Gecen hafta Kulu'daydim. Bir ara gorduklerimi yazacagim.
Alpay Dedeoglu wrote:Isvecteki arkadaslar icin istek parcası ''KULULU olayı'':
Hurriyetten
''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, İsveç Başbakanı Frederik Reinfeldt'i kabulüne "Kulu esprileri" damgasını vurdu.
İsveç'te Konya'nın Kulu ilçesinden çok sayıda Türk'ün yaşaması nedeniyle Ankara temaslarına başlamadan önce bu ilçeyi ziyaret eden Reinfeldt, ziyaretle ilgili izlenimlerini Gül'e anlattı. Kulu'nun çok şirin bir ilçe olduğunu, çok sayıda evin İsveç tarzı olmasının kendisini şaşırttığını ifade eden Reinfeldt, "Kulu İsveç'te Türkiye'nin en büyük kenti sanılır. Oysa çok şirin ve sakin bir yer. Ülkemizde yaşayan Türklerin memleketini görüp güzel anılarla ayrıldığım için çok mutluyum" dedi. Gül'de Reinfeldt'in bu sözlerine, "Kulu'nun İsveç'te en büyük Türk kenti olarak bilindiğini ben de duydum. Belçika'ya gittiğiniz zaman da, aynı kanı Afyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesi için vardır. Özellikle Brüksel'de çok sayıda Emirdağlı yaşar" karşılığını verdi.''
Peki nedir bu Kululu. Buda eksi sözlükten:
*ankara'ya 1 saat uzaklıktadır.
*çoraktır, yerlileri bir ağacı yayla sayabilmektedir. isveç'e göçenleri istanbul türkçesini anlamakta güçlük çekmektedir.
*ayrancı tesisleri ve baran tesisleri var karşı karşıya. yazın baran'da benzin alan araçlara limonata servisi vardır.
*kızlara 10 yaşından itibaren stockholm'e vize gözüyle bakılır.
Ayrıca:
toz icinde, tipik bir orta anadolu ilcesidir. yurtdisinda yasayipta bu tozu bile delicesine ozleyenler, "pudurasina gurban oldugum" derler, kafamdaki memleketin resmidir, aidiyet duygusunun kalesidir, gitmesem de gormesem de o koy benim koyumdur.. ne ankarali ne de konyali olabilmis insanlar yasar. konyali'lar pek sevmez, kurtler cok diye belki, ya da daha acik sacik giyilir biraz ondan olabilir, ilceden saymazlar nedense, kululu'lar da konyaliyim demeyi pek sevmezler, ankara'ya daha yakin oldugu icin alisverisler bilmemneler ankaradan yapilir.
adini, afyon'dan 18. yy.'da buraya gocen kulu bey'den aldigi soylenir ama rivayetler de tarihler de kesin degildir.
hemen ustunde bulunan kirk yillik aci gol'un adi duden golu olmus gormeyeli. dunyanin kusu gelir buraya, bir suru kusun goc yolu uzerinde oldugundan mevsiminde uzun objektifli fotograf makinalariyla bir suru yabanci turist ya da biolog gormek olasidir.
dugunleri meshurdur. 3 gun surer, cumadan baslar, pazar gunu "gelin alimi" ile sona erer, kiz evinde ayri oglan evinde ayri dugun yapilir, millet yer icer, icki de su gibi akar ama gizliden.. oyle alenen icilmez, amcalar dayilar babalar..bahce icinde bulunan bir kucuk "dam"da icerler sotede. cok altin takilir, 1 kilo, 2 kilo altin bulunur gelinlerin ustunde. 10 burma bilezik ( ki burkma denir burma yerine), "yedi cuce" dedigimiz bir besi biryerde tarzi birsey, 2 de set fiks olanidir. fazlasi ailenin gucune kalmistir. sonra herkes getirir altin takar zaten, "onduc" denir buna da (odunc demektir, yani biz de onlara takacagiz zaten manasina gelir) herkes onducunu bilir, kendisine gelenin aynisini getirenin cocugunun dugununde takar. takilan altinlar mikrofonla bangir bangir soylenir, biri de liste tutar ki onducler karismasin, herkes geleni goturecegini bilsin diye. bu dugunlerde prada ayakkabili, yves saint laurent parfumlu, ama salvarli kadinlar gorulebilir, buna sasmamak lazim gelir. gelenkle para basabas konusur cunku dugunlerde.
"kis ekmegi" yapilirdi eskiden. son baharda sokaklar mis gibi "yagli ekmek" kokardi. sac boregi diye bilinen muhtesemligin adi bizim orda yagli ekmektir, yogurtlusu bile yapilir, babalar patlicanlisini, cocuklar yumurtalisini sever. 4-5 komsu birlesip her hafta sirayla birine yaparlar, sert sert yuzlerce yufka ustuste dizilir, evin en soguk odasinin kosesine siralanir, kislari bunlar maharetli kadinlar tarafindan islatilarak yumusatilir, bohca gibi katlanir sofraya gelir.. benim gibi ayarsizlar bunu bile beceremez, yarisini kitir birakir, yarisini da hamur eder. islatma islemi ehil ellerde yapilmalidir.
bulgur pilavi olmazsa olmazimizdir, mercimeklisi, sebzelisi, sadesi, tereyaglisi.. bin cesidini yapabiliriz, bizden iyi kimse kisir, mercimekli kofte ve bulgur pilavi yapamaz. bulgur mamulleri bizden sorulur.
kislari patik giyer kadinlar, az daha yaslaninca lastik-mes giymemislerse, lastik-patik giymislerdir, uzun etek (ki buna da maksi denir) giyilir, ustune yelek. bu kululu kadin uniformasidir. yaslilari mutlaka ama mutlaka bembeyaz basortu baglarlar, salvarlari ve bluzları koyu renk olur.
corak degildir, corak diyenler pek iclerini gormemislerdir. her evin bahcesinde envai cesit agac dikilidir. kululular kayisiya para vermez, cunku bahcelerimiz kayisi ve erik agaclari ile doludur bir de kavak severiz galiba. neden bilemem. tuyu falan da cok olur ama?
bahcelerimizde domateslerimiz biberlerimiz, maydonozlarimiz olur. kendimize yetecek kadar olur ama guzel olur. kirt diye ses cikarir biber yerken.
civcive "cuce", kopek yavrusuna "bıddı", sakara "cot" yada "cotaynaz", avluya "havlu" bahceye "hayat", kosmaya "kopmak", yetismeye "unlasmak", herhalde yerine "ellaam", artik yerine "galan", kucuk kerpic evlere "dam", birilerine "gelinbacı" deriz ama kime dedigimizi tam olarak bilmiyorum. yasli bazi kadinlara da "aba" denir ama o da kime denir bilmem. abamiz olmayan yasli kadinlara da "ebe" deriz zaten.
dunyanin her ulkesinde bir kululu oldugunu dusunmekteyim. istatistiki veriler elimde yok ama malezya, danimarka, hollanda, norvec, belcika, isvicre, avusturya, finlandiya, fransa, almanya ve elbetteki isvec ve kanada'da bir suru akrabamiz yasar. eskiden koca koca bavullarla hediyelerle gelirlerdi, ama sanirim artik oyle degil. "gayrı burda da herşiy var gız, nineycaan" diye getirmiyorlardir zannederim. bu akrabalar sayesinde aynen bodrum ya da kusadasi gibi, yazlari 50.000 e cikar nufus belki, kislari da 10.000 civarinda seyreder. cok gelenimiz gidenimiz olur. misafir severiz, agirlamayi severiz, akrabalar gelince bayram edilir. altyapi nasil yetiyor onca millete anlayamam..
volvo, porsche, mercedes, bmw... ve daha bir suru ciks arabanin en son modeli kulu'da cok normal karsilanir, kimse de donup bir porsche'yi incelemez, bu neymis demez. hatta yazlari o son model milyarlik arabalardan, tahmin edilenin aksine topuklu ayakkabi degil, once bir baston, sonra da lastikli bir ayak uzanir, bir "ebe" ya da "dede" arabadan iner ya da indirilir, herkes ebesine dedesine pek kiymet verir.
kanuni ama ahlaki olmayan bazi hadiseler de vuku bulabilir: yurtsidina gitmek icin bir kiz 5 kere nikahlanabilir, kuzenlerine sirayla nikah kiyarak onlari yurtdisina goturebilir, erkekler de boyle isler yapabilir, ama asil evlilikte dugun olur mutlaka. hatta degisen bir bakis acisiyla birkac kez dugun de yapilabiliyor son zamanlarda. olur olmaz tipler birbirileri ile sirf yurtdisina gitmek icin nikah kiyabilir yani. bu huyunu sevmem. zengindir aslinda millet ama sanki memlekette kazanilan para helal degilmis gibi mutlaka yurtdisinda bir suru cile cekerek para kazanmak lazim gelir nedense. bu 50 yillik hic bitmeyen bir akimdir.
konusmalar ve aksan cok degisiktir. biraz kirsehir, biraz ankara biraz da konya etkileri olmakla beraber, bir kululu asla baska bir yerli gibi konusmaz. soru sorarken ozellike, -cek misin, -cak misin ekleri degisir, ceeee ve caaa haline gelir nasil oluyor derseniz bilemem ama ahanda soyle denir:
gidecaa: gidecek misin?
gelecaa: gelecek misin?
yapacaa, idecaa, gorecaa, getirecaaa gibi.
nouruyorun kelimesi, nasilsin yerine kullandigimiz bir kelimedir. nouruyorsunuz gız? gibi.
bir de ek olarak kullanilan -bilir misin? mevzusu vardir. yapabilir misin denmez, yapabiliii, idebiliii, gorebiliii, anlayabiliii... denir.
"goma" diye bir unlemimiz vardir ama anlatamam nasil oldugunu. "goma hele" dedin mi o yana bakmak icap eder, ya da saskinlik ifadesi gibi birseydir. karisik. "gavıırı" diye son derece yaygin kullanilan bir unlemi de hic anlatamam. duruma gore "nouruyorsuuz gavırı? sanki baa essahtan bi ismi yapıyorsuuz?" falan denir. anlatamam.
-musun eki, kulu dilinde -muyun'a donusmustur. biliyor muyun? idiyor muyun? seklinde olur. bir de biliyoruuu, gidiyoruu, geliyoruuu diye sorulur. ekler her zaman degisir. k lere g dedigimizi bilmem belirtmeye gerek var midir?
sadece ege'de degil, kulu'da da kabak ciceginden yemek yapilir ama yanilmiyorsam dolmasi bilinmez, dogum yapmis inegin ilk sutune "agiz" derler, daha yogun olur, bu sut kullanilarak kabak ciceginden bir yemek yapilir. bir kere yemis olmaliyim. tadini hatirlayamiyorum.
"gombe cekmek" diye tabir edilen bir ekmek yapma cesidi de vardir. yufkadan farkli olarak pide gibi disk govdeli bir ekmektir, lembas ekmegi gibi kolay kolay bayatlamaz, azicik parcasi karin doyurur, koyu renk undan, sert hamurla yapilir, ustunde kasikla verilmis sekiller olur.
erkekleri got cibinde daraanan gezer (onca anlattik artik anliyorsunuzdur? got cebinde tarakla gezer demek). durmadan saclarinin onunu tararlar, arkasi uzun yanlari kisa elli yillik sac modeli hala bir numaradr, almanci gencler cins cins kiyafetlerle ve ince degisik sekiller verilmis sakal biyiklar ve saclarla gezerler, uzun sacli kuzenime yasi bir "ebe" "oglaaaan, kimin gızısın??" demis, uyari amacli. cok uzun sacli erkekler pek sevilmez yani. erkek cocuklara da oglaaan diye seslenirler ogluum diye bagirmak yerine. guzum diye severler bebelerini kulu'nun anneleri. bir de yufkadan durum yapmislardir mesela, cocuga vermek uzere. ama ust kismi bos olur bu durumun sekil itibariyla. hemen ust kismini isirirlar ki cocuk bos ekmegi yemesin diye. bunu yaparken de kurtler gibi durumun ustunu isiralim derler, cunku biim oranin kurtleri boyle yaparmis. bu da boyle bir anekdot.
pek okumaz kulu halki, hatta okuyana da acirlar, ne ugrasti yazik, gideydi isvec'e kendini kurtaraydi der gibi. pek makbul degildir yani ilim irfan yapmak.
dunyanin neresine gidersek gidelim, ne dinlersek, ne okursak, ne is yaparsak yapalim, yazlari kerpic damlarda mutlu olmayi biliriz, hepimizi dunyanin bin memleketinden bagrinda toplayan beyaz sivali mavi kapili kerpic evler yikilip yerlerine yeni gorkemli apartmanlar dikilse de, hayatlarin icinde serin olur diye kucuk damlarda oturmayi tercih eden "ebe"lerin dizinin dibinde mutlu oluruz.
(knidos, 18.03.2009 18:02)