Page 15 of 16

Posted: Sun Aug 24, 2008 11:04 am
by Ismail Gezer
Elvan'ın 'devşirme değilim' isyanı!

24 Ağustos 2008 09:30
İki gümüş madalya ile Türkiye’yi sevince boğan Elvan'ın en çok üzen şey ise kendisine devşirme muamelesi yapılması. Bu duruma isyan eden Elvan 'Türküm' diyor.

İki gümüş madalya kazanıp tüm Türkiye’yi sevince boğan Elvan, “Hedefim; 2012 Olimpiyatları. Oradan iki altınla Türkiye’ye döneceğim” dedi. Milli atletimiz, artık devşirme kelimesini duymak istemediğini de sözlerine ekledi

29.Yaz Olimpiyat Oyunları’nda atletizmde 10 bin ve 5 bin metrede 2 gümüş madalya kazanarak Türk spor tarihine geçen Elvan Abeylegesse’nin mutluluğuna diyecek yok. Elvan bu başarısında büyük pay sahibi olan antrenörü Anatoly Bichkov’un kendisini “10 bini unut! Yeni bir yarışa giriyorsun. Oraya gideceksin ve ölümüne koşacaksın. Göreceksin; her şey güzel olacak” cümleleriyle motive ettiğini söylerken kendisine olan inancını hiçbir zaman kaybetmediğini sözlerine ekliyor. Milli atletimiz, yarıştan önce hiç kimsenin kendisine şans vermemesinin moralini bozmadığını belirtirken, “Ben onlardan farklı düşünmesem, bu yarışa girmezdim. Gelecek için en büyük hedefim, 2012 Londra Olimpiyatları. Oradan 5 ile 10 bin metrede 2 altınla Türkiye’ye dönmek istiyorum” diye konuştu.

MORALİM BOZULUYOR

ELVAN, kendisine yapılan “devşirme” benzetmesinin moralini bozduğunu vurgularken, “Artık ‘Devşirme’ kelimesini duymak istemiyorum. Çok küçük yaşta ve uluslararası alanda hiçbir başarım olmadığı zamanda Türkiye’ye geldim. Türkiye’de çalışarak, atletizmi öğrenerek, Türk gibi yaşayarak, Türk yemekleri yiyerek, buralara geldim. Ay-Yıldızlı forma ile dünya rekoru kırdım” şeklinde yorum yaptı.

TRT’den kokteyl

Pekin Olimpiyatları’nın resmi yayıncı kuruluş olan TRT, oyunlarda mücadele eden sporcularımız şerefine bir kokteyl düzenledi. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın da bulunduğu organizasyonda milli atletlerimiz uzun ve yorucu yarışma temposunun stresinden arındılar. Samimi bir ortamda yapılan kokteylin en fazla ilgi çeken ismi kazandığı iki gümüş madalyayla Türk atletizim tarihine geçen Elvan Abeylegesse oldu.

(Akşam)

Posted: Sun Aug 24, 2008 11:17 am
by Ismail Gezer
Olimpiyat’ta spor kadar seks de var
İngiliz The Times gazetesinin spor yazarı Matthew Syed, ülkesini 1992 ve 2000’de olmak üzere iki kez olimpiyatlarda temsil etti.

DIŞ HABERLER

İyi bir masa tenisi oyuncusu olan Syed, Pekin 2008’i de izledi, alemleri yazdı...

* Binlerce güzel kız ve genç erkeği 3 hafta bir yere tıktığınızı düşünün.

* Yıllarca hazırlık, aylar öncesinden kampa girme ve sonra bir anda her şey bitti. Ne kadar rahatlardınız. Kapanış töreniyle Pekin’deki sporcuların çoğu tek gecelik aşklara yelken açacak.

* Madalya şansı olmayan sporcular için olimpiyatlar sadece seksten ibarettir. Çevrede seksi ve kısa şortları ile dolaşan “taş gibi” genç kızlar.

* Ben Olimpiyat bekaretimi 1992’de Barcelona’da kaybettim. 2 haftada 2 kadınla yattım.

* Kahvaltıda, yemekte bir kızla flört etmemek imkansız. Zaten onlar size gelir.

* Ayrıca birbirinden güzel mini etekli hostesler ve spor hayranları peşinizdedir.

* İlk seks çoğunlukla yüzücülerle yapılır. Çünkü her olimpiyatta, onların yarışmaları en önce biter. Yüzücüler etrafta, “Seks” diye dolanır.

* Her olimpiyat köyünde en çok tüketilen şey prezervatiftir. Pekin’de de sporculara binlerce bedava prezervatif dağıtıldı.

* En çok ilgi altın madalya kazananlardır. Micheal Phelps gibi bir inek bile bir çok kadın atletten teklif alır.

* Tabi bir de bir kural vardır. Olimpiyatlarda olan olimpiyatlarda kalır.

VATAN


Bu sene pek başarılı olamazsakta kalabalık bir grupla gittik. Değerli (erkek) sporcularımız 'Türk erkeğini' layıkıyla temsil etmiştir umarım :D

Posted: Sun Aug 24, 2008 1:06 pm
by Eray Tunç
Ismail Gezer wrote:Elvan'ın 'devşirme değilim' isyanı!

24 Ağustos 2008 09:30
İki gümüş madalya ile Türkiye’yi sevince boğan Elvan'ın en çok üzen şey ise kendisine devşirme muamelesi yapılması. Bu duruma isyan eden Elvan 'Türküm' diyor.
...
(Akşam)
Ismail Gezer wrote:Olimpiyat’ta spor kadar seks de var
İngiliz The Times gazetesinin spor yazarı Matthew Syed, ülkesini 1992 ve 2000’de olmak üzere iki kez olimpiyatlarda temsil etti.
...
VATAN



Akşam'ın haberinin her tarafı "Ben masa başı haberiyim" diye bağırıyor. Hani kim yapmış mülakatı?

İnternet ana sayfası porno sitesine benzeyen, gazete demeye bin şahit isteyen Vatan'ın ise yabancı basından çevirmek için başka tür bir makale bulması beklenemezdi. İki sayfalık yazıyı (Sex and the Olympic city) da hayvan yerine koydukları ve daha da hayvanlaştırmaya çalıştıkları okuyucuları sıkılmasın diye madde madde verip piç etmişler. Yazıyı doğru dürüst çevirseler mazallah okuyucuları bir iki bilgi kırıntısı edinir.

Posted: Sun Aug 24, 2008 3:12 pm
by Murat Kara
Ozan Ersoy wrote:Ali Kaya'nin yazisinin neresi guzel?
Iki gundur bakamadim konu kapanmis. Zaten olimpiyatlar da kapaniyor. Lig de guzel basladi, onun keyfi ile Olimpiyatlar kapanmadan son bir iki mesaj daha ekleyelim.

Sunu da bastan soyleyeyim. Son zamanlarda tum yazilari okuyamaz oldum (forum cicek acti bolca da ondan). Yani arada gozume carpan seylere firsatim oldukca yanit yaziyorum sadece. O nedenle yalan yanlis veya alakasiz seyler yazarsam utanmayin carpin lafi yuzume.

Ali Kaya'nin mesajini begendim cunku sadece yuzeydeki kavramlara dayanarak yorum yapmamis. Yuzeyin altinda yatan 'faylara' gonderme yapmis. Yani yontemi begendim. Icindeki o yada bu bilgi eksik yada hatali olabilir. Cok da onemli degil.

Simdi bu ne demek? Elbette yeter Murat, yapma allahaskina, monotonlasti artik, herkes biliyor o 'faylari' diye dusunuyorsun. Ama ben de bunun ne demek oldugunu kavrayamadigini dusunuyorum. Bir benzetme yaparak aciklamaya calisayim.

Bir tepenin uzerine cikarak veya sahilde oturarak denize bakan bir bilim adami dusun. Bu adam denizin yuzeyinde cereyan eden herseyin analizini yapmis saygi deger bir bilgin olsun ve o gune kadar bir suru curutulemeyen teorilerin yazari olsun. Dalgalarin bicimlenmesi vs gibi teorileri sadece denizi disaridan gozlemleyerek siralamis olsun.

Sonra birisi gelip denizin icindeki akintilari, orada patlayan yanardaglarin etkilerini, soguk akintilar sicak akintilarla carpistiginda yuzeyde neler oldugunu filan arastirarak, bir onceki bilim adaminin teorilerini yeniden gozden gecirsin.

Sonra bir baskasi ciksin ortaya ve suyun altinda cereyan eden olaylarin aslinda bir ekosistemin sonucu oldugunu kesfetsin ve ikinci bilim adaminin yaptigi arastirmalari yenide gozden gecirsin. Ve muhtemelen onceki teorileri curutup, yeni teoriler ortaya atsin.

Simdi burada hangi bilim adami daha derine inmis oluyor? Hepsi de derine inmis oluyor. Kendi imkanlari ve caglari geregi ne kadar derine inebilmislerse, o kadar inmis oluyorlar. Ama ote yandan ucuncu bilim adami 'en' derine inmis oluyor (sansli velet).

Insanlarin toplumsal yapisi da biraz buna benziyor. En yuzeyde gazeteler, basin vs. Onun altinda cikar guruplari (faylar, akintilar, vs) ve onun altinda da ekosistem olarak kapitalist framework.

Bu durumda oldukca acik ki yuzeye bakarak (gazetelere, basina, vs) yorum yapmak en kolayi ancak ayni zamanda en hatali yontem. Olayin altindaki yapi taslarini bilmeden yapilacak bir yorum saglikli olmaz.

Simdi elbette toplumsal ekosistem cok karmasik ve nufusun yuzde 99.99'u bu kadar karmasik yapiyi birak cozumlemeyi, izlemekten bile mahrum. Zaten gerek de yok, insanlik kesfettigi herseyi hep beraber kesfetmeye kalksaydi isin icinden cikamazdi denebilir (ama aslinda gerek var cunku bireylerin yasamini direk olarak etkiliyor, kuresel isinma gibi mesela).

Ote yandan herkes o isin uzmani gibi hissedebilir kendisini. Sonuc olarak o faylara kaba saba referanslar yaparak konusan bir suru insan turuyebilir. Bu durum da o faylar 'herkesin bildigi seyler' imis gibi gorunur ve 'monotonlasir'. Halbu ki alakasi yok. Alakasi olmadigi icin de ben burada surekli onlara gonderme yapiyorum. Ben o faylarin uzmaniyim demiyorum (az cok tanisikligimiz var ama) ancak o faylarin ne kadar detayli olduklarini ve karikaturize edildiklerinde yarar yerine zarar getirdiklerini biliyorum.

Simdi bu tartismada yukarida yaptigim benzetmedeki birinci bilim adaminin yaptigina benzer bir seviye olusmus. Yuzeysellik o nedenle mevcut.

Olimpiyat veya genel anlamiyla spor ile ilgili toplumsal yorumlarin sadece yuzeye bakarak tartisilmasi imkansiz. Kavga dogus cikar ve hic bir yere varilmaz.

Ali Kaya ise bir alt katmana inerek faylara gonderme yapmis. O nedenle taktir ettim. Faylari didik didik etmemis ama en azindan burada onlara derli toplu bir gonderme yapan ilk kisi olmus. O da bir meziyet. Cunku en azindan yuzeydeki olanlarla, faylar arasinda iliski oldugunu soylemis oluyor.

Sunu soylemeye gerek var mi bilmiyorum: ikinci bilim adaminin oldugu yerde birinci yanlis veya eksik duruma duser cunku eski yontem kullanmis olur. Newton/Einstein orneginde oldugu gibi. Ucuncu bilim adaminin oldugu yerde de ikincisine is vermezler.

Unutma ki bu adamlarin hepsi bilim adami ve hepsi de bilimsel yontemler kullanmislar. Hicbiri kabahatli degil. Ayrica, daha dogru olan yeni bilgiye sahip adam, eski bilgiye sahip adamdan daha cok biliyor da denilemez. Belki ilk bilginin calismalari cok daha karmasik ve detayli bir calisma gerektiriyor olabilir. Ama bu sonucu degistirmiyor

Ali Kaya'nin yuzeysellige yaptigi gondermeyi ben boyle algiladim.

Posted: Sun Aug 24, 2008 7:21 pm
by Mehmet Marsan
Bu gunler kafam biraz daginik. Yukarda ki yazilari daha okuyamadim.

Benim planim eski "Halk evleri" modeli. 1950lerde DP tarafindan kominist yatagi diye kapatilan Halk Evleri Turkiye'de toplumun her kesimine kulturel faliyetlerde hizmet veren bir kurulustu. Bir suru sair, yazar, muzisyen yetistirmislerdir. Tabi o zamanlar kaynak devletden.

Alt yapi devletden, yonetim ve finansin buyuk kismi yoresel olmali. Spor dallari bolgeye uygun ve sosyal hassasiyetleri incitmeyecek turden secilmeli. Kizlar plaj voleybolu Bodrum, Antalya'da, gures Sivas Kayseri yorelerinde, halter varoslarda, uzun mesefa kosulari doguda rakimi yuksek yerlerde yapilabilir. Bolgeseler rakbetde desteklenerek yuksek bir kalite yaratilinabilinir. Katilima tesvik en onemli unsur olmali.

Zaten Cin'den baska Olimpiyat robotu yetistiren ulke pek kalmadi. Aman sakin bizde oyle bir seye kalkmayalim. benden bu kadar.

Posted: Sun Aug 24, 2008 10:02 pm
by Cengiz Akgun
Bu Habeslerin kaninda mi var kosmak? Kenya;'ilarda oyle. Dun aksam erkekler 5 bin metre vardi. Bikele 10 bini de kazanmis. kardesi ile kostu. Adam son 300 metrede oyle bir atak yaptiki spor otomobili 5. vitese takarmis gibi oldu. Eksozunu bile koklayamadilar arkasindan.

Bu adamlar senelerdir bu dallarda madalyalara amborgo koymus vaziyetteler. Kadin erkek fark etmiyor. Ulkeleri acliktan oluyor su bu derken bu adamlar ciplak ayak kosarak bu ise basliyorlar Nike'a inat.

Abebe Bikila'yi hatirlarim. Ciplak ayak kosmus Romada ayagina ayakkabi bulamamislardi. O da zaten ben ciplak ayak kosarim demis. 1960 cok kucuktum ama adamin adi yillarca yankilandi. Bir M. Ali kadar unlu idi. Cok genc oldu.

Bu adamlar ulkelerinde Malarya'ya bile savasamazken doping moping yaptiklarini da iddia etmek zor. Kendine fetih eden aslan lakabi takmis papucumun imparatoru Salasiye'nin ulkesinde aslanin onunde seken ceylanlar gibi kosmayi ogrenmisler. Elvan da bunlardan biri. Uc soydas 5 bin metrede 1., 2., ve 3. oldular. Yine birinci olan 10 bin'de altini da almisti. 5bin ve 10 bini silip supurup iki altin iki gumus (Elvan'inki de onlarin elbette. Kadinin eline bir bayrak veremeyen gavatlar bundan kendilerine pay bicmesinler ve kimseyi de kandirmasinlar.) bir bronz aldilar. Toplam madalyalari 4 altin 1 gumus (aslinda uc gumus) ve iki bronz. Ne yiyip ne iciyorlar bilmiyorum ama DNA yapilarinda bir ozel durum var.

Posted: Mon Aug 25, 2008 11:17 am
by Emir Argun
Ali Gursel wrote: Neden yok sence bizde bu sistem? Dunyanin en buyuk 17. ekonomisiyiz, o kadar fakir degiliz, neden spor yayilmiyor okullara. Neden Turkiye'de her basarili okul spor hikayesinin ardinda (St. Joseph bir ara hep Dunya Liselerarasi Voleybol Sampiyonalari'nda ilk dorde kalirdi, sanirim iki kez finalde Cin'e yenildiler) idelaist bir adam ya da kadin, istisnai bir durum, bir okul var? Imamlara 2 milyar verilirken de ayni durum 2 milyon verilirken de.
Ali
NB: Eski bir St. Joseph'li voleybolcu olarak aciklik getireyim...

Takım 5 kez Dünya Liselerarası Voleybol Şampiyonluğuna katılmış. 1974'te İzmir'de 4.lük, 1976'da Hollanda'da Dünya Liseler Şampiyonluğu, 1978'de Belçika'da 3.lük, 1980'de İngiltere'de 10.luk, 1982'de Belçika'da 2.lik kazanmışız. Maalesef o yıldan sonra Edirne'nin ötesinde bir başarı yok.

Posted: Mon Aug 25, 2008 2:32 pm
by Ugur Sahin
http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=401211

2 yıl sürekli kampta kaldıktan sonra alınan madalyayı öpeyim, ne diyeceksin.

"Cage free, farm fresh" olsun bi dahaki olimpiyatların sloganı.

Ugur

Posted: Mon Aug 25, 2008 3:29 pm
by Cengiz Akgun
Ugur Sahin wrote:http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=401211

2 yıl sürekli kampta kaldıktan sonra alınan madalyayı öpeyim, ne diyeceksin.

"Cage free, farm fresh" olsun bi dahaki olimpiyatların sloganı.

Ugur
Gozler de sasi. Benim buldugum resimde ping pong topuna bakiyor ondan oyle dedim. Ama bu yukardaki resimde de aynen yine yamuk bakiyor.

Posted: Mon Aug 25, 2008 4:43 pm
by Murat Kara
Cengiz Akgun wrote:
Ugur Sahin wrote:http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=401211

2 yıl sürekli kampta kaldıktan sonra alınan madalyayı öpeyim, ne diyeceksin.

"Cage free, farm fresh" olsun bi dahaki olimpiyatların sloganı.

Ugur
Gozler de sasi. Benim buldugum resimde ping pong topuna bakiyor ondan oyle dedim. Ama bu yukardaki resimde de aynen yine yamuk bakiyor.
Bu Cinlilerin goz yapilari nedeniyle boyle sasgaloz goruntuler daha kolay olusuyor nedense. Ayni seyi ben badem gozlu kucuk cocuklarda gozlemledim. Goz kapaklari gozlerine kucuk geliyor sanki ve gozun ic kismina denk gelen beyaz kismi, dis kismina denk gelen beyaz kisma gore daha az gorunuyor. Oyle olunca goz bebegi tam ortada gibi durmuyor.

Sasi olsa pinponda imkan yok basarili olmasina. Bir topa vurmak bile mesele o hizda. Iki topa birden yetismesi mucize olur :)

Posted: Mon Aug 25, 2008 5:06 pm
by Ali Gursel
Emir Argun wrote: 1982'de Belçika'da 2.lik kazanmışız. Maalesef o yıldan sonra Edirne'nin ötesinde bir başarı yok.
Bilgiler icin tesekkurler. Sanirim bu sene finalde Cin sampiyonu liseye kaybettiniz. Kac girislisiniz St. Joseph'e?

Ali

Posted: Tue Aug 26, 2008 3:39 pm
by Kenan Atak
Ali Kaya veya kim isen demedigim seyi bana baglama bana da atifta bulunma benim burda yazistigim kisiler belli araya girme cunku ya bilerek saptiriyorsun ya da anlamiyorsun. Daha evvel de rica ettim zira ayni seyi yaptin o yuzden israrla benim yazdigim birseye atif yapmamani istiyorum senden yok yapacaksan da dedigimi carptirma kim demis asacaksin keseceksin diye yahu. Seninle ayni platformu paylasiyoruz diye yazismak zorundamiyiz? Her lafimin altinda bitiyorsun istemiyorum bana birsey yazmani. Bana adabi ile yazana ben burda hic tepki vermedim ama sen ayni seyi yapiyorsun.

Bu arada Sadun Boro benim dedigim seylere deginmis Turkiye kiyilari ile ilgili, embesil turk gencligi sadece youtube ile ilgilensin. En guzel kiyilar gitmis icine edeyim ben altinin da gumusun de takunyanin da.

Neyse Rt1'e cikiyoruz as sonra anlatacak cok sey var bati kiyisi ile ilgili.

Posted: Tue Aug 26, 2008 3:53 pm
by Kenan Atak
Emir, sizin o takimi iyi hatirliyorum Ismail'li Ahmet'li Bora'li takim. Gerci bizden yasca buyuktuler o dunya 2.si olan takim ama onlara karsi klupler duzeyinde oynadim daha sonra zira bir kismi FB'e ve Otomarsan'a gecmisti. St Joseph-Sultani rekabeti ne rekabetti gercekten.

Posted: Tue Aug 26, 2008 5:02 pm
by Mehmet Marsan
Kerem Tezic wrote:Emir, sizin o takimi iyi hatirliyorum Ismail'li Ahmet'li Bora'li takim. Gerci bizden yasca buyuktuler o dunya 2.si olan takim ama onlara karsi klupler duzeyinde oynadim daha sonra zira bir kismi FB'e ve Otomarsan'a gecmisti. St Joseph-Sultani rekabeti ne rekabetti gercekten.
Kerem,

Bahsetigin Ahmet'in soy adi Ozcam mi?

Posted: Tue Aug 26, 2008 6:09 pm
by Mert Tokman
Kerem Tezic wrote:Emir, sizin o takimi iyi hatirliyorum Ismail'li Ahmet'li Bora'li takim. Gerci bizden yasca buyuktuler o dunya 2.si olan takim ama onlara karsi klupler duzeyinde oynadim daha sonra zira bir kismi FB'e ve Otomarsan'a gecmisti. St Joseph-Sultani rekabeti ne rekabetti gercekten.
Hatirladigim kadari ile bizim okulun da (Kadikoy Anadolu) St Joseph ile rekabeti vardi 80lerde - Yesilyurt takiminda oynayan 2-3 voleybolcumuz vardi - simdi isimleri aklima gelmiyor...