Cüretkâr bir iddia
Şimdilerde ve henüz şimdiden –çünkü sadece 1.5 aylık bir geçmişe sahip- bir takım daha var adını "makinayla" aynı hizada yazdırmak isteyen. Rijkaard'ın Galatasaray'ı bu takım. Evet. Cesaretle cüretkârlık arasındaki çizgide duran bir iddiadır söylemek bunu. Şimdi cüretkârlık çizgisini de net biçimde aşarak daha tuhaf bir şey yapalım. İlk 60 dakikasında kıyasıya eleştirilen Ankaraspor maçı üzerinden giderek test edelim bu iddiayı. Bu, tarih sınavına matematik çalışarak hazırlanmak gibi bir şey aslında. Zor, ama imkânsız değil hiç. Denenmeli bu yüzden.
Galatasaray'ın dezavantajları
Ankaraspor karşısında üç temel dezavantajı vardı Galatasaray'ın. Birinci dezavantaj Rijkaard'ın şablonunda takımın kalbi konumundaki Ayhan Akman'ın eksikliğiydi. İkinci dezavantaj Galatasaray'daki kurgu değişikliğiydi. Üçüncüsü ise Ankaraspor'un teknik direktörü Jürgen Röber'in oyun stratejisi. Bu üçü üst üste konulunca daha ilk beş dakikada belli oldu maçın zorluk derecesinin yüksek olacağı Galatasaray adına.
Şimdi dönüp tek tek bakalım bu dezavantajlara ve Ayhan Akman eksikliğiyle başlayalım lafa. Rijkaard'ın oyun şablonunda Arda Turan'la beraber en önemli iki futbolcudan birisi Ayhan Akman. Akman'ı yaşamsal kılan takımda üstlendiği temel görevler elbette. Mesela defansla forvet arasındaki bağlantıyı sağlamak bunlardan ilki. Mesela Galatasaray'ın temposunu ve uzunluğunu ayarlamak da ikincisi.
Ankaraspor maçında Ayhan Akman'ın görevini Mehmet Topal'a verdi Rijkaard. Aslında her iki futbolcunun attıkları paslara ve pas dağılımına bakınca belirgin bir fark çıkmıyor ortaya. Mesela Kayserispor maçında oyunda kaldığı 77 dakika boyunca tam 9 pas atmış Ayhan Akman Arda Turan'a. Mehmet
Ankaraspor maçında Arda Turan'a attığı pas sayısı ise 13. Demek ki fark orada değil. Başka bir yerde.
Zincirleme ilerleme
Ayhan Akman'ın görünmeyen en önemli görevi takımın boyunu ayarlamak aslında. Çünkü takımdaki en önemli görevi olan topu defanstan forvete aktarmak işini sadece pas vererek gerçekleştirmiyor Akman. Dribbling de yapıyor sıkça. Yaptığı bu dribblinglerin aslında pek görünmeyen bir faydası var takıma. Akman topla ileriye kayınca, Mustafa Sarp da onun kademesine girmek için biraz daha öne çıkmak zorunda kalıyor aslında. Ardından da Sarp'ın kademesine giren Sabri Sarıoğlu veya Gökhan Zan. Böylece takımın boyu biraz daha kısalıyordu bu zincirleme ilerleme sayesinde.
Ankaraspor maçında Mehmet Topal defanstan hücum bölgesine geçişi sadece pasla sağlamaya kalkınca boyu hep uzun kaldı Galatasaray'ın. (Demek ki kaptırma tehlikesi yaşamadıkça topla ilerlemenin bir zararı yokmuş total futbolda.) Galatasaray'ın birinci temel meselesi buydu Ankaraspor karşısında.
Taşlar oynayınca
Geliyoruz ikinci önemli soruna. 10'uncu resmi maçı olan Ankaraspor karşısına çıktığında, ligin üç haftasını yeni devirmişti Galatasaray. Bu, son iki sezonu sol kanat oyuncusu olarak geçiren Arda Turan'ın sadece dokuz maçta forvet arkası oynadığı anlamına geliyordu aslında.
Bu yüzden 10'uncu maçta Arda Turan'ı yeniden sol kanada kaydırıp onun yerine Ralph Elano Blumer'i sürmek radikal bir değişiklik olmasa gerekti. Ama değil işte. Rijkaard'ın bu kurgu değişikliği ciddi anlamda oyununu etkiledi Galatasaray'ın.
Niçin peki? Arda Turan'dan daha az teknik bir oyuncu olduğu için mi Elano? Yok değil. Halihazırda fizik olarak Arda Turan'dan daha az güçlü olduğu için. Bu nedenle top her seferinde ona geldiğinde yapılan sert savunmaya takıldı Elano. (Bir tür Türkiye'deki sert futbolla tanıştı Brezilyalı.) Nitekim oyunda kaldığı süre içinde sadece 29 pas verebilmesi ve bunlardan 16'sında isabet sağlaması da fizik olarak hazır olmadığının kanıtı. (Kayserispor maçında aynı süre içinde Arda Turan yaklaşık 40 pas aktarmıştı takım arkadaşlarına daha çok ayakta kalabildiği için.)
Karşılaştığı ve altından kalkamadığı baskı nedeniyle sağ ve sol kanatla beraber Milan Baros'u yeterince besleyemedi forvet arkası oynayan Elano. (Kanatlarda oynayan Arda Turan ve Abdul Kader Keita'yla önündeki Baros'a sadece ikişer isabetli pas atabildi Elano oyunda kaldığı süre içinde. Oysa ki Kayserispor maçında Arda Turan'ın sadece Baros'a 10 isabetli pası vardı 90 dakika boyunca.)
Zincirleme reaksiyon sonucu ortaya çıkan yeni sorun
Galatasaray'ın bu iki temel sorunu bir başka probleme daha yol açtı. Top üçüncü bölgeye gitmeyince, bu kez etkinlik sağlamak için uzun pas kullanmaya başladı Galatasaray. Özellikle de defans hattı. Ancak Baros, sırtı rakibe dönükken takımını ileride tutabilen bir santrfor olmadığı için bu uzun toplar çoğunlukla geri döndü ve Ankarasporlu futbolcular tarafından toplandı sıklıkla. Böylece Akman'sızlık ve kurgu değişikliği, çarpan etkisiyle daha da zorlaştırdı işini Galatasaray'ın.
Geliyoruz üçüncü dezavantaja. Yani Ankaraspor teknik direktörü Jürgen Röber'in Galatasaray için hazırladığı savaş planına. Oldukça cüretkârdı bu plan. Çünkü yenilmemek üzerine oluşturmamıştı planını Röber, tam tersine Galatasaray'ı yenmek üzerine kurgulamıştı planını. Çünkü şunu çok iyi biliyordu ki Röber, Galatasaray'ı durdurmanın tek yolu, onu yenmekti, yenilmemeye çalışmak değil.
Röber'in alan hâkimiyeti stratejisi
Bu savaş planını ciddi bir stratejiyle harmanladı Röber. Stratejisi şuydu Alman çalıştırıcının: Hücumda sahanın tamamını kullanmak. Yani bir tür alan hâkimiyeti sağlamak. Ankaraspor'un sahanın tamamını kullanmaya dayanan bu stratejisi yüzünden Galatasaraylı futbolcular özellikle defansif kurguda birbirlerinden oldukça uzaklaşmak zorunda kaldılar. (Galatasaray'ın aslında hücum kurgusunu savunma yaparken oluşturduğu dikkate alınınca daha net anlaşılabilir Röber'in stratejisinin önemi.) Bu da zaten yeterince sorunu bulunan Galatasaray'ın oyun kurgusunu, önce savunma ardından da hücumda zaafa uğrattı ciddi anlamda.
Maçın ilk bir saatinin özetiydi bu fotoğraf. Bu süre içinde Ankaraspor daha çok sayıda pozisyon üretti Galatasaray'a oranla. Topla oynama yüzdesinde ise bir parça gerisindeydi Galatasaray'ın Röber'in ekibi. Ama önemli bir şey değildi bu.
Rijkaard'ın ıslık sesi
Sonra? Sonra yedek kulübesinde oturan Rijkaard'dan geldi sahadaki Galatasaray'dan çıkmayan ıslık sesi. Forvet arkasındaki Elano deneyine bir son verip Kewell'u sürdü oyuna Rijkaard. Arda Turan'ı üzerinden sadece 9 maç geçmesine karşın klasikleşmiş forvet arkası pozisyonuna iade etti, sol kanada da Kewell'u sürdü. Bununla da yetinmeyip, Galatasaray'ın sırtı rakibe dönükken top tutabilen tek oyuncusu Shabani Nonda'yı da Baros'la değiştirdi Rijkaard.
Böylece Carlos Desideiro Peucelle'nin dediği şeyin aynısı gerçekleşmiş oldu aslında: "Birkaç tanesi giriyor, ötekiler çıkıyor, hepsi yükseliyorlar, hepsi iniyorlar." Galatasaray makinasını bir saatlik teklemeden sonra çalıştırmak anlamına geliyordu Rijkaard'ın yaptığı bu değişiklik. Keita-Aydın Yılmaz değişikliği ise makinaya biraz daha yağ sürmek.
Böylece çalışmaya başladı Galatasaray makinası. Ve son yarım saatte öylesine bir tempoya çıkardı ki oyunu, rakibini ciddi ciddi yenebileceğini düşünen Röber sarsılarak uyanmak zorunda kaldı gaflet uykusundan.
Her maç üste koyan takım
Geliyoruz en temel iddiaya, "bir makinadır artık Galatasaray"a yani. Dört lig maçını dikkate alınca ortaya çıkan çok net bir şey var: Her maç üste koyuyor Galatasaray. Her maç daha da iyileştiriyor rakamlarını her alanda.
Mesela. Galatasaray en hızlı Ankaraspor maçında paslaştı bu sezon. Kayserispor maçında topun kendisinde olduğu her 3.05 saniyede bir pas yapan Galatasaray, bu rakamı ilk kez üç saniyenin altına düşürdü, her 2.93 saniyede bir pas yaparak. Üstelik bunu neredeyse bir saatini çöpe attığı bir maçın son 30 dakikasındaki performansla gerçekleştirdi Rijkaard'ın öğrencileri.
Mesela. Kayserispor karşısında her 3.96 saniyede bir isabetli pas yapan Galatasaray bu rekorunu 0.37 saniye daha da geliştirdi Ankaraspor maçında. Mesela. Ligde en az top kaybını Ankaraspor maçında gerçekleştirdi Galatasaray. Mesela. İsabetli pas oranını ilk kez yüzde 81'e çıkardı Galatasaray ligde. Mesela. En çok pası Ankaraspor maçında verdi Galatasaray. Mesela. Topla en çok bu maçta buluştu.
Her şey, evet her şey, bir ayin yaparmışcasına oynanan futbol sayesinde oldu.
Bir semah coşkusu, tadı ve hızındaki o son yarım saatteki inanılmaz tempo sayesinde gerçekleşti bütün "en"lerin hepsi.
http://www.sabah.com.tr/Spor/2009/09/05 ... h_donenler
TSL 4.hafta: Ankaraspor-GS 0-2 (Kewell, Nonda)
Moderator: Staff
-
- Posts: 6299
- Joined: Thu Mar 30, 2006 6:35 pm
- Location: Alisamiyene 10 dk
- Contact:
-
- Posts: 1923
- Joined: Wed Oct 23, 2002 4:14 pm
Re: TSL 4.hafta: Ankaraspor-GS 0-2 (Kewell, Nonda)
Bu Sabahta ciköis yazi ne guzel bir yazi diye dusundum.
Hem ne yapilmak istendigini istatistiklerle yaziyor, hemde gayet pozitif.
Medyada boyle bir yazar yok, kim yazmis bunu derken gittim baktim linke.
Tabii cika cika bizim Sultanili agabeyimiz Melih Sabanoglu cikti. Onun Sabah gecip yazi yazdigini bilmiyordum. Sabah yaramaz bir gazete ama ''Ebru Kılıcoglu'' ve ''Melih Sabanoglu'' gibibenim en cok sevdigim 2 yazari bunyesine nasil toplamis merak etmekteyim.Bosu bosuna digerlerini okumayin, bu once bu 2 sini okuyun yeter.
Su asagidaki satirlari Norvecten Hasan, Kerem ve butun sevenlerime ithaf ediyorum:
''Rijkaard'ın oyun şablonunda Arda Turan'la beraber en önemli iki futbolcudan birisi Ayhan Akman. Akman'ı yaşamsal kılan takımda üstlendiği temel görevler elbette. Mesela defansla forvet arasındaki bağlantıyı sağlamak bunlardan ilki. Mesela Galatasaray'ın temposunu ve uzunluğunu ayarlamak da ikincisi.
Ankaraspor maçında Ayhan Akman'ın görevini Mehmet Topal'a verdi Rijkaard. Aslında her iki futbolcunun attıkları paslara ve pas dağılımına bakınca belirgin bir fark çıkmıyor ortaya. Mesela Kayserispor maçında oyunda kaldığı 77 dakika boyunca tam 9 pas atmış Ayhan Akman Arda Turan'a. Mehmet
Ankaraspor maçında Arda Turan'a attığı pas sayısı ise 13. Demek ki fark orada değil. Başka bir yerde.
Zincirleme ilerleme
Ayhan Akman'ın görünmeyen en önemli görevi takımın boyunu ayarlamak aslında. Çünkü takımdaki en önemli görevi olan topu defanstan forvete aktarmak işini sadece pas vererek gerçekleştirmiyor Akman. Dribbling de yapıyor sıkça. Yaptığı bu dribblinglerin aslında pek görünmeyen bir faydası var takıma. Akman topla ileriye kayınca, Mustafa Sarp da onun kademesine girmek için biraz daha öne çıkmak zorunda kalıyor aslında. Ardından da Sarp'ın kademesine giren Sabri Sarıoğlu veya Gökhan Zan. Böylece takımın boyu biraz daha kısalıyordu bu zincirleme ilerleme sayesinde.
Ankaraspor maçında Mehmet Topal defanstan hücum bölgesine geçişi sadece pasla sağlamaya kalkınca boyu hep uzun kaldı Galatasaray'ın. (Demek ki kaptırma tehlikesi yaşamadıkça topla ilerlemenin bir zararı yokmuş total futbolda.) Galatasaray'ın birinci temel meselesi buydu Ankaraspor karşısında.''
Hem ne yapilmak istendigini istatistiklerle yaziyor, hemde gayet pozitif.
Medyada boyle bir yazar yok, kim yazmis bunu derken gittim baktim linke.
Tabii cika cika bizim Sultanili agabeyimiz Melih Sabanoglu cikti. Onun Sabah gecip yazi yazdigini bilmiyordum. Sabah yaramaz bir gazete ama ''Ebru Kılıcoglu'' ve ''Melih Sabanoglu'' gibibenim en cok sevdigim 2 yazari bunyesine nasil toplamis merak etmekteyim.Bosu bosuna digerlerini okumayin, bu once bu 2 sini okuyun yeter.
Su asagidaki satirlari Norvecten Hasan, Kerem ve butun sevenlerime ithaf ediyorum:
''Rijkaard'ın oyun şablonunda Arda Turan'la beraber en önemli iki futbolcudan birisi Ayhan Akman. Akman'ı yaşamsal kılan takımda üstlendiği temel görevler elbette. Mesela defansla forvet arasındaki bağlantıyı sağlamak bunlardan ilki. Mesela Galatasaray'ın temposunu ve uzunluğunu ayarlamak da ikincisi.
Ankaraspor maçında Ayhan Akman'ın görevini Mehmet Topal'a verdi Rijkaard. Aslında her iki futbolcunun attıkları paslara ve pas dağılımına bakınca belirgin bir fark çıkmıyor ortaya. Mesela Kayserispor maçında oyunda kaldığı 77 dakika boyunca tam 9 pas atmış Ayhan Akman Arda Turan'a. Mehmet
Ankaraspor maçında Arda Turan'a attığı pas sayısı ise 13. Demek ki fark orada değil. Başka bir yerde.
Zincirleme ilerleme
Ayhan Akman'ın görünmeyen en önemli görevi takımın boyunu ayarlamak aslında. Çünkü takımdaki en önemli görevi olan topu defanstan forvete aktarmak işini sadece pas vererek gerçekleştirmiyor Akman. Dribbling de yapıyor sıkça. Yaptığı bu dribblinglerin aslında pek görünmeyen bir faydası var takıma. Akman topla ileriye kayınca, Mustafa Sarp da onun kademesine girmek için biraz daha öne çıkmak zorunda kalıyor aslında. Ardından da Sarp'ın kademesine giren Sabri Sarıoğlu veya Gökhan Zan. Böylece takımın boyu biraz daha kısalıyordu bu zincirleme ilerleme sayesinde.
Ankaraspor maçında Mehmet Topal defanstan hücum bölgesine geçişi sadece pasla sağlamaya kalkınca boyu hep uzun kaldı Galatasaray'ın. (Demek ki kaptırma tehlikesi yaşamadıkça topla ilerlemenin bir zararı yokmuş total futbolda.) Galatasaray'ın birinci temel meselesi buydu Ankaraspor karşısında.''
NO ADNANS, NO CRY !!