Page 12 of 13

Posted: Mon Dec 01, 2008 8:20 pm
by Ismail Gezer
Cengiz Akgun wrote: Dirayetli ve ne yaptigini bilen biri olsa GS basinda Erman Toroglu ve Ridvan Dilmen'e avukatlari araciligi ile "GS yonetiminin GS'in oyuncusu Lincoln'u Turkiye liginde hedef haline getirmekten sorumlu tutacagini ve Lincoln'un (ozellikle ikinci yarida Hacettepe macinda) basina gelebilecek her futbol disi agir sakatlamaya yonelik hareketleri yapan oyuncu kadar kendilerini de bu oyunculari Lincoln'e zarar vermeye azm ettirmekten sorumlu tutup gereken tazminat davasini acacagini" bildirir bunu da kamu oyuna duyurur. Bak bakalim kilina dokunabilirler mi bundan sonra Lincoln'un ve bu sekilde "abi ya ben olsam biliyorum yanlis ama Lincoln'u kistiririm" diyebilir mi bir daha.
Yönetim bu konuda harekete geçmek zorundadır. Eğer birşey yapmaz yada en azından bu konuyu kamuoyunu gündemine sokup bunlara haddini bildirmezse Adnan Polat yönetiminde adam yok demektir!

Posted: Mon Dec 01, 2008 8:56 pm
by Ozgur A. Boztepe
Bugun bir daha anladimki, Galatasaray bu sene sampiyon olup uefa kupasini alirsa, veya 3-4 sene ust uste sampiyon olursa memlekette is savas cikar. Bu is bir yerde patliycak. Nasil her trafik isiginin altina bir asker koydular, insalar kurallara uydu, statta 20 30 kisi olmeden, statlara asker koymadan, yani yara patlayip cerahet akmadan bu is duzelmiycek.

Galatasaray gibi lobisi cok kuvvetli olan bir takimin boyle seylere musade etmesi ya kazanci oldugu icin, yada bizim bilmedigimiz bir nedenden olmali.

Isin asli Ridvan ve Erman'in sozleri bizim icin cok iyi bir silah olabilir. Lincoln'un sert faulleri birakin, normal faullere bile maruz kalmamaisini sagliyabilir. Adnan Polat hepimizden iyi bilir bu isleri, eger yapmazsa belliki eli kolu bagli.

Posted: Mon Dec 01, 2008 9:45 pm
by Tan Erten
Rıdvan ve Erman'ın rezalet ötesi, utanç verici yorumlarını ve berbat hakem yönetimini bir kenara koyuyorum. Maç hakkında bir iki not:

1- Skibbe alternatifi olduğu zaman formsuz oyuncuyu kenara çekmekte hiç tereddüt etmeyeceğini gösterdi. Benfica maçından bu yana kötü oynayan Meira'yı kenara aldı, hem de defansı 3'leme pahasına.

2- Yine Skibbe sakatlıklardan çıkan oyuncuları bu maçta sahaya çıkartarak hepsinin takımda yeri olduğunu gösterdi. Sadece sakatlık bahanesine sığınmadığını gösterdi. Takımda Skibbe'ye karşı, Arda'nın da bahsettiği sevginin artacağını düşünüyorum.

3- Takım iyi oynamıyor, bu çok açık. Hatta sezon başındaki performansı bile arıyoruz. Umarım yedeklerin takıma gelmesi tekrar bizi iyi bir yola sokar. Bu da Skibbe'nin elinde.

Posted: Mon Dec 01, 2008 10:03 pm
by Can Ergun
Öncelikle ligde alınacak bir yenilgide Skibbe'nin gönderileceğine inanmıyorum,daha doğrusu inanmak istemiyorum ama Kalli'nin gelişi pek hayra alamet değil...

Emre Güngör,Barış ve M.Topal,tekrar sakatlanmak gibi bir şanssızlık olmazsa takımın çehresini değiştirecekler.

4-2-3-1'in yanında 4-1-2-1-2 , 4-4-2 gibi çift forvetli dizilişleri de görebileceğiz ki Arda ile Kewell'i illa beraber oynatacaksak bu sistemle (tek forvet) bunu daha fazla zorlamamak gerektiğini gördüklerini umuyorum.

mesela :

sabri---emre g.---servet---hakan

baris----Topal---arda----Kewell

-----------lincoln-baros-----------


şeklinde olabilir,tabii burada Arda yine sola yakın ama yeri geldiğinde oyun kuracak yeri geldiğinde defansif kabiliyetlerini göstereceği CM pozisyonunda oynatılabilir.Sol ayaklı Kewell'ın etkili ortaları için sol kanatta kalması daha mantıklı.Bu sol kanat çakışmasını Skibbe'nin çözmesi gerekiyor.Arda'yı 60 dk oynatıp,Kewell'a 30 dk görev verse iş çözülcek.

Bu format olmuyorsa Barış'ın sağ kanat işini ne kadar becerebileceğini bilmiyorum burda Aydın'ı görmek isterdim ama çocuk felaket.

Burda çift forveten bahsederken Lincoln'ü forvet gibi, Arda'yı orta sahaya daha yakın bir forvet arkası gibi düşünüyorum.Nonda ve özellikle Ümit'i sahada görmek beni taraftar olarak üzüyor.Ümit inanılmaz rahatsız edici,herşeyiyle...

Posted: Mon Dec 01, 2008 10:33 pm
by Ozgur A. Boztepe
Can Ergun wrote:Öncelikle ligde alınacak bir yenilgide Skibbe'nin gönderileceğine inanmıyorum,daha doğrusu inanmak istemiyorum ama Kalli'nin gelişi pek hayra alamet değil...

Emre Güngör,Barış ve M.Topal,tekrar sakatlanmak gibi bir şanssızlık olmazsa takımın çehresini değiştirecekler.

4-2-3-1'in yanında 4-1-2-1-2 , 4-4-2 gibi çift forvetli dizilişleri de görebileceğiz ki Arda ile Kewell'i illa beraber oynatacaksak bu sistemle (tek forvet) bunu daha fazla zorlamamak gerektiğini gördüklerini umuyorum.

mesela :

sabri---emre g.---servet---hakan

baris----Topal---arda----Kewell

-----------lincoln-baros-----------


şeklinde olabilir,tabii burada Arda yine sola yakın ama yeri geldiğinde oyun kuracak yeri geldiğinde defansif kabiliyetlerini göstereceği CM pozisyonunda oynatılabilir.Sol ayaklı Kewell'ın etkili ortaları için sol kanatta kalması daha mantıklı.Bu sol kanat çakışmasını Skibbe'nin çözmesi gerekiyor.Arda'yı 60 dk oynatıp,Kewell'a 30 dk görev verse iş çözülcek.

Bu format olmuyorsa Barış'ın sağ kanat işini ne kadar becerebileceğini bilmiyorum burda Aydın'ı görmek isterdim ama çocuk felaket.

Burda çift forveten bahsederken Lincoln'ü forvet gibi, Arda'yı orta sahaya daha yakın bir forvet arkası gibi düşünüyorum.Nonda ve özellikle Ümit'i sahada görmek beni taraftar olarak üzüyor.Ümit inanılmaz rahatsız edici,herşeyiyle...
Ayhan yerina arda diyorsun yani. Iyi fikir, ama Lincoln forvet olmaz, onun yerine performansi bu kadar iyi isie degistirmemeli, isleyen carkin yeri degismemeli.

Baris yerine aydinda olmaz, baris sag ic oynar, topalla yeri geldiginde cift defansif orta saha olur, sabri ileri ciktiginda sag bek olur.

Ardanin defansif ozellikleri zaten bilinen birsey, adam sagbek oynamis bir adam 1 sezon. orta sahanin ortasinda deco gibi oynamasi yararli olur.

Genel olarak kadroya katiliyorum, benim aklima gelmemisti boylesi. Ama lincoln yine topal ve arda nin onunde, baros un arkasinda oynar.

Posted: Mon Dec 01, 2008 11:12 pm
by Can Ergun
Burda esas konu Arda ve Kewell aynı anda sahada olacaksa nasıl bir diziliş olacağı.Aklıma başka çözüm gelmedi.Solda oynama önceliği Kewell'ın olmalı eğer aynı anda sahadalarsa.Arda'nınbu kadar sol kanat sevdalısı olması kendine zarar,sol kanatta içe çekip şut çekmek veya orta yapmak işine geliyor büyük ihtimalle ama daha gençken ve bu kadar yetenekliyken diğer özelliklerini geliştirmeli,çünkü bu herif kale ve stoper hariç her yerde üst düzey oynayabilecek yetenekte!

Barış ve Topal varken ben Ayhan'ı ilk 11 de görmek istemem,Emre Güngör'ün ciddiyeti,konsantrasyonu ve hırsı Meira'dan çok daha fazla olacağı için onu tercih ederim.

Lincoln tabii ki tam manasıyla forvet olmayacak ama oyunu kurma işi daha çok Arda'nın Kewell'ın üstünde olacak.Lincoln forvetin biraz arkasında,bir çalım yapıp ya bitirici pas vericek ya da şutunu çekecek.Gerektiğinde de Baros'a alan açacak.

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:10 am
by Ufuk Sezekkaplan
Cengiz Akgun wrote: Bak ben asagida yazmaktan yoruldum. GSTV GS macinin ozetini bile verecek durumda degil sen kalkmissin bu adamlara posta koyacak ve ticari yonden vuracak yoneticiden filan bahsediyorsun Ufuk. Bu adamlar tabiri caiz ise bacaklari arasinda sallanan torbayi bunlarin elerine vereli cok olmus. Zirveden Zirvaya programi ile GSTV yaratmislar.

Dirayetli ve ne yaptigini bilen biri olsa GS basinda Erman Toroglu ve Ridvan Dilmen'e avukatlari araciligi ile "GS yonetiminin GS'in oyuncusu Lincoln'u Turkiye liginde hedef haline getirmekten sorumlu tutacagini ve Lincoln'un (ozellikle ikinci yarida Hacettepe macinda) basina gelebilecek her futbol disi agir sakatlamaya yonelik hareketleri yapan oyuncu kadar kendilerini de bu oyunculari Lincoln'e zarar vermeye azm ettirmekten sorumlu tutup gereken tazminat davasini acacagini" bildirir bunu da kamu oyuna duyurur. Bak bakalim kilina dokunabilirler mi bundan sonra Lincoln'un ve bu sekilde "abi ya ben olsam biliyorum yanlis ama Lincoln'u kistiririm" diyebilir mi bir daha.
Cengiz agbi, olagan bir rekabet piyasasında hiçbir kuruma kafasına göre kontrat bozma imkanı vermezler. Bunun yaptırımlarını hepimiz az buçuk biliriz. Ancak bugün Türkiye'de rekabet piyasası sağlıksız, tekellerin emrinde.

Bizim konumumuz nedir? Galatasaray olarak borca batmış olabiliriz, finansman zorluğu olabilir. Bunlar hep bilinen şeyler. Ama ister duran varlık de, ister goodwill, Galatasaray'ın paha biçilemez 2 değeri var: Biri adı (marka değil, ad, çünkü marka fiyatlandırılır, ad fiyatlandırılamaz) diğeri hitap ettiği populasyonun büyüklüğü.

Hayal ama, yarın Türkiye'deki tüm GS taraftarları 1 hafta Hürriyet almamaya karar verse, gazetenin okuyucu sayısı % 40 azalır; reklam geliri belki daha da fazla.

Bugün biz Lig TV'den veya NTV'den yayın geliri elde ediyoruz ama Galatasaray şu anda yayın ihalesinden çekilse (bu da hayal) Lig TV kapanır. Çok açık, çünkü Digiturk ancak parası olan A grubu kitleye satıyor, satma nedeni % 70 Lig TV (Türkiye'de insanlar sadece erotik film ve maç için şifreli kanal alır, gerisi yalan) ve bu mecrada yayınlanan reklamlar dikkat edersen deterjan reklamları değil. Audi, HSBC, BP reklamları.

Reklam bütçeleri bu kanallara yıllık bütçe ile satılıyor, bir tarihte bunlara reklam sağlayan 2 büyük ajanstan birini denetlemiştim, orada şunu öğrendim. Gerçek para (o tarihte Cine 5'te) kablolu kanallarda dönüyor ve reklamccılar için reklam denilen şey, 18.00-22.00 arası. Burada artan reklamlar gün içine bedava dağıtılıyor ve Show gibi yan kanallara gidiyor. Ben denetimdeyken, Show'un gelirinin tamamına yakını, Cine 5'e gelen yıllık reklamların prime time artıklarıydı.

Bunu neden anlattım. Elimizdeki gücü bilelim. Bugün GS sayesinde bu kanalda sadece Erman gibi angutlar değil, kameranından reklamcısına, taşeron temizlikçisinden set işçisine bir sürü insan yemek yiyor. Çünkü Unilever, GS-FB rate yaptığı için yıllık 3 milyon $ parayı gönül rahatlığı ile buraya taahhüt ediyor.

Bugün Galatasaray "ayağınızı denk alın, sözleşmeyi feshedebilirim bak ha" derse :

1) Kontratı ihlalden doğan tazminat şartı Mahkemelik olur. Bu mahkeme 3 yıl sürer (bu arada Türkiye'nin en bilinen hukukçuları ve bilirkişileri İstanbul Üniversitesi mezunudur ve neredeyse tamamı Galatasaray Lisesi kökenlidir). Yani Galatasaray'ın tazminat zararı yarın sabah doğmaz.

2) Ama yarın sabah P&G, BP, Castrol, Fortis Bank aklına kim geliyorsa Karamehmet yayın grubunu kapısını çalar: Reklam bütçeleri revize edilecek. Şartlarda olağandışı değişiklik var. Ve sonuçta, 1 sabah sonra Karamehmet yayın grubunun en pahalı reklam mecrasının gelirleri en hafifinden % 30-40 göçer.

Bunda Galatasaray'ın göreceği zarar, yayın gelirinden ilk planda mahrum olmasıdır ama bugün kenarda yamyam gibi bekleyen D-Smart sayesinde ciddi bir pazarlık yapılarak hatta potansiyel tazminat da sigorta ettirilerek kanal değiştirilir. Yukarıda da dediğim gibi, şartlar konulur; Galatasaray tüzel kişiliğini rencide edecek yayın yasaktır!

Ben, dava açmaktan, ihtar vs. göndermekten hiç yana değilim. Efektif bulmuyorum çünkü. Ben, bize dava açılmasından yanayım. Ha, tabi bu arada nasıl Erman ve Rıdvan Lincoln'ü hedef gösteriyorsa, onlar da Galatasaray taraftarına hedef gösterilir olur biter. Yeter ki biz gücümüzü bilelim.

Neyse konuyu bir komiklikle bağlayalım.

Dün TRT'de Mehmet Demirkol Lincoln'e sarı kart verilsin falan diye saçmalarken ve Ertuğrul Dilek maçın tekrarını isterken bakın neler olmuş ?

http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/ ... sp?gid=229

Erdoğan Arıkan şaşırdı
hurriyet.com.tr 1 Aralık 2008

TRT'nin Stadyum programı dün gece yine bomba yaptı.

Galatasaray'ın eski golcüsü Hakan Şükür'ü transfer ederek dikkatleri üstüne çeken Stadyum'da dün gece Kayserispor-Trabzonspor maçı tartışılırken sunucu Erdoğan Arıkan bir anda o sırada devam eden Galatasaray-Hacettepe karşılaşmasına atıfta bulunarak ''Evet sayın seyirciler dakika 82.. Galatasaray bir penaltı vuruşu daha kullanıyor'' dedi.. Arıkan daha sonra penaltıyı anlatmaya başladı ve vuruşu yine Baros'un kullanacağını ifade etti. Ancak Erdoğan Arıkan penaltı vuruşunu canlı canlı anlattıktan sonra ''Aaaaa. Yanlış yaptım. Bu önceki penaltı. Meğerse televizyonda tekrarı veriliyormuş'' diyerek seyircilerden özür diledi.

Stadyum'un sunucusu daha sonra yorumcular Hakan Şükür, Mehmet Demirkol ve Ömer Üründül'e dönerek ''Yahu bana da bomba yaptırdınız'' diye serzenişte bulundu. Böylelikle Erdoğan Arıkan, maç içinde tekrarı gösterilen penaltıyı başka bir penaltı atışı sanarak canlı anlatan ilk spiker olarak da televizyon tarihine geçti.


Bunlar yorumcunun kabzımal olmayanları bir de :D .

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:29 am
by Cengiz Akgun
Ufuk Sezekkaplan wrote: ..
Cengiz agbi, olagan bir rekabet piyasasında hiçbir kuruma kafasına göre kontrat bozma imkanı vermezler. Bunun yaptırımlarını hepimiz az buçuk biliriz. Ancak bugün Türkiye'de rekabet piyasası sağlıksız, tekellerin emrinde.
.. .
Kafasina gore kontrati bozma neden olsun. Sen evini kiraya versen ve kiracin evi kerhaneye cevirse yapilan o kontratin gecerliligi nedir? Ben de zaten ozur dilesinler diyorum. Ondan sonra tekrar kontrat uygulansin. Resmen yapilan yayinda suca tesvik var. "Ben olsam onu sIkIstiridim" diyor. Oburu de "ayagi kirilirsa akli basina gelir" diyor. RTUK kutuk bir boka yaramayacagi ortada. En azindan hicbir GS'li futbolcu ve Teknik adamini bu adamlarin kanalina cikartmam.

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:41 am
by Serif Halimler
Ufuk Sezekkaplan wrote: Erdoğan Arıkan şaşırdı
hurriyet.com.tr 1 Aralık 2008
sunucu Erdoğan Arıkan bir anda o sırada devam eden Galatasaray-Hacettepe karşılaşmasına atıfta bulunarak ''Evet sayın seyirciler dakika 82.. Galatasaray bir penaltı vuruşu daha kullanıyor'' dedi.. Arıkan daha sonra penaltıyı anlatmaya başladı ve vuruşu yine Baros'un kullanacağını ifade etti. Ancak Erdoğan Arıkan penaltı vuruşunu canlı canlı anlattıktan sonra ''Aaaaa. Yanlış yaptım. Bu önceki penaltı. Meğerse televizyonda tekrarı veriliyormuş'' diyerek seyircilerden özür diledi.

Stadyum'un sunucusu daha sonra yorumcular Hakan Şükür, Mehmet Demirkol ve Ömer Üründül'e dönerek ''Yahu bana da bomba yaptırdınız'' diye serzenişte bulundu. Böylelikle Erdoğan Arıkan, maç içinde tekrarı gösterilen penaltıyı başka bir penaltı atışı sanarak canlı anlatan ilk spiker olarak da televizyon tarihine geçti.
.
Yuh ki ne yuh. Böyle seyleri benim 70'i bulmus Annem söyler
Futbol ile hic isi olmamis, biz de güleriz.
Hatta güldügümüzü farkettigi icin her tekrarda özellikle söyler.
Mehmet Demirkol zaten iki yildir Galatasaray'a bindirmeye cok merakli.
Ömer Üründül zaten FB ye toz kondurmuyor.
Yeni yorumcu Hakan Sükür yorum konusunda aralarinda cok amatör.
Tarafsiz olacam diye ilk iki programda sadece Galatasaray'da yasadigi olumsuz konulari anlatiyo, dürüst cocuk iste!
Galatasaray'da futbol oynamis veya Galatasaray taraftari olan yorumcular Galatasaray'i kör gözle kayirmiyor nedense.
Fakat öbür takimin eski oyunculari veya taraftarlari TV de yorumcu olunca masallah sanki Tribünde mac izler gibi yorum yapiyorlar.
Örnek isteyen varsa veririm.

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:52 am
by Ozgur A. Boztepe
Terim ilk kez galatasarayin basinda oldugu donemde bu tip bir olay olmustu. Bir mac ertelenmisti ve Galatasaray'a karsi demecler verilmeye baslanmisti. Terim' e sormuslardi ne zaman oynamak istiyorsunuz maci diye oda " Isterlerse yarin oynariz, Isterslerse Marsta oynariz."

O tip demec lazim. Maci tekrarlasalar ne olucak tekrarlatmasalar ne olucak, sakatliktan yeni cikanlar daha iyi durumda olur, 3 degil 5 atariz. Bunlar cok ufak seyler arkadaslar. Ama bu ufak seyleri o kadar onumuze atiyorki basin, asil olan Spor Takimi yoneticiligine, ve 5-10 yilllik klup planlmasina bakmiyoruz bile.

Posted: Tue Dec 02, 2008 3:57 am
by Ugur Sahin
Yorumcuların bilinçaltı yansımaları

BANU K. YELKOVAN


Lincoln, eski takım arkadaşı Hakan Şükür tarafından üstü kapalı eleştirildi.


Galatasaray-Hacettepe maçının sonlarına doğru, Lincoln kendi yarı sahasından aldığı bir topu ayağının üzerinde sektirdi, sonra bir daha sektirdi, sonra bir daha sektirdi, sonra bir daha sektirdi ve yarı sahayı böyle top sektire sektire geçti. Galatasaray o sırada galip durumdaydı, herhangi bir Hacettepeli de topa müdahale etmedi. Pek çoğumuz için maç içinde ilginç bir pozisyondu. “Aaa Lincoln’e bak” dedik, geçtik.

Akşam Erman Toroğlu maçı yorumlarken bu pozisyonun herkes için aynı anlamı taşımadığını öğrendik. Toroğlu, aynen bu kelimelerle, “Ben Hacettepeli olsam, bu hareketten sonra Lincoln’ün peşine takılırdım” dedi. Şansal Büyüka’nın “Kötü örnek olma hocam” müdahalesi sonrasındaysa, “Ben takılırdım ama onlar takılmasınlar” diye düzeltti!..
NTV’de Rıdvan Dilmen Lincoln’ün bu tarz hareketlerine o geçenlerde attığı topuk golü sonrası tavrını zaten koyduğu için müsterihti. Maçın ‘kural-hakem-neyse ne’ hatası yüzünden tekrar edileceğinden emindi de çarşamba mı oynansın, sonraya mı kalsın 11’e 11 mi oynansın yoksa hata yapılan andan mı başlasın onun kararını vermeye çalışıyordu.

Sözleşmeyi okuyan kim

O sırada Stadyum’da Hakan Şükür içinde Hakan Şükür geçen cümleler kuruyordu: “Hakan Şükür tipinde bir oyuncu almadan Hakan Şükür’ü satamazsınız” gibisinden. Sonra “Bu çok önemli bunu söylemem lazım” diyerek şunları anlattı: “Takımda, rakamı sadece fikir olsun diye öylesine söylüyorum, genç ve yetenekli bir oyuncu diyelim 300 alıyor, hemen yanında oynayan yabancı meslektaşı 3,5 milyon alıyor. Ama bu genç oyuncu Avrupa’ya gitmek istediğinde kulüp onu transfer etmek isteyen kulüpten 10 milyon istiyor. Şimdi kontratlarda yazan maddeye göre kulüp istediğinin en az yüzde 20’sini oyuncuya vermek zorunda ama bizde kontratları okuyan kim? Zaten dikkat ederseniz bu yabancılar hiç ‘maç başı’ kontratlara imza atmazlar. Sonra Konya’da saha buzlu gitmez, deplasmana gitmez... O zaman insan, ‘O kaç lira alıyor, ben kaç lira alıyorum. O Konya’ya gelmedi. Ben geldim. O oynamıyor. Ben oynuyorum’ diye düşünüyor ve etkileniyor” dedi. Kazanılan şampiyonluklarda hep bir ‘ruh’tan bahsedildiğini ama bu ruha dahil olan yabancı oyuncuya hiç rastlamadığını sözlerine ekledi.

“Biz bütün bunları klişe zannediyorduk, meğer hepsi gerçekmiş” ruh halinde dinledik. Hadi Erman Toroğlu yoruma yer bırakmayacak kadar net bir şekilde “Gidin adamın bacağını kırın” diyordu da Hakan Şükür’ü hangi kategoriye koymalıydık acaba? Kendisine atfedilen bütün ‘hizipçiliği’ kendi ağzıyla itiraf etmesini üzülmeden seyretmeli miydik? Futbolcular kontratlarını (bile) okumuyorlarsa bunun suçlusu da biz miydik? Yoksa koşmaktan nabız 180 atar, beyne oksijen gitmezken, bir yandan da takım arkadaşını yan gözle keserek “O kaç alıyor, ben kaç alıyorum?” diye düşünebiliyor yetenekte, onlara özellikle pas atmıyor beceriklilikte olmalarını takdir mi etmeliydik? Belki de takım içinde takım yaratmaktan, yabancıları takımdan saymamaktan, sen-ben ayrımı yapmaktan, genç Türk futbolcuları isyana teşvik etmekten suçlu bulup sadece ayıplamalı mıydık? Ya da kendisi de birden fazla ülkede ‘yabancı’ olmuş ve o ya da bu sebeple yapamamış birinin bilinçaltı yansımaları olarak ilgiyle dinlemekle mi yetinmeliydik?

Geçen sene yediği tekmelerden hayata küsmüşken kimse kendisi hakkında bu kadar konuşmayan Lincoln meğer nelere kadirmiş, bu sayede onu da anladık.

Üyesi olduğum bir mail liste düşen mesajı konuyla ilgili en iyi yorum olarak aynen alıntılıyorum: “Lincoln’un top sektirdiği dünkü maçtan sonra Futbol Federasyonu acilen toplansın ve desin ki gol sonrası yengeç dansı yapmak, gol sonrası tribünlere sus işareti yapmak, kucağında bebek varmış gibi kolları sağa sola sallamak, röveşata ile gol atmak veya buna teşebbüs etmek, bacak arası atmak veya denemek, topu rakibin sağından atıp solundan geçmek, kaleye 25 metreden daha uzak yerden saatte 70 km hızı geçebilecek ve üç direk arasını hedefleyen rakibi aşağılayıcı şut atmak ikinci bir emre kadar yasaklanmıştır.” Evet, aynen böyle desin ki cümleten rahatlayalım...

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx? ... goryID=103

Posted: Tue Dec 02, 2008 9:22 am
by Ismail Gezer
Bende maçın tekrarlanmasını isterim. Devre arası ciddi bir hazırlık maçı yapılmış olur.

O önemli değil, önemli olan yönetimin basın leşkerlerine haddini bildirip bildiremeyeceğidir.

Adnan Polat sadece "takımı beğenmedim" demek için mi konuşacak?

En azından resmi siteden bir açıklama bugünde gelmezse bunların adamlığından şüphe etmeye başlyacağım!

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:38 pm
by Ugur Sahin
http://www.sabah.com.tr/haber,4F6AD742C ... BB4E0.html
Lincoln: Futbolun bir şov olduğu unutuluyor

G.Saray'ın yıldızı, üzerine yürüyen Arıca'ya cevap verdi; "Amacım taraftarımızı coşturmaktı" dedi..
Galatasaray'ın Brezilyalı yıldızı Lincoln, Hacettepe teknik direktörü Erdoğan Arıca'nın maç sonrasında kendisine saldırmasına ve yaptığı açıklamalara bir anlam veremediğini belirtti. Lincoln "Galiba hala futbolun bir şov olduğunu öğrenemediler. Benim amacım asla rakiplerimi küçük düşürmek değildi. Topu sektirirken çevremde Hacettepeli oyuncu da yoktu. Ben o soğuk havada tribünlere gelen Galatasaraylı taraftarlara estetik hareketlerle teşeklür etmek istedim. Dünyanın her yerinde bu tip estetik hareket yapan futbolcular var. Bu türden bir tepki aldıklarını duymadım. Samimiyetime inanmayıp beni hala suçlayanlar varsa özür dilerim ama ben bu oyunu böyle oynamayı seviyorum."

Fazla efendi bu adam. Erman'a deseydi de "Çok meraklıysan gel Florya'ya da kim kimi kovalıyor" diye. Hala suçlayanlar varsa özür dilerim falan diyor.

Emre'ye basın tribününe kol gösterdiğinde kızılmıştı; o zamanki düşüncem giderek daha da pekişiyor: Kol göstermek bile az gelir bu hayvanlara.

Ugur

Posted: Tue Dec 02, 2008 1:55 pm
by Ali Gursel
Ugur Sahin wrote:http://www.sabah.com.tr/haber,4F6AD742C ... BB4E0.html
Lincoln: Futbolun bir şov olduğu unutuluyor

G.Saray'ın yıldızı, üzerine yürüyen Arıca'ya cevap verdi; "Amacım taraftarımızı coşturmaktı" dedi..
Galatasaray'ın Brezilyalı yıldızı Lincoln, Hacettepe teknik direktörü Erdoğan Arıca'nın maç sonrasında kendisine saldırmasına ve yaptığı açıklamalara bir anlam veremediğini belirtti. Lincoln "Galiba hala futbolun bir şov olduğunu öğrenemediler. Benim amacım asla rakiplerimi küçük düşürmek değildi. Topu sektirirken çevremde Hacettepeli oyuncu da yoktu. Ben o soğuk havada tribünlere gelen Galatasaraylı taraftarlara estetik hareketlerle teşeklür etmek istedim. Dünyanın her yerinde bu tip estetik hareket yapan futbolcular var. Bu türden bir tepki aldıklarını duymadım. Samimiyetime inanmayıp beni hala suçlayanlar varsa özür dilerim ama ben bu oyunu böyle oynamayı seviyorum."

Fazla efendi bu adam. Erman'a deseydi de "Çok meraklıysan gel Florya'ya da kim kimi kovalıyor" diye. Hala suçlayanlar varsa özür dilerim falan diyor.

Emre'ye basın tribününe kol gösterdiğinde kızılmıştı; o zamanki düşüncem giderek daha da pekişiyor: Kol göstermek bile az gelir bu hayvanlara.

Ugur
Kesinlikle fazla efendi. Senin cevabin da fazla efendi, bir iki GSli cikip, ulan it, bir mac Ali Sami Yen'de tribune gel de kim kimi kistiriyor gorursun diyecek, hatta birkac yerden edilecek bu laflar. Aslinda en dogrusu GS klubunden bir basin aciklamasi, su kadar:

Kamuoyunda gectigimiz gunlerde bir oyuncumuzun saha icinde top sektirmesi ile ilgili gelisen tartismalarin basin mensuplarina ve ozellikle populer bir televizyon yorumcusuna karsi fiziksel saldirilara donmesinden derin endise duyuyoruz. Hep takdir ettigimiz basinimizin asiri taraftar gruplarinin bu tip saldirilarina maruz kalmamalarini temenni ediyoruz.

Bunu soyle birak, bir kelime daha fazlasina gerek yok.

Aslinda biraz eglence seven bir yonetici cikip "biliyorum dogru degil ama ben taraftar olsam bu yorumcuyu kistirirdim" diyecek.

Emre konusunda burada yirtindimdi, bu adamlara kol falan surata tukuruk gibi, yarabbi bin sukur derler. Terim gibi kopek muamelesi yapacaksin hepsine, o zaman bak nasil sevimli olurlar, "Sayin Terim, taraftar ve takim sizi cok derinden seviyor, bu konuda bir yorumunuz olacak mi?" tipi sorular sorarlar. Kendi anladiklari lisandan goz dagi vereceksin, biraz sabah evden cikarken etraflarina bakinsinlar, bir macta bir-iki kez tartaklansinlar falan, bak sonra nasil "Sevgili Sansar, Lincoln topu ne guzel aliyor, evet hocam, gol olmadi sutu ama bence haftanin golu secelim" meali laflara doner is.

Lincoln'un demeci gercekten fazla kibar, bu tip adamlar bunu yanlis anlar, bu heriflere alenen ya da aba altindan buyuk bir sopa gosterecegini umuyorum klubun. Tavuk mu kistiriyorsun ulan diye birileri biraz oksarsa cok cok iyi olur bunlari, cok terbiyesizlestiler cunku.

Ali

Posted: Tue Dec 02, 2008 2:56 pm
by Ufuk Sezekkaplan
Bugün Fatih Altaylı'nın Habertürkte yazdığı yazıdan bir alıntı:

"Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün Aziz Yıldırım ile yaptığı derbi öncesi sohbeti bir gazeteci olarak utançla okudum.
Aziz Yıldırım, bildik üslubuyla konuşuyor ve Özkök aracılığıyla tehditler savuruyor. Diyor ki, “Kırıcı yayınlarla ilgili olarak Digiturk’ü uyaracağız. Bu yayınlar sürerse haber amaçlı olarak verilen 3 dakikalık yayınları verdirtmeyiz”

Aziz Yıldırım’ın “Kırıcı yayınlar” dediği sözler Erman Toroğlu’na ait.
Hürriyet yazarı Toroğlu, bir süredir Aziz Yıldırım’ı eleştiriyor ve Yıldırım bundan memnun değil.

Digiturk’ü uyaracaklarını söylüyor.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Özkök kös kös dinliyor.
"

Galiba 1 Aralık'ta FB taraftarının Lig TV protestosu olacaktı. Bunun nasıl bir etkisi oldu veya oldu mu bilmiyorum ama bu hafta tartışmalı geçen Beşiktaş maçlarından bir pozisyon verilmezken Pazar akşamı bize yağdırdılar. Yani Aziz Yıldırım'ın tepkisi ince bir sonuç verdi gibi görünüyor.

Bence hazır şartlar FB ile işbirliği yapmamızı gerektiriyor, yapalım. Onlar da kabzımal yayıncılıktan dertli, biz de.

Yalnız benim tahminim bizim yöneticiler tv. seyretmiyor. Pazar akşamı konuşulanlardan kişmsenin haberi yok. Bu kadar sessizlik olmaz çünkü.