CİMBOM'A IMF FORMÜLÜ (Murat Sabuncu-Referans)
Geçen hafta cumartesi günü Galatasaray’ın yeni yönetimi seçildi. Bu konuda spor sayfalarında bol bol haber ve yorum okudunuz. Ben olayın biraz daha ekonomi yanına bakmak istiyorum. Galatasaray’ın durumu belli. Parasal açıdan çok zor bir durumda. Kısa bir sürede sadece bankalara ödemesi gereken tutar 59 milyon dolar. Bunun ertelenmesine çalışılıyor. 2005 yılında Galatasaray’ın gelirleri 35 milyon 265 bin 829 dolarken giderleri 58 milyon 141 bin 419 dolar olmuş. Kulübe gelir getirmesi umut edilen tek proje Riva. O konuda da pek çok pürüz ve anlaşmazlık var. Futbolcular aylardır doğru dürüst maaş alamıyor ve maç aralarında haklarının yendiğini düşündüklerinde hakemlere "Zaten 8 aydır para alamıyoruz, bari siz yapmayın'' diye bağırıyorlar. Bir ay önce Fenerbahçe fanatiği finansçı bir arkadaşım Galatasaray’a gönül verdiğimi bildiği için “Sizin işiniz tam IMF'lik'' diye espri yapmıştı.
Cumartesi günü yapılan seçimlerden sonra kazanan ekibin listesine baktığımda bu esprinin bir anlamda gerçekleşmiş olduğunu gördüm. Özhan Canaydın’ın listesindeki isimlerden birisi halen IMF’nin danışmanı olarak yurtdışında çalışmalar yapıyordu. Bu isim Türkiye’ye yabancı değil, eski Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Engin Akçakoca.
Akçakoca, Kemal Derviş tarafından göreve çağrılmış, bankacılık sektörünün en krizli günlerinde, sektöre çekidüzen vermek için yoğun çaba sarf etmişti. BDDK’daki görevinden ayrıldıktan sonra ise IMF’nin tavsiyesiyle Nijerya Merkez Bankası’na danışmanlık yapmaya başladı. Galatasaray’daki yeni göreviyle ilgili konuşmak için aradığımda “Şu anda Bişkek’teyim biliyor musunuz?'' diye telefonu açtı. Nijerya’dan sonra Kırgızistan ve Filistin’e de IMF adına danışmanlık hizmeti veriyordu.
Görev verilirse yaparım
Galatasaray yönetiminin seçimi sırasında Türkiye’de olamamıştı. “Okullu değilim ama iyi bir taraftarım'' diye tarif etti Galatasaraylılığını Akçakoca. Bu gazetenin okurları bilirler ama yine de hatırlatayım. Kendisi TED Ankara Kolejlidir ve ODTÜ İşletme Bölümü mezunudur. Profesyonel bankacılık hayatının önemli bölümünü, 1991 ile 2000 yılları arasını Koçbank’ta Genel Müdür olarak geçirmiştir. Biliyorsunuz, Koç’ta baba Rahmi Bey Beşiktaşlı, oğulları ise Fenerbahçelidir. Koç’ta Galatasaraylılık zordur yani. “Kulüp mali olarak zorda, o yüzden mi yönetime alındınız'' diye sordum “Böyle düşünmüş olabilirler'' diye yanıt verdi. “Peki bu konuda mı çalışacaksınız'' sorumun yanıtı “Görev verilirse zevkle'' oldu. Yönetim için davet ise Başkan Özhan Canaydın’dan gelmişti.
Listedeki bir diğer “sıkıntılı ekonomilerde çalışma uzmanı'' ise Işın Çelebi. ANAP iktidarında ekonomiyle ilgili Devlet Bakanlığı yapan Çelebi, özellikle "borç yönetimi" konusunda uzmandır. Umarım bu iki uzman, kulüpteki işadamları ve taraftarlar el ele verir de Galatasaray şu mali darboğazdan en kısa sürede kurtulur. Zor şartlarda ligde zirveye oynayan takım, işler yoluna girince yeniden sadece Türkiye liglerinin değil Avrupa’nın da üst sıralarını zorlar.
Galatasaray’ın sıkıntısına ilaç olmaya geldi, para kazandığı sektörde de sıkıntısı var, isyan etti.
Galatasaray’ın yeni yönetiminin en parlak isimlerinden birisi hiç şüphesiz Adnan Polat. Sıkıntılı günlerinde takıma sahip çıkmak için yaptığı bağış kampanyası çeşitli tartışmalara yol açsa da geçmiş tecrübelerini dikkate alarak onun olduğu yönetimden iyi işler çıkacak diye düşünüyorum. Peki Galatasaray’ın mali sıkıntısına ilaç olmaya gelen Polat kendi iş hayatında ne durumda? Kısaca özetleyeyim: Polat Ailesi'nin en önemli iş kollarından biri seramiktir. Aile, 1972 yılında kurulan Ege Seramik’in sahibidir. Adnan Polat aynı zamanda Seramik Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Federasyonun sahibi olduğu Seramik dergisinde Polat’ın yazdığı başyazıdan anlıyoruz ki iş hayatı biraz sıkıntılı. Bakın Polat ne demiş:
“Yarattığı katma değer itibarıyla ülkemizin en başta gelen endüstrisi seramik sektörü, içerisinde bulunduğumuz şu günlerde sıkıntılı günler yaşıyor. Sektör olarak firmalarımızın menfaatlerini bir kenara bırakarak ülkemizin yararları doğrultusunda yapmış olduğumuz çalışmalar artık öz kaynaklarımızı tüketme aşamasına geldi.
Dünyanın en pahalı enerjisini kullanıyoruz. Petrol fiyatı çıkıyor, enerjiye zam geliyor, petrol fiyatı düşüyor gene enerjiye zam geliyor. Enerji kullanmak özel bir vergi mükellefi olmak anlamına geliyor. Rekabet edeceğimiz Avrupa ülkelerine yetişmek bir tarafa, listeye her geçen yıl bir başka dünya ülkesi ekleniyor. Geçen yıl Çin eklendi, bu yıl Hindistan, seneye İran devam edip gidiyor. Çünkü Avrupa ülkelerinde ve bu ülkelerde bizdeki gibi anormal enerji fiyatları yok.
Çünkü Avrupa'da ve bu ülkelerde çalışanların ücretleri üzerinde bu denli ağır vergi yükü yok. Biz çalışanlarımıza daha az ücret ödemek istemiyoruz. Fakat ödediğimiz ücretin kaldıramayacağı kadar vergi ve işveren payı ile karşı karşıya kalmayalım istiyoruz.
Bütün bunlardan sonra bin bir fedakârlıkla yapmış olduğumuz ihracattan elimize geçen para her geçen gün azalıyor. Çünkü liman ücretleri her gün artıyor, kara yolu taşıması pahalılaşıyor, hammadde fiyatları artıyor. Enerji zamlanıyor. Yeni Türk Liramız da her geçen gün daha fazla kuvvetlendikçe yabancı kurlar düşüyor, gelirimiz azalıyor. Dış ticaret istatistiklerinde ihracatımızda bariz bir düşme gözlüyoruz.
Siyasilere durumumuzu yeterince anlattık, tedbir alınmasını istedik. Tedbir olarak da ayrıcalıklı koruma istemiyoruz. Sektörde taşların yerli yerine oturmasını ve dengeleri koruyan bir yapı içerisinde haksızlığa sebebiyet vermeyen bir teşvik mekanizmasının gündeme gelmesini bekliyoruz.'' Bir yandan mali açıdan sıkıntılı Galatasaray diğer yandan sıkıntılı, “teşvik'' isteyen seramik sektörü. Her ikisinde de üst düzey yönetici pozisyonunda Adnan Polat. Açıkçası işi zor. İzleyelim ve görelim bakalım nasıl halledecek bu işleri.