol ile oyuncuların performansı sayesinde çeyrek finale çıkışımız, orada Portekiz mağlubiyeti. 2000-01'de Fenerbahçe'de şampiyon. Ertesi yıl ŞL gruplarında sıfır çekti, ligde ilk yarının son haftasında Diyarbakır'a yenilip kovuldu. 2003-04 sezonu başında Vestel Manisaspor ile anlaştı; takımı Birinci Lig'e çıkaramadı. Daha sonra İran'da iki takım çalıştırdı.
Böyle işte...
Hem futbol felsefeleri, hem kariyerleri ve başarıları karşılaştırıldığında Denizli benim gözümde parıl parıl parlıyor, Lucescu'nunsa hiçbir değeri yok.
Tamam mı?
Umarım eksik bıraktığım birşey kalmamıştır güzel abicim.
Sen verileri koyup sonuna yine duygularini eklemissin. Ben laf olsun diye iki tarafin da her seyini yaz demedim, mumkun oldugunca tarafsiz tartmak icin yazalim dedim.
Yoksa ne olacak, klavyede harf var, Mourinho Inter'e gitti, Chelsea'deydi, Porto'da hoca idi. Denizli GS ve FB'yi calistirdi. Benim gozumde Denizli uc Mourinho eder. Oldu mu, yazdim mi yazdim.
Bu konularin bir olcusu var, az bucuk objektif olan. Shaktar son bilmem kac senedir CL'e katiliyor. Bu takim hoca diye Luce'ye maas oduyor. Denizli'ye en son maas odeyen kim, Iran'in bir takimi galiba. Madem bu kadar cevher Denizli neden hadi Italya, Ispanya'dan falan vazgectim, su Kharkiv'den falan bir telefon almiyor, gel calistir bizim takimi diye?
Bir de, sirf merak duydugumdan, begendigin yaanci hoca ya da begenmedigin yerli hoca var mi? Ne bileyim, bazen yazdiklarini okuyunca yarin Skibbe yerine Hikmet Karaman ya da Yilmaz Vural gelse bravo diyeceksin gibi bir izlenim ediniyorum, ama izlenim sadece, senin adina yazmis olmayayim tabii.
Ali
Posted: Thu Oct 09, 2008 8:58 pm
by Salih Bora
Ali Gursel wrote:Bir de, sirf merak duydugumdan, begendigin yaanci hoca ya da begenmedigin yerli hoca var mi? Ne bileyim, bazen yazdiklarini okuyunca yarin Skibbe yerine Hikmet Karaman ya da Yilmaz Vural gelse bravo diyeceksin gibi bir izlenim ediniyorum, ama izlenim sadece, senin adina yazmis olmayayim tabii.
Ali
Onlara Skibbe'den daha çok kılım.
Her işte olduğu gibi futbol hocalığında da nesil değişikliği var.
Türkiye'de futbola yön verenlerin altyapıda yaptığı dönüşüm, birkaç yıl öncesine kadar kulüp yönetimlerine ve teknik direktörlere yansımamıştı.
O yüzden de Anadolu kulüpleri hedef çıtasını ligden düşmemek olarak koyuyor, transfer için emek harcamıyor, kimsenin yüzüne bakmadığı Multescu, Karol Pecze benzeri yabancılara veya elinde bavulla dolaşan seyyah yerlilere tonla para ödüyor, üç hafta sonra da kovuyordu.
Seyyah yerlilerin devri de geçiyor.
Erdoğan Arıca, Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar, Hikmet Karaman, Güvenç Kurtar... Adlarını duyan var mı?
Bir kısmı İkinci Lig'de istihdam ediliyordur belki.
Yılmaz Vural da bu kervana katılacaktır.
Kulüp yönetimleri artık kafa kafaya oynayan kadrolar kurmaya başladı. Hoca olarak da yeni nesilin başarıya aç ve umut vaadeden isimlerini tercih ediyorlar.
Birkaç takım istisna.
Seyyahları at çöpe... Ersun Yanal iyi hocadır benim gözümde mesela. Elle tutulur bir yanı var hiç olmazsa. Abdullah Avcı'yı da beğeniyorum.
Posted: Thu Oct 09, 2008 9:25 pm
by Ali Gursel
OK sagol cevap icin, acaba yerli yabanci olayi mi diye dusundum bir an.
Ben Denizli'ye cok sempati duymakla beraber BJK'ta sansi sifir diye dusunuyorum. 28 haftalik sozlesme yapmis, Denizli'yi degil BJK yonetimini anlatiyor bu bana.
Diger konu ise Denizli'nin yaptigi kafa degisikligi devrimi. Zamaninda cok onemli idi ama artik konu degil, onemi yok. Bambaska bir futbol var disarida, Chelsealerle falan oynuyorsun, cesaret derken madara oluverirsin. Besiktas Istanbul'da Liverpool'u biraz kizdirdi fazla kutlayarak, sonucunu gorduk, 20 sene oncenin oyunu degil futbol. Denizli'de de o degisikligi yapmis, teknik yonunu ilerletmis, taktisyen olmus hoca havasi gormuyorum ben.
Neyse, biz sampiyon olalim, gerisi bos.
Ali
Posted: Thu Oct 09, 2008 9:55 pm
by Ismail Gezer
Ali Gursel wrote:OK sagol cevap icin, acaba yerli yabanci olayi mi diye dusundum bir an.
Ben Denizli'ye cok sempati duymakla beraber BJK'ta sansi sifir diye dusunuyorum. 28 haftalik sozlesme yapmis, Denizli'yi degil BJK yonetimini anlatiyor bu bana.
Diger konu ise Denizli'nin yaptigi kafa degisikligi devrimi. Zamaninda cok onemli idi ama artik konu degil, onemi yok. Bambaska bir futbol var disarida, Chelsealerle falan oynuyorsun, cesaret derken madara oluverirsin. Besiktas Istanbul'da Liverpool'u biraz kizdirdi fazla kutlayarak, sonucunu gorduk, 20 sene oncenin oyunu degil futbol. Denizli'de de o degisikligi yapmis, teknik yonunu ilerletmis, taktisyen olmus hoca havasi gormuyorum ben.
Neyse, biz sampiyon olalim, gerisi bos.
Ali
BJK yakın zamanda bir maç kaybederse asıl cümbüşü o zaman izleyeceğiz. Namağlup takımın hocasını göndermek çok riskli çook!
Sakatlar iyileşse, üstüne bir de Trabzonu yensek gerisi boş ve hoş olacak
Posted: Thu Oct 09, 2008 10:06 pm
by Hakan Can
Demirören şöyle konuştu:
“BEŞİKTAŞ BAŞKANI İSTEDİĞİ HOCAYLA KONUŞUR”
Ertuğrul Sağlam’a hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Herkes şunu bilmeli ki Beşiktaş Başkanı istediği zaman, istediği yerde ve özellikle kimsenin beklemediği kötü bir mağlubiyet aldığı zaman istediği hocayla konuşur.
Yıldırım Demirören, Mustafa Denizli yanındayken bu açıklamayı yaptı. Mustafa Denizli'yi çok severim o yüzden bu açıklamaya yanında otururken kayıtsız kalmasına çok üzüldüm ve onun daha maç başlamadan yediği bir gol oldu bu. Üzüldüğüm kadar Mustafa Denizli ayrıca beni şaşırttıda. Mustfa Denizli orada masadan kalkıp bu açıklamadan sonra ben yokum demeliydi. Ama o klüp başkanının, 8 maçta 1 mağlubiyet b,ile alsan seni yollayabilirim mesajını yedi yuttu....
Afiyet olsun Mustafa Denizli...
Ve esas afiyet olsun Yıldırım Demirören'e. Gene yedi o taraftarı ya afiyet olsun...
Posted: Thu Oct 09, 2008 11:51 pm
by Cengiz Akgun
Ufuk Sezekkaplan wrote:Son soylenti (butun basında var) yumurta topukun Swiss Otel'de Haldun Üstünel'den teklif aldığı ve 2 mac sonra Galatasaray'a geleceği yönünde.
Bu bana olabilir geldi (olmasını istediğim anlamında değil).
...
Mesajlara yogun islerden sonra simdi bakabildim gerci onumde bu konuda iki sayfa daha var. Bu tartisma nereye geldi bilmiyorum. Ama soyleyeyim. Yumurta topuk GS gelmez. Gecen sefer bir daha Allah gostermesin yolluma altin doseseler gelmem dedi Canaydin onu kapi onune koydugunda. En cok da kovuldugunu basin toplantisinda ogrendi. Uzun Ozhan oyle bir madik atti gibi aklindan olunceye kadar cikmaz. Paraya ihtiyaci yok. FB'de gitmez. Ilerde bir Anadolu takimini Avrupadan teklif gelmez ise iyi bir paraya calistirir. Bildigim kadari ile GS'yin ona hala borcu var. Kalkip isteyemiyor onlarda vermiyorlar. Cunku verdigi zarar o kadar coktu ki istemeye yuzu yok.
Posted: Thu Oct 09, 2008 11:58 pm
by Ismail Gezer
Cengiz Akgun wrote: Bildigim kadari ile GS'yin ona hala borcu var. Kalkip isteyemiyor onlarda vermiyorlar. Cunku verdigi zarar o kadar coktu ki istemeye yuzu yok.
Bu işlerin yüzle yüzsüzlükle ilgisi olmadığını sen daha iyi bilirsin Cengiz abi.
Şenol Güneşden başka bir Türk TD'nin arkada bıraktığı paranın peşine düştüğünü hatırlamıyorum. Türk TD gider, parasıda klpte kalır. Yöneticilerde "GS'de, BJK'da, FB'de kimsenin parası kalmaz der" ve yalan söyler...
Posted: Fri Oct 10, 2008 2:05 am
by Cengiz Akgun
Ozan Ersoy wrote:
GS yonetimi her zaman Terim'le konusabilir, konusacaktir. Milli takimlardan gelen genc oyuncular icin konusmus olabilirler, ulusal takimin doktorunu istiyor GS, onun icin konusmus olabilirler, konusulacak cok konu var. Bu GS yonetiminin zaten politikasi herkesle baglantida kalip, her potansiyeli kullanmak (hala farkina varmadiysaniz).
...Ozan Ersoy
Su Polat para verse bu kadar bu yonetimin propagandasini yapmazdin herhalde. Halbuki bundan oncekilerden hicbir farklari yok. Sadece bir degil her konu da ama.
Posted: Fri Oct 10, 2008 2:26 am
by Cengiz Akgun
Ismail Gezer wrote:Cengiz Akgun wrote: Bildigim kadari ile GS'yin ona hala borcu var. Kalkip isteyemiyor onlarda vermiyorlar. Cunku verdigi zarar o kadar coktu ki istemeye yuzu yok.
Bu işlerin yüzle yüzsüzlükle ilgisi olmadığını sen daha iyi bilirsin Cengiz abi.
Şenol Güneşden başka bir Türk TD'nin arkada bıraktığı paranın peşine düştüğünü hatırlamıyorum. Türk TD gider, parasıda klpte kalır. Yöneticilerde "GS'de, BJK'da, FB'de kimsenin parası kalmaz der" ve yalan söyler...
Kendine yediremedi. Ben olsam catir cati alirdim hele boyle kovuldugum basin toplantisinda kesinlestikten sonra. Cunku soyledi "bana basin toplantisi yapacagim dedi ben de saf saf gittim oraya. Megerse beni kovdugunu aciklayacakmis dona kaldim" dedi. Uzun Ozhan ona oyle bir madik atti ki hayati boyunca degil uzerinde cim bitse dahi unutamaz bunu. "Bir daha sadece GS degil hicbir Turk klubunun adini agzima almam, ben bu defteri kapadim" dedi. Yumurta topuk filandir ama boyle seylerin raconunu iyi bilir. Bu kadar yerlere dusurutmez kendini Bodrumda 19M Avroluk villasi olan adam. Daha kizina filan Manhattan'da aldigi apartmani katini saymiyorum bile. Para ile oynuyor. Allah daha ziyade etsin ne diyeyim.
Senol Gunes de iyi yapti. Ersun Yanal'da. Sen yabanci TD'ye ver yerlisine verme. Insan bunu kendine yedirir mi be ben esek miyim? diye. Kontrati laf olsun diye yapmiyorsun ki.