Tan Erten wrote:"Entel futbolcu" olarak lanse edilirdi zamanında Erol Bulut. FB'de yapamadı, Yunanistan'da oynuyor uzun süredir.
Ajansspor'da cok guzel bir roportaj var Erol Bulut'la. Ozellikle bir penalti yuzunden gunah kecisi secilmis olmasi ve FB'li yoneticinin yaptiklari, arti Umit Ozat'in FB'de ve milli takimda sol bek oynamasi, Turk-Yunan futbolu arasinda benzerlikler hakkinda soylediklerine dikkat cekerim.
Ozan Ersoy
***********
TÜRKİYE’DE TÜRK OLMAK ZOR
- Avrupa mı, Türkiye mi nerede daha mutlu oldun?
- Şimdi şöyle söyleyeyim. Avrupa’da iyi futbolcunun değerini biliyorlar. Türkiye’de ise iyi futbolcu olmak bazen yetmiyor. Değerinin anlaşılabilmesi için, yani sana saygı gösterildiğini hissettiğin bir sözleşme yapabilmen için maalesef ayrıca yabancı olman da gerekiyor. Türkiye’ye geldiğimde henüz 18 yaşındaydım. Bunları düşünecek yaşta değildim yani. Ancak ben Türkiye’nin en büyük kulübüne, yani Fenerbahçe’ye geldiğim için doğru karar verdiğime de inanıyorum. Fenerbahçe’de ilk senemde şampiyonluk yaşadım. Bu harika bir duyguydu.
YEDEK KALMAK MUTSUZ EDER
- Fenerbahçe’den ayrıldın ve eski takımın E.Frankfurt’a döndün. Peki sonra neden tekrar Türkiye’de oynamayı seçtin?
- Ben aslında E.Frankfurt’a isteyerek gittim. Çok da umutluydum. Ancak beni transfer eden hoca daha sonra yönetimle anlaşmazlığa düştü ve takımı bıraktı. Yeni gelen teknik direktör ise baktım ki beni hiç düşünmüyor. Kafadan silmiş yani. Benim oynayacağım yerde kendi adamını banko oynatıyor, alternatif olarak yedek kulübesinde oturuyordum. Bu yüzden hevesim kaçtı. Tabii ki profesyonel davranmamız gerekir ama bir futbolcunun en çok istediği şey oynamaktır. Bu dünyanın dört bir yanında böyledir. En ünlü kulüplerde parasını tıkır tıkır aldığı halde, yedek kaldığı için mutsuz olan ve ayrılmak isteyen bir çok yıldız oyuncu var. Bunları siz de biliyorsunuz.
İŞİNİ YAPARSAN İYİSİN
- Yurt dışında E.Frankfurt’tan başka Yunan Ligi’nden iki takımda forma giydin. Yunanistan’da forma giymek nasıl bir duyguydu?
- Evet, Yunanistan’ın Panionios ve Olympiakos takımlarında oynadım. Bir Türk futbolcu için gerçekten de zor bir olay gibi gözüküyor. İki ülke arasında bir takım sıkıntılar yaşandığını herkes biliyor. Mesela benim oynadığım takımlarda aslında Türkiye’de oynamak isteyen bir çok Yunan futbolcu var. Ancak gelmekten çekiniyorlar. Mesela Basinas bir ara Beşiktaş’ın gündemine gelmişti. Aynı şekilde Karagounis de Galatasaray’ın. Doğrusu Yunanistan’a gittiğim ilk zamanlar ben de endişeliydim. Ancak daha sonra “Çıkıp futbolumu oynarsam bana kim ne diyebilir ki?..” diye düşündüm. Nitekim aynen de öyle oldu. Panionios’ta gösterdiğim performans müthişti. Yunan medyası beni yılın en iyi yabancı futbolcusu seçti. Bir Türk futbolcu için kolay bir şey değil bu. Ben bunu başardım. Çok da gururluyum bu yüzden.
TARİHİ JÜBİLE HAYALİ
- Jübileni nerede yapmayı düşünüyorsun?
- Fenerbahçe’de. Bu benim en büyük hayalim. Ancak gerçekleşir mi bilemem.
- Peki Olympiakos’ta yapıp tarihe geçmek istemez miydin? Düşünsene, Yunanistan’da jübile yapan ilk Türk oyuncu olurdun.
- Tabii ayrıca yurt dışında jübile yapan ilk Türk oyuncu olma onuru da var. Olympiakos’la 2+1 yıllığına anlaştım. Yani iyi oynadığım sürece 3 yıl daha Yunan Ligi’nde forma giyeceğim. Ancak yeni bir sözleşme yapar mıyım, şimdiden bilemem. Jübile için onların benden kulüpte kalmamı istemeleri gerekir. Bu gerçekleşirse tabii ki harika olur.
RİVALDO MÜTHİŞ BİR İNSAN
- Olympiakos’ta en iyi arkadaşın kim?
- İki yabancı, Rivaldo ve Dani. Rivaldo’nun genelde problemli bir oyuncu olduğu söylenir. Tam tersi, takımda Yunan futbolcular (sebebini bir türlü anlayamadık) kendisine pek pas atmasalar da müthiş uyumlu bir insan.
TAYFUN BUNLARI HAK ETMEDİ
- Peki Fenerbahçe’de oynadığın yıllarda en iyi arkadaşın kimdi?
- Benim canım kardeşim Tayfun. Çok iyi bir futbolcu olmasının yanı sıra, mükemmel de bir arkadaş. Doğrusu şu anda Beşiktaş’ta yaşadıklarını düşündükçe çok üzülüyorum. Tayfun bunları hak edecek bir oyuncu değil. Beşiktaş’ı anlayamıyorum. Hem sancılı günler yaşıyorlar, hem de ellerinin altındaki Tayfun gibi bir değerin kıymetini bilmiyorlar.
HAKAN ŞÜKÜR YÜZÜNDEN AYRILIM
- Fenerbahçe’den en iyi döneminde ayrıldın, neden?
- Ben hiç istemedim ama ayrılmak zorundaydım. Bunun nedenlerini çoğunuz biliyorsunuz zaten. Mâlûm Galatasaray maçında sanırım 20. dakikalarda 2-0 öndeyiz. Üstelik oyunu çok iyi domine ediyoruz. Açıkçası herkes “fark gelecek” diye düşünüyordu. Hakan Şükür’le bizim ceza sahamız içinde bir ikili mücadelemiz oldu. Ben topa yatarak müdahale etmek istedim. Ancak baktım yetişemiyorum, ayaklarımı geri çektim. Hakan ayağını koluma taktı ve düştü. Hakem de penaltı verdi. İşte bu penaltıydı aslında Fenerbahçe ile yollarımızın ayrılmasındaki başlangıç noktası. Ben kırmızı kart gördüm, takım 10 kişi kaldı. Hakan penaltı atışını gole çevirdi. Fark 1’e indi. Maçın sonlarına doğru Hakan bir gol daha atınca maç 2-2 berabere bitti... Ve o sezon sadece bu maçın değil, kaçan şampiyonluğun da faturası bana kesildi. Kesinlikle penaltı değildi ve bana o yıllarda büyük bir haksızlık yapıldı diye düşünüyorum. Çünkü futbol hayatımı Fenerbahçe’de tamamlamayı çok istiyordum.
BENDEN SONRA SOL BEK BULAMADILAR
- Bu yüzden Fenerbahçe’den ayrılmak zorunda kaldın…
- Bu sebeplerin birincisiydi.
- İkinci sebep de mi vardı?
- İkinci sebep Abdullah Kiğılı oldu. O dönemde yöneticiydi ve transfer komitesindeydi. Sezon bitince transferim için benden teklif istedi. Ben teklifimi sundum kendisine, o tuttu bunu basına yansıttı. Yani demeye getirdi ki, “Bakın şu Erol’a! Hem bizi yaktı, hem de bu ücreti istiyor...” Bu son derecede çirkindi. Beni taraftarlara kötü lanse etti. Demek ki istenmiyordum. Ben 4 yıl bu formayı giydim ve taraftarlarla hiçbir problemim olmadı. Son derecede üzüldüm bu olaya ve istemeye istemeye ayrıldım Fenerbahçe’den. Benim için kayıptı tabii ki Fenerbahçe’den ayrılmak ama sonradan herkes gördü ki sadece ben değil Fenerbahçe de kaybetmişti. Yıllarca benim oynadığım sol kanada iyi bir oyuncu bulamadılar. Ben ayrılalı 6 yıl oldu. Bu süre zarfında 10 oyuncu alındı defansın soluna ama hiçbirinden verim alınamadı. Sağ ayaklı Ümit Özat buraya monte edilmek zorunda kalındı. Bu durum Milli Takım’da bile sancı oluşturdu. Ümit, hem Fener’de, hem de Milli Takım’da sol bek oynuyor. Olacak şey değil.
MİLLİ TAKIM İÇİMDE BİR YARA
- Milli Takım dedin de, bildiğim kadarıyla hiç A Milli olmadın. Bunu neye bağlıyorsun?
- Vallahi Şekip abi, bu benim içimde bir yara. Kendimi çok iyi hissettiğim dönemlerde epey umutlanmıştım davet alırım diye ama hep hayal kırıklığı yaşadım. Hele İsviçre ile oynadığımız baraj maçlarında içim içimi yedi. Maçları izlerken televizyonun içine giresim geldi. O kadar hırslıydım o anda. Real Madrid’e mi transfer olmam gerekiyor A Milli Takım’a çağırılmam için doğrusu bilemiyorum. 18 yaşındayken Alman Milli Takımı’ndan teklif aldım ama ben Türk Milli Takımı’nda oynamak istiyordum. Nitekim bunu reddettim. İki ay sonra da Ümit Milli Takım’a çağırıldım. O zaman tercihimi Almanlardan yana kullansaydım şimdi bana herkes “Niye öyle yaptın?” diye soruyor olacaktı. Ben Türkiye’yi tercih ettim ama böyle davrandığım halde bir türlü A milli olamadım. En son Panionios’ta oynarken Şenol Güneş beni izlemeye gelmişti, ancak yine olmadı. Milli Takım’da sol kanatta sıkıntı çekilirken, Yunanistan’da yılın en iyi yabancı futbolcusu seçilmiştim. Şu anda da Olympiakos formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde forma giyiyorum. Ayrıca takımımız Yunan Ligi’nin lideri. Son oynadığımız kupa maçını 4-0 kazandık ve ben iki golün pasını verdim. Anlayacağın istim üstündeyim. Fatih hocam beni bir izlese kesin bu iş olacak diye düşünüyorum. Ancak bu bir türlü gerçekleşmiyor.
- Hiç Fatih Terim seni aradı mı?
- Hayır.
- Peki sen onu hiç aradın mı?
- Ben de aramadım. Yanlış anlamasından korktum. Ben çok istekliyim ama neticede karar Fatih hocanın. Doğrusu ararsam farklı şeyler düşünebilir hakkımda diye endişe ettim.
YUNANLILARLA DALGAMI GEÇTİM
- Yunanistan’la Dünya Kupası eleme maçları için aynı gruptaydık. Olympiakos’tan takım arkadaşın 5 futbolcu aynı zamanda milli takımlarında oynuyor. Biz Ukrayna’yı deplasmanda yendikten sonra antrenmanlarda aranızda neler konuşuldu?
- Aaa, bak çok keyifli günler geçirdim. Ben hep “Biz çıkacağız, siz havanızı alacaksınız” diyordum. Hatta onlarla iddiaya bile girdik. Neticede benim dediğim oldu. İdmanlarda ben onlarla dalga geçerken, onlar da bana “Maçı satın almışsınız” diye takılıyorlardı. O dönemde büyük hüzün yaşanıyordu tüm Yunanistan’da. Çünkü bildiğiniz gibi 2004’te Avrupa Şampiyonu olmuşlardı ve bu yüzden Dünya Kupası’na mutlaka katılmak istiyorlardı. Ancak başaramadılar. Karizmaları çizildi sizin anlayacağınız. Bu yüzden çok üzülmeleri de normal.
İKİ LİG DE BİRBİRİNE BENZİYOR
- Yunan Ligi mi, yoksa Türkiye Ligi mi daha zor? İki ülke futbolunu genel olarak kıyaslayabilir misin?
- Bence ikisi de aynı. İstanbul’da 3 büyük takım var, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş. Atina’da da öyle, Panathinaikos, Olympiakos ve AEK. Türkiye’de 4. büyük İstanbul dışından, yani Trabzonspor. Yunanistan’da da Atina dışından, yani PAOK Selanik. İnanılmaz derecede benzerlikler yaşanıyor. Rekabette de öyle. Bu dört takımın maçlarında, gerek taraftarlar arasında, gerek yöneticilerde gerekse de medyada müthiş heyecan yaşanıyor. Tıpkı bizim derbilerimizde olduğu gibi. Yalnız son yıllarda Yunan futbolu bizi geçti diyebilirim. Evet 2002’de biz dünya üçüncüsü olduk ama adamlar 2004’te Avrupa Şampiyonu oldu. Ayrıca Yunan takımları Avrupa’da bizimkilerden daha başarılı. Sonra Avrupa’da oynayan futbolcu sayıları da bizden çok çok fazla. Türkiye’de iyi olan taraf, Süper Lig’de oynayan tüm takımların gayet güzel antrenman sahaları var. Yunanistan’da ise büyük takımların dışında öyle dört dörtlük antrenman tesisleri yok. Ayrıca büyük maçların dışında Yunanistan’da da statlar pek dolmuyor. İki ülkenin hakemleri bile benziyor birbirlerine. Türkiye’de, hakemlerimizin Dünya ve Avrupa’daki önemli organizasyonlarda maç yönetememenin sıkıntısını yaşanıyor. Aynı sıkıntı burada da var. Ayrıca tıpkı bizde olduğu gibi Yunanistan’da da büyük takımlar hakemler tarafından kollanıyor. Ancak Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar’ın TV ekranlarından hakemlere yönelik sert eleştirileri ve pozisyon tekrarları burada pek yok. Haa, tabii ki maç tekrarlarında hakemin yanlış veya doğru yaptığı burada da konuşuluyor ama bu sadece insanları eğitmek amacına yönelik olduğu için Yunan hakemler, bizimkiler kadar tahribat görmüyor.
ŞİDDETE AĞIR CEZA VAR
- Şiddet olayları ve bunlara verilen cezaları mukayese edersen, ne gibi farklılıklar görürsün?
- Bir kere Yunanistan’da ağır cezalar kesiliyor. Mesela geçen sezon Olympiakos - Panathinaikos maçında çıkan olaylar yüzünden her iki takıma da 2’şer maç seyircisiz oynama cezası verildi. Ayrıca Yunanistan Futbol Federasyonu 300 bin euro da para cezası kesti. Bizde özellikle büyük takımlara karşı bu tür caydırıcı kararlar alınamıyor. Para cezaları da bizde çok düşük.
BURADA DA BAHİS VAR
- Yunanistan’da bahis oynayan futbolcular var mı?
- Evet var. Mesela bizim takımda benim bildiğim 5-6 kişi var.
- Peki bizdeki A.Sebatspor - Kayserispor maçında yaşananları biliyorsun. O tür bir olay yaşandı mı Yunanistan’da?
- Yok hayır. O boyutlarda bir bahis skandalı olmadı.
- Peki sevgili Erol, bize son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
- Yunanistan’da mutluyum. İyi oynuyorum. Taraftarlar beni seviyor. Bir tek idealim var Şekip abi, o da A Milli Takım’a çağırılmak. Eğer ay-yıldızlı formayı giyersem, dünyanın en mutlu insanı ben olacağım.
EROL'UN ANI DEFTERİ
----------------------------
PARREİRA BİLE İNANMIYORDU
1995-96 sezonu… Henüz 20 yaşındaydım. Dünyanın en büyük takımlarından biri olan Fenerbahçe’nin forması giyiyordum. Oldukça başarılı bir sezon geçirmiştik. Ancak yaşadığımız bir takım şansızlıklar nedeniyle en büyük rakibimiz Trabzonspor karşısında 2 puan geriye düşmüştük. Bitime 3 hafta vardı ve bizim deplasmanda Trabzonspor’u yenmekten başka alternatifimiz yoktu. Beraberlik bile bize yetmiyordu. Takımdaki herkes endişeli ama bir o kadar da inançlıydı. Çünkü Trabzonspor Türkiye Ligi’nin en zorlu deplasmanı sayılıyordu ve evlerinde kolay kolay yenilmiyorlardı.. Zaten tüm spor kamuoyu da Trabzonspor’u şampiyon ilân etmişti.
Maçtan bir gece önce rüyamda Trabzonspor’u 2-1 yendiğimizi gördüm. Sabah kalktığımızda rüyamı arkadaşlarımla paylaştım. Herkes “İnşallah dediğin gibi olur” dedi.
Maça Trabzonspor hızlı başladı ve 1-0 öne geçti. Ben yedek kulübesinde oturuyordum. Kulübedeki herkes tüm umudunu yitirmişti. Herkes şampiyonluğun gittiğini düşünüyordu. İlerleyen dakikalarda bizimkiler beraberliği yakaladı. Hocamız “Hazırlan oyuna gireceksin” dediğinde maçın bitmesine artık sadece 7 dakika vardı. Aklıma gece rüyamda gördüğüm skor geldi. Oyuna girerken, o zamanki teknik direktörümüz Parreira’ya “Hocam hiç merak etme, 2-1 galibiz dedim” Kendimden o kadar emin söylemiştim ki Brezilyalı hoca bile suratıma anlamsız anlamsız bakmış ve umutsuz bir yüz ifadesi takınmıştı.
Girdikten tam bir dakika sonra verdiğim pas golle sonuçlanınca, yaşadığım duyguları şimdi buralara sığdırmam imkansız. Hem rüyam çıkmış, hem de biz şampiyonluğun kapısını aralamıştık. Parreira maç sonrasında bana gelerek attığım gol pası için teşekkür etti ve “ Sen girerken ben maçı artık kazanamayacağımızı düşünüyordum. Her şeyin bittiğini sanıyordum. O kadar kararlı ‘kazanacağız’ dedin ki, o andan itibaren ben de kazanacağımıza inanmaya başladım” dedi.
O an yaşadıklarımı asla unutmadım ve yaşantım boyunca da unutacağımı sanmıyorum.
Kaynak: Ajansspor.com