"Hem ağladım hem oynadım"
Antalya'nın Manavgat ilçesinde doğdu ve futbola da orada başladı. Özgürcan Özcan, Fenerbahçe altyapısından aldığı daveti eğitim şartlarında anlaşamayınca reddedip "fanatik taraftarıyım" dediği Galatasaray'a gitti. Ancak 13 yaşında ailesinden ayrı kalacağını öğrenince hüngür hüngür ağladı. O günleri anlatırken, "İyi ki babam gözyaşlarımdan etkilenmedi ve beni Florya'da bıraktı. Yoksa futbolcu olamazdım" diyor.
Antalyalı olduğunu, çocuk yaşta Galatasaray'a geldiğini ve şimdi de kiralık olarak Kayserispor formasını giydiğini biliyoruz. Bize futbola başladığın günlerden söz eder misin?
Futbola 7 yaşımda Manavgat Belediyespor'da başladım ve orada 6 sene oynadım. Federasyonun Antalya Sorumlusu Orhan Ozan beni Antalya Bölge Karması'na çağırdı. Önce Antalya'da, sonra da Adana'da yapılan seçmelerde 20 oyuncunun arasına girdim. Ancak İstanbul'da yapılan seçmelerde 1987 doğumluların takımına seçilemedim ve Manavgat'a döndüm. Büyük bir hayal kırıklığı yaşarken, o dönemde Fenerbahçe'nin altyapısının başında bulunan Tamer Güney beni aradı ve İstanbul'a davet etti.
Önce Fenerbahçe'ye gittim
Galatasaray'dan önce Fenerbahçe'ye mi gittin?
O telefonu alınca çok şaşırdım. Ama ben koyu bir Galatasaraylıyım ve "Keşke Galatasaray'dan davet alsaydım" diye düşündüm. Yine de babamla birlikte İstanbul'a, Dereağzı'na gittik. Her şey olumluydu ama eğitim konusuna önem veren babam Fenerbahçe altyapısına girersem açıköğretimde okutulacağımı öğrenince vazgeçti. Yine Manavgat'a döndük. İki gün sonra bu defa Galatasaray'dan Ali Yavaş aradı ve beni çok beğendiklerini söyleyip antrenmana çağırdı. Büyük bir şevkle Florya'ya gittim. Antrenmanda da beğenildim. Ali Yavaş, "Özgürcan artık bizim evladımız ve burada kalacak" dedi.
O sırada 13 yaşındasın. Ailenden ayrı kalmaya nasıl razı oldun?
"Burada kalacak" lafını duyunca neye uğradığımı şaşırdım. Çünkü ailemden ilk defa ayrı kalacaktım. Daha sonra babamla bahçeye geçtik ve ona "Burada mı kalacağım?" diye sordum. Babam "Evet" deyince adeta bittim. Kafamı masamın altına sokup uzun süre ağladım.
Baban gözyaşlarından etkilenmedi mi?
Etkilenmedi ama iyi de yaptı galiba. Çünkü geri adım atsaydı belki ben bugün futbolcu olamazdım. Tesislere çıktım ve orada Adana karmasından Kemal isminde bir arkadaşımla karşılaştım. Tanıdık bir yüz görünce biraz sakinleştim. Ertesi gün babam gidince benim endişelerim yine depreşti. Yine ağlamaya başladım, "Burada yapamam, gideceğim" diyordum. Kemal yanıma gelip "Bunlar geçecek, alışacaksın" diyerek beni sakinleştirdi. Bir hafta sonra Antalyalı Cafercan'la karşılaştım. Onun sayesinde ısınma sürecim kolaylaştı ve giderek alıştım. Yıldız takımla Nike Premier Cup'ta Avrupa Şampiyonu olduk ve bir ilki başardık. Ardından Amerika'ya Dünya Kupası'na gittik.
Uçak hayali kurardım, uçaktan inmiyorum
Bunlar birkaç ay öncesinde hayalinde olan gelişmeler miydi?
Değildi tabii ki. Ben Manavgat'ta yaşayan bir çocuktum ve "Ne zaman uçağa bineceğim?" diye hayaller kuruyordum. İstanbul'a da otobüsle gelmiştik. Ama Galatasaray altyapısında oynamaya başladıktan sonra uçaktan inmez oldum. Dünya Kupası'nda da dokuzuncu olduk. 6 maçta 6 gol atıp gol kralı ödülünü aldım ve Nike sponsorluğumu üstlendi. Bu sponsorluk halen sürüyor. Parayla aldığım malzemelere armağan olarak sahip olmaya başladım. Süper Genç Takım'da oynamadan Avdullah Avcı tarafından PAF takımına alındım ve Hagi tarafından da A takım kadrosuna dâhil edildim.
Hagi'nin seni görüp beğenmesi nasıl oldu?
Her hafta A takımla maçlar yapıyorduk. Bir maçta A takıma gol atınca, Hagi beni ikinci yarıda A takımda oynattı. Bir gol atıp bir de asist yaptım. Maç bitince Hagi'nin devre arasında verdiği yeleği iade etmek üzere A takımın soyunma odasına girdim. Hagi orada bana "Sen artık buranın futbolcususun. Bizimle idmanlara çıkacaksın" dedi. O anda dünyanın en mutlu insanı bendim. Ligde değil ama hazırlık maçlarında çok oynadım. Milli maç aralarında Hagi bize hazırlık maçları alırdı. Ben de o maçlarda çok sayıda gol attım.
Bu sezona gelelim. Galatasaray'dan kiralık olarak Kayserispor'a gittin. Bu transferdeki düşüncen neydi?
Başlangıçta gitmek istemiyordum. Çünkü Galatasaray'daki ortam çok farklı. Başka bir kulüpte bocalayabileceğimi düşünüyordum. Ama sezon başından beri çok fazla teklif vardı. Çünkü çok iyi bir kamp dönemi geçirmiş ve hazırlık maçlarının en çok gol atan oyuncusu olmuştum. Zaten sezonun ilk lig maçında da oynadım. Ama transferin bitmesine üç-dört gün kala "Kiralık gitmen iyi olur" dediler. O sırada aceleyle bir kulübe gitmek doğru olmayacaktı. Bu nedenle kaldım. PAF takımda, zaman zaman da A takımda oynadım. Devre arasında Ankaraspor beni çok istiyordu. Volkan ağabey de orada olduğu için benim de aklıma yattı ancak onlar beni bonservisimle transfer etmek amacındaydı. Galatasaray ise buna yanaşmadı. Ardından Vestel Manisaspor'dan teklif geldi ama o da benim içime sinmedi.
Neden sinmedi? Halbuki Arda geçtiğimiz sezon orada patlama yapmıştı ve Ersun Yanal da genç oyunculara şans tanıyan bir teknik adam olarak biliniyor.
Ersun Hoca'nın gençlere verdiği önem tartışılmaz ama içime bir şeyler doğdu işte. Sonrasında Kayserispor'dan gelen teklif üzerine Uğur Uçar'la konuştum. Ertuğrul Sağlam'ın orada olması, Genç Milli Takımlardan arkadaşlarımın o kadroda bulunması ikna olmamı sağladı.
Kayserispor'da kendimi buldum
Peki, "İyi ki Kayserispor'a gitmişim" diyor musun?
Elbette. Çünkü Kayserispor'da oynama şansı buldum. İlk maçıma kupada Karşıyaka müsabakasıyla çıktım. Maç 2-0'dı ve inanılmaz bir gol kaçırdım. Eğer o golü atsaydım gruptan çıkacaktık. Benim için kötü bir başlangıç olduğunu düşündüm. Ardından Trabzon deplasmanında maç 0-0 giderken hocam ısınmamı isteyince heyecanlandım. Oyuna girdikten sonra bir penaltı kazandırdım. O maçtaki performansım Karşıyaka maçındaki kötü başlangıcı unutturdu. Ardından Ankaragücü maçında iki, Sakarya maçında bir gol attım. Yani Kayseri'ye gelmek benim açımdan iyi oldu.
Aslında Kayserispor'da işin çok da kolay değil. Gökhan banko oynuyor, partneri olmak için üç oyuncu çekişiyorsunuz.
Evet, ben, İlhan ve Iglesias, Gökhan ağabeyin yanında oynamak için mücadele ediyoruz. Ama Kayserispor'a giderken bunu sorun etmedim. Çünkü Galatasaray'da da Türkiye'nin en iyi dört forveti vardı. Bir de Ertuğrul Hoca her maçta rakibin özelliğine göre üçümüzden birine görev veriyor. Biz de bu durumun farkındayız ve hiç kimse yedek beklemeyi sıkıntı yapmıyor. Eskiden "Niye oynamıyorum?" diye dert ederdim. Kayserispor'da ise bir hafta hiç oyuna alınmazken ertesi hafta ilk onbirde çıkabileceğimi biliyorum.
Senin ünlü bir Fair Play ödülün var. PAF takımında elinle gol attıktan sonra hakeme gidip itirafta bulundun ve golü iptal ettirdin. Bu nedenle de önce Türkiye'de, sonra da dünyada yılın Fair Play ödülünü aldın. O gollü attıktan sonra kafandan neler geçmişti?
O andaki ruh halim bunu yapmamı gerektiriyordu. Golü attım ama sonra hakeme gidip, "Ben elimle attım" dedim.
Her şart altında aynı şeyi yapar mısın? Mesela bir Galatasaray-Fenerbahçe maçında bile?..
Bu bir vicdan meselesi ve yaparım diye düşünüyorum. Ama Fenerbahçe ile oynuyorsunuz ve dünyanın en önemli derbilerinden bir tanesi bu. O nedenle "mutlaka yaparım" diye kesin bir cevap veremiyorum.
Rakibine dirsek atacak oyuncu değilim
Fair Play ödülünü aldıktan sonra bir başka olay daha yaşadın. Topsuz alanda rakibine dirsek atmaktan dolayı 3 maç ceza aldın. İkisi pek bağdaşmıyor gibi geldi bana.
O pozisyonun dirsekle ilgisi yoktu. Antalyaspor PAF takımıyla oynuyorduk. Bir pozisyonda arkadaşım taç atışını bana doğru kullandı, pozisyon almak için iki kolumu açtım ama sağ dirseğim arkamdan gelen rakibimin yüzüne çarptı. Yere düşünce hemen eğildim ve "Bir şeyin var mı?" diye sorup özür diledim. Antalyaspor yedek kulübesindekiler "Dirsek attı" diye bağırınca hakem de kırmızı kart gösterdi. Ama ben rakibine bilerek dirsek atacak bir oyuncu asla değilim.
Hakan Şükür de Ümit Karan da seni veliahtları olarak ilân etti. İkisi farklı tipte oyuncular. Sen oyuncu özelliklerinle hangisinin veliahdısın?
Evet, ikisi de farklı tipte oyuncular. Hakan ağabey pivot santrfor, Ümit Karan ise bir striker. Ben kendimi ikisinin ortasında görüyorum. Hakan ağabeyin kafa toplarında üstünlüğü ve gol vuruşları, Ümit ağabeyin de özel gol vuruşları var. Ama elbette tartışmasız Hakan ağabey Türkiye'nin en önemli golcüsü.
Peki, senin başlangıçtaki futbolcu idolün kimdi?
Galatasaray'a gelmeden önce kafamda hep Hakan ağabeyin hayali vardı. Odamda onun posterleri asılıydı. Çocukken çok fazla hayal kurdum. "Bir gün Galatasaray'da oynayacak mıyım, ben de bu oyuncular gibi birisi olacak mıyım?" diye düşünürdüm. Bir gün bir de baktım Hakan ağabeyle yan yana soyunuyorum. İlk karşılaştığımızda çok heyecanlanmıştım. Daha sonra yakınlaştık. Evine yemeğe, kahvaltıya gidiyordum. Diğer genç arkadaşlarla birlikte yazlığına gidiyordum. Sonra da Hakan ağabeyin oda arkadaşı oldum.
Bu oda arkadaşlığı tercihlerini kendiniz mi yapıyorsunuz?
Evet, Hakan ağabey beni oda arkadaşı olarak istedi. Sürekli muhabbet ederdik. Düşünsenize, Hakan Şükür'le beraber kalıyorsunuz, yani dünyanın en çok tanıdığı Türk'le. Kongo'da bile tanınan bir insan. Ona futbolla ilgili birçok soru soruyordum ve o da bana yardımcı oluyordu. Gelişmemde çok büyük katkısı var. Ümit, Necati ve Hasan Kabze ağabeylerimin de katkıları var. Onların sayesinde bu noktaya gelebildim.
Pozisyonlara takılıp kalıyorum
Kendinle baş başa kaldığında futbolcu özelliklerini tartışır mısın? Neleri iyi yapıyorsun, hangi noktalarda eksiklerin var?
Çabukluk yönünden eksiklerim var. Pozisyonlara çok fazla takılıp kalıyorum. Mesela bir gol kaçırdığım zaman o pozisyon sürekli kafamda oluyor. Maç boyunca kendimi yiyorum. Bu takıntıyı mutlaka yenmem lazım.
Gelecekle ilgili hedeflerin neler? Mutlaka Galatasaray'a dönmeyi düşünüyorsun ama sonrası için planların neler?
Galatasaray'ı çok seviyorum ve oyuncusu olmaktan öte taraftarıyım. O takımda oynayabileceğimi de çok rahatlıkla söylüyorum çünkü kendimden eminim. Uzun yıllar Galatasaray'a hizmet vermek, başarılar elde etmek ve sonra da kulübüme para kazandırarak İngiltere Ligi'ne gitmek istiyorum. Mutlaka büyük takımda oynama takıntım yok. Premier Lig'den herhangi bir takım da olabilir. Koyu bir Manchester United taraftarıyım. Chelsea'yi sevmesem de golcü olarak Drogba'yı beğeniyorum.
Avrupa hayallerin uzun vadeli planlar mı? Yoksa mesela önümüzdeki sezon Galatasaray'a döndüğünde bir teklif gelirse hemen gider misin?
Önce Galatasaray diyorum ama Avrupa'ya da en erken şekilde gitmek istiyorum. Birinci hedefim Galatasaray, ikinci hedefim A Milli Takım, sonrasında da İngiltere Ligi.
Kayseri'deki hayatından söz eder misin biraz? Futbolun dışında neler yapıyorsun orada?
Hayatım iyi geçiyor. Antrenmanın ardından ben, İlhan ve Uğur, Ümit Aydın ağabeyin evinde toplanıyoruz. Ümit ağabey ve eşi bizim anne-babamız gibi. 24 saatin büyük çoğunluğunu orada geçiriyoruz. Ev yemekleri yiyoruz, Ümit ağabeyle iddialı playstation maçları yapıyoruz ve genellikle ben yeniyorum. Tabu gibi değişik oyunlar oynuyoruz. Birlikte geziyoruz, sinemaya gidiyoruz, müzik dinliyoruz. Rock hariç her türlü müziği dinliyorum.
U19 Takımı'nda oynuyorsun ve bir yandan da Ümit Milli Takım'a çağrılıyorsun.
Fiziğim gelişmiş olduğu için çocukluğumdan beri hep bir üst kategoride forma giymeye alışkınım. Avrupa Şampiyonu olan U17 Milli Takımı'yla birlikte ay-yıldızlı formayı giymeye başladım. Daha sonra dünya dördüncüsü olan kadroda da yer aldım. Yaşım ilerledikçe de kategorim yükselerek milli formayı giymeyi sürdürdüm.
Milli Takım formasını giymek bazı oyuncuların performansını da yükseltiyor. Senin için de böyle bir durum söz konusu mu?
Elbette. Göğsünüzde ay-yıldızı taşıyorsunuz. Türkiye'de milyonlarca genç var ve onların arasında bu formayı giymek size nasip oluyor. Bunun bilincine varmak sizi daha çok motive ediyor tabii. Önümüzde Avrupa Şampiyonası elemeleri var. Grupta Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Liechtenstein ve Ermenistan'la mücadele edeceğiz. Bu gruptan birinci sırada çıkmak istiyoruz. Gruptaki tüm rakiplerimizden daha iyi takımız. Bugüne kadar uluslararası alanda çok maça çıktım ve iddia ediyorum ki bizden daha yeteneklisi yok.
Gençler yeterli şansı bulamıyor
Yetenek konusu tamam da başarıda istikrar sağlamak meselesinde sanki biraz zorlanıyoruz. Bunun sebebi ne sence?
Avrupa Şampiyonu olan takımın oyuncuları kulüp takımlarında yeterince oynama fırsatı bulamıyor. Mesela biz Avrupa Şampiyonu olduktan sonra Nuri Şahin, Dortmund'un A takımında oynamaya başladı. Biz de oynamayı bekliyorduk ama aynı fırsatı bulamadık. Halbuki Avrupa Şampiyonu olduğumuz dönemde sürekli Avrupa takımlarından transfer teklifleri alıyorduk ve bundan büyük gurur duyuyorduk. Türkiye'ye döndüğümüzde ise oynama şansı bulamadık ve PAF takımına döndük. Tabii büyük takımların sürekli büyük hedefleri var genç futbolculara da banko şans tanıyamıyorlar.
O zaman senin yaptığın gibi oynayabileceğin bir takıma gitmek mi işin doğrusu?
Galatasaray'da kalsaydım bugün belki Ümit Milli Takım'da olamayacaktım. Genç oyuncu takımında oynayamayacağını hissediyorsa mutlaka oynayabileceği bir takıma gitmeli. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta gidilecek takımın çok iyi seçilmesi.
www.tff.org