Cengiz Akgun wrote:Murat Kara wrote:
[Eğitim sistemi ile organize olarak damardan verilen bürokratik düşünme (nam-ı diğer ezbercilik), siyasetten kaynaklanan organize olamama (nam-ı diğer diktatörlük), yoksulluktan kaynaklanan kendini aşamama (nam-ı diğer özgüvensizlik), yurt dışına çıkarken tarihten kaynaklanan aşağılık duygusu (nam-ı diğer ezilmişlik)...
En önemli neden birincisi. YÖK diye bir kurumu olan bir ülkede böyle bir soruyu sormak bile ilerici sayılabilir (kusura bakma Kerem, amacım YÖK konusu açmak yada sana sataşmak değil ama YÖK, bürokrasinin üniversite ortamında bile kurulabildiğinin bir kanıtı. Üniversite seviyesinde YÖK gibi bir kurum varsa orta öğretim ve ilk öğretimin ne halde olacağını hayal etmek bile zor).
Bunun en ba$ina tembelligi yazacaktin ama yazmami$sin.
Unutmadım. Çünkü bu hipotezin bir safsata olduğunu biliyorum. Diğer dört tespite katılmış görünüyorsun. Hangi dağda kurt öldü?
Bu arada yine dayanamayıp çanak tutmuşşun.
Her ülkede her türlü insan mevcut. Örnek vermek istedikten sonra örnek çok.
Genelleme yapabilmek için ise istatistiklere bakmak lazım. Mesela ben sana aklımda kalan kaba taslak bir kaç istatistik sunayım Türk halkının ne durumda bulunduğuna dair:
Gelişmiş yada gelişmekte olan hemen her ülkede olduğu gibi halkın yüzde 35 civarı çalışıyor (yüzde 30-40 arasında değişiyor). Gerisi yaşlılar, çocuklar, sakatlar vs
Çalışanların arasında, şehirlerde çalışanların yaklaşık üçte birinin sosyal yardım alma hakkı var. Köylerde bu oran yaklaşık dörtte bire düşüyor. Yani devletin parasını çatır çatır yiyorlar lafı bir safsata. Kaldı ki sosyal yardım alanlar çok yüksek seviyede sigortaya para ödüyorlar.
Türkiye'de bir çok sektörde resmi olarak ortalama çalışma saati 48, ki normalde bunun çok üzerinde çalışıyorlar.
Senin tembel dediğin bireyler eminim gerçekten tembeldir ama ne yazık ki o bireyler ya başkasının sırtından geçinmeyi başarıyla öğrenenler yada her ülkede görülen yüzde bir, yüzde ikilik gerçek tembeller, ki bunları da sakatlar kategorisine koymak mümkün.
Türkiye'nin şu andaki en büyük sorunu bürokrasidir. Bürokrasinin patronu kim onu söylemeye bilmem gerek var mı? Halkın verdiği vergileri iç edenler, ona buna peşkeş çekenler, halkı cahil bırakanlar, ülke gelirinden yeterli payı almasının önünü kesenler vs hep bürokrasinin içinde kendine yer edinenler.
TFF'nin bürokratlaşması, milli takımın bürokratlaşması vs de bu nedenle. Böyle bir bürokrat kültürü yerleşmiş durumda ülkede. Bunun önü alınmadan hiç birşeyin önü alınamaz. O da köklü değişiklik demek.
Halk da bunu görüyor ve hatta AKP gibi tehlikeli alternatiflere bile yönelebiliyor bu bürokrat illetinden kurtulabilmek için. Halkın önüne başka alternatif çıkaran yok, halk ne yapsın? O nedenle halkı suçlayamıyorum.
Özetle: Türkiye'de çok çalışıp bir yere gelenler kendilerini kaf dağının ardında görme hatasına kolayca düşüveriyorlar. Bu onların ne tembel olduğu anlamına gelir ne de aptal. Sadece süpermen değil, insan oldukları anlamına gelir. Futbolcular da bundan paylarını alıyorlar.
Kültür seviyesi arttıkça bu da düzelir. Bu seviye artışını yavaşlatan bürokrasi de zamanla çöpe gider. İdeali ise bunun tersini yapabilmekte. Yani önce bürokrasiyi çöpe atıp, kültürel seviyenin önünü açmakta.