Cassio Lincoln'a dair
Posted: Mon Mar 17, 2008 7:29 am
Adasim, son mac basligi altina almis bu roportajin bir kismini ama, onumuzdeki haftalarda takima katkisi, ya da katkisizligini daha oldukca tartisacagiz gibi gorunuyor diye (Mert Hocam da, "kol saati" yakistirmalarini yapacak bir rahatlama ortamini elinin altinda bulsun diye ), ayri bir baslik acmis olayim dedim 10 numaramiza.
Resmi sitede yayinlanan GS TV roportaji, ordaki yazi tipi, ve paragrafsizlik yuzunden okumasi da oldukca zordu, buraya toptan gecmis olayim dedim.
___________________________________________________
Röportaj: Lincoln, Galatasaray TV'ye Konuştu
Galatasaray'ın Brezilyalı yıldızı Cassio Lincoln Türkiye'deki ikinci özel röportajında yine sadece Galatasaray TV'ye konuştu. Lincoln, kendisiyle ilgili gündem merak edilen tüm konulara açıklık getirdi.
Öncelikle Ankaraspor maçıyla başlayalım; çok kritik bir mücadeleydi şampiyonluk yolunda. Lincoln de maçta 90 dakika forma giydi ve galip geldiler. Maçı nasıl değerlendirecek?
Tabii ki zor maç oldu ancak sonuç olarak kazanmasını bildik. Sadece bu maç değil, geldiğim günden bu yana farklı kazandığımız maçlar dahil tüm maçlarımız zor oldu; bu durumda Türkiye Ligi'nin ne kadar zorlu bir lig olduğunu gösteriyor. Türkiye Ligi'nin kolay bir lig olduğunu kimse söyleyemez. Zor maçlar sonunda belli bir noktaya geldiğimiz gerçek ancak bunun devamı gelmeli. Eğer şampiyonluğa gidiyorsanız bu tip zor maçları sürekli oynamak zorundasınız; hiçbir maç kolay olamaz.
Zor maç oldu belki ama sanki Lincoln açısından daha zor bir maç oldu; maçın başından sonuna kadar kendisine sert müdaheleler yapıldı. Hakem tribünlerle, bizlerle ve Lincoln'le aynı görüşte değildi; özellikle bazı pozisyonları örnek verecek olursak (Hamilton'un ceza sahası içinde Lincoln'ün dengesini bozarak yere indirmesi, Erhan Albayrak'ın göğsüne çok net bir tekme atması) bu pozisyonları tüm tribünler, basın mensupları gördü ancak maçın hakeminin kararı o görülenler doğrultusunda olmadı. Hatta şu anda Lincoln'ün bacağında bir darbe var ve tedavisine başlandı bu tekmeler sonucunda. Bununla ilgili olarak neler söyleyecek?
11 yıllık profesyonel hayatımda hakemlerle ters düşmemeye çalışan, hakemlerle iyi anlaşmaya çalışan, onları koruyan bir futbolcu oldum ve yaptığım hareketlere çok dikkat ettim çünkü saha içindeki bir anlık hareketiniz ters anlaşılır ve gerek medya, gerekse tribünler bir anda hakeme sırt çevirebilir. Biz de sonuç olarak biliyoruz ki hakemler bu oyunun bir parçası ve gerçeği.
Ben her zaman sahaya şunun bilinciyle çıkarım: '' Biliyorum ki futbolda sertlik var. Özellikle teknik yapısı biraz daha fazla olan futbolcuların üstüne daha çok gidilir. Rakip takımın futbolcuları kasıtlı veya değil sert hareketlerde bulunabiliyor '' ama ben her maça çıkarken gönlüm rahat olarak çıkıyorum çünkü sahada bir hakem var ve Fifa tarafından uygun görülmüş olan belli kurallar var; bana da bir sertlik yapılırsa hakem düdüğünü çalacak gereken cezayı, ikazı yapacaktır.
Ben Türkiye'ye ilk geldiğimde GS TV vasıtasıyla yaptığım açıklamada şunu belirtmiştim: ' Sahaya çıkarım, futbolumu oynarım; hakemlere güveniyorum, onların art niyetli olmadığını düşünüyorum, gerekli oyun kurallarını uygulayacaklarını biliyorum.'' Ama bügün aynı şeyleri söyleyemiyorum çünkü aynı fikirde değilim.
Ankaraspor maçındaki sertlikler sadece benim görüşüm değil; seyirciler, medyamız, teknik heyetimiz ve yönetim kurulumuz hepsi benimle aynı görüşte. Yani sonuç olarak Ankaraspor maçındaki sertlikler herkes tarafından çok açık bir şekilde görüldü. Ankaraspor maçındaki hakemi talihsiz olarak değerlendirmek istiyorum çünkü pozisyonları iyi süzemedi. Henüz maçın ilk dakikasında dizimin üstüne aldığım bir darbe var, ilk yarının ortasında arkadan aldığım sert bir darbe var; zaten devre arasına iki değişik bölgeden ödemle girdim.
Şöyle bir gerçek var biz futbolcular sahada bir risk altında çıkıyoruz. Bu risk sakatlanma riski değil, cezalandırma riski. Bir oyuncu başka bir oyuncuya sert bir faul yaparsa sarı veya kırmızı kart görme ihtimali var. Eğer kötü performans ortaya koyarsanız hocanızın sizi oyundan alma riski var, kısacası birçok riskiniz var. Mesela ben 3 sarı kartla mücadele ediyorum ve Ankaraspor maçındaki penaltı pozisyonumu hakem kendisini aldatmaya yönelik hareket olarak değerlendirseydi, sarı kart görüp takımımı bir sonraki hafta yalnız bırakabilirdim (bu arada teşekkür ediyorum, Ankaraspor'un stoperiyle maçsonu konuştum ve kendisi de pozisyonun penaltı olduğunu itiraf etti.) Şimdi biz böyle riskler altında oynuyorsak eğer hakemlerin de böyle bir mekanizması olması lazım. Mesela Ankaraspor maçındaki hatalı karar ne benim hatam ne de Ankaraspor'lu futbolcunun hatası; bu tamamen hakemin hatasıdır ve benim merak ettiğimi konu böyle durumlarda hata eğer hakeme aitse ona uygulanacak cezai madde nedir? Benim ricam Yunus Yıldırım ve federasyon maçın kasedini bir kez alsın ve seyretsinler, işte o zaman beni aşırıya kaçıyorum, hatalıyım yoksa hata bende değimli her şey daha net anlaşılır.
Lincoln uzun yıllar Almanya Bundesliga gibi bir ligde mücadele etti. Şunu merak ediyorum Lincoln orada bu kadar sertliğe maruz kaldı mı? Ayrıca Bundesliga'daki hakemleri de ligimizle kıyaslarsak anlayış biraz daha mı farklı?
7 yıl Almanya'da forma giydim, orada da sert futbol oynanıyor ama aradaki fark şu ki orada takımlar futbol oynamaya çalışıyorlar. Maç boyunca da hakemler aşırı sertliğe müsaade etmiyorsa ve takımlar futbol oynamaya çalışıyorsa zaten güzel oyun kendiliğinde ortaya çıkıyor. Beni de üzen asıl konu bu; Türkiye'ye geldiğim günden bu yana burada gerçekten çok büyük ve kaliteli futbolcular gördüm ama takımların sahadaki taktik anlayışı kapanmak üzerineyse ve iki takım da dengeli oynuyorsa tabiî ki de çok iyi bir futbol ortaya çıkmaz. Eğer yapılan sertlikler ve faullerden dolayı futbolcu sahada oyununu oynayamıyorsa bu hem Türk futbolu açısında bir günahtır; bu durumda kaliteli futbolcuları göremezsiniz, gelişimine engel olursunuz; hem de ülke futbolu açısından uygunsuz bir durum olur. Ben kendi adıma konuşmuyorum sadece; aynı zamanda Türkiye'deki kaliteli futbolcular için de söylüyorum. Sonuç olarak futbolcular için kurallar nasıl aynıysa, hakemler için de aynıdır; baktığımızda aynı formasyondan geliyoruz. Ben şunu açık bir yüreklilikle söyleyebiliyorum, hakemleri de anlamalıyız. Mesela Hamilton'la girdiğim posizyonda hakem belki iyi süzememiş olabilir, biz de görmemiş olabilir diyebiliriz o pozisyon için fakat Ankaraspor maçında öyle pozisyonlar oldu ki bana yapılan onları görmemek imkansızdı. Dolayısıyla ben burada üzüntümü dile getirirken pozisyonları önce süzgeçten geçirerek konuşuyorum. Dediğim gibi bazı pozisyonlar vardı ki onların gözden kaçması imkansızdı.
Türk hakemler alman hakemlerden daha iyi veya alman hakemler daha iyi gibi bir söz söylemek istemiyorum ama arada fark var tabiî ki bunu kabul ediyoruz. Benim üzüntüm gidilen okullar aynı, öğrenilen kurallar aynı fakat maalesef arada fark var, tabi bunu geniş taban yayamayız.
Uzun süre Almanya'da yaşamış birisi olarak Türkiye'ye uyum sağlaması zor oldu mu ve buradaki günlerini nasıl geçiriyor?
Öncelikle adaptasyon dönemimi tamamladığımı söyleyemem ancak bu uyum döneminin sonlarına geldim diyebilirim. 7-8 aydır Türkiye'deyim ve şöyle bir kıyaslama yaparsak şunu net olarak söyleyebilirim: '' Burada geçirdiğim ilk 7-8 aydaki uyum dönemim Almanya'daki ilk 7-8 aylık uyum döneminin kat ve kat üstünde. Ben bir Brezilyalıyım ve her Brezilyalıda olduğu gibi dış ülkelerde adaptasyon dönemi zor olur ancak buraya uyumum gayet iyi oldu.
Son derece basit ve sakin bir hayat yaşamayı seviyorum ( dostlarım ve ailemle evimde ). Geldiğim günden bu yana gerek karşılanmam olsun, gerek benimle ilgilenen insanlar ve gerekse bana gösterilen ilgi her zaman üst kalite oldu. Zaten dertlerimizi anında halledebilen sürekli bir muhatabımız var ( Mustafa Turgun ). Bunların dahilinde oynamak isteyen bir oyuncuyum; sakatlıklar beni çok üzdü. Kuşkusuz oynamayı çok isteyen futbolcular oynayamadıkları zaman mutsuz olurlar. Ben her şeye rağmen burada çok mutluyum çünkü taraftarların bana olan ilgisi, sevgisi olağanüstü. Bu sevgiyi görünce inanılmaz etkileniyorum ve onlar için sahada elimden gelenin daha fazlasını yapmak istiyorum. Sonuçta onları mutlu etmenin tek yolu iyi futboldan geçer.
Bildiğiniz gibi benim oynadığım tüm kulüpler köklü kulüpler oldu; (A.Mineiro, Kaiserslautern, Schalke) bu takımlardaki taraftarlar gerçekten ateşli taraftarlardı ancak eğer Galatasaray taraftarını onlarla kıyaslamaya kalkarsam o zaman çok büyük hata yapmış olurum. Galatasaray taraftarı o kadar ilgili, gerek sokakta, gerek evimin önünde, gerekse alışveriş merkezlerinde, statta, öyle bir enerji yayıyorlar ki yanınızda olduklarını hissettiriyorlar.
Lincoln, Kaiserslautern'e gittiğinde Sforza'nın veliahtı olarak gösterildi, Schalke'ye gittiğinde ''10'' numaralı forma kendisine verildi, Galatasaray'a geldiğinde Hagi'yle kıyaslandı. Bunlar ve bu tip büyük beklentiler üzerinde piskolojik bir baskı oluşturuyor mu ?
Kıyaslamalar her zaman olacaktır ve hemen hemen her kulüpte olmuştur, hatta bazen öyle karşılaştırmalar yapılır ki aslında o futbolcu 50 yıl önce oynamıştır ama ben ilk geldiğim günden bu yana söylüyorum; '' ben buraya Lincoln olarak geldim ve takımım için elimden geleni Lincoln dahilinde vermeye çalışırım. Hagi'yi Lincoln'le, Lincoln'ü Hagi'yle kıyaslayamazsınız çünkü her futbolcu ayrı bir yapıya sahiptir. Aslında bu durum öyle ilginçtir ki biz gittikten 10 yıl sonra bile bu kıyaslamalar olacaktır. Mesela şu anda Schalke'de böyle bir durum konuşuluyor ''Schalke'de Lincoln gibi bir oyuncuya ihtiyaç var deniliyor.'' Ben Lincoln olarak elimden geleni kapasitem çerçevesinde ortaya koyarak takımıma yardımcı olmaya çalışırım ama ben bunu Lincoln olarak yapıyorumdur.
Ligde artık geriye sadece 8 maç kaldı; böyle dönemlerde Lincoln gibi oyuncular daha fazla göz önünde olur ve daha fazla ön plana çıkarlar. Bununla ilgili ne düşünüyor ve şampiyonluktaki şansını nasıl değerlendiriyor (İlk iki maç Ali Sami Yen'de )
Ben tek bir futbolcunun ön plana çıkması görüşüne katılmıyorum. Mesela siz çok iyi oynarsınız ama Servet topu savunmada kaptırırsa ve gol yerseniz hiçbir işe yaramaz ya da tam tersini düşünün Servet muhteşem oynar; ben Ümit'e gol pasını atamam yine bir işe yaramaz. Futbol bir bütündür ve takım oyunudur. Örnek verecek olursak Ankaraspor maçında attığımız gol bunun en güzel örneği. Nonda aslında gol pozisyonuna girmişti ve kendisi de atabilirdi ama daha müsait durumdaki Ümit'i tercih etti. Eğer herkes bu şekilde düşünürse yani bencillik yapmazsa siz her zaman en önde olursunuz.
Şampiyonluk şansıyla ilgili olarak tabelada iyi bir durumda olabiliriz ama rahat durumda değiliz. Daha rakiplerimizle oynayacağımız maçlar var. Onlarında zorlu maçları var ve biz daha genç bir takımız. Kadroya henüz bu sezon katılmış 8-9 oyuncu var ve zamanla daha iyi duruma geleceğiz. Bu oyuncuların takım olarak oynamayı öğrenmesi vakit alır. Fenerbahçe'yle kıyaslarsak onlar son 2-3 yılda sadece oyuncu değiştirdi ilk 11'inden ve kemikleşmiş birbirine alışmış bir kadroya sahipler. İyi bir takım olsak bile birbirimizin ne yapacağını ezberlemek ve nasıl davranacağımızın otomatik hale gelmesi zaman alır. Bu durum küçük bir detay gibi gözükebilir ama takım olmanın yolu buradan geçer.
Türkiye'deki ikinci özel röportajını tekrar Galatasaray Televizyonu'na verdiği için Lincoln'e çok teşekkür ediyoruz. Son olarak taraftara bir mesajı var mı ?
Asıl ben size teşekkür ediyorum ilginiz için. Gerek sosyal hayatımda, gerekse futbolculuk hayatımda sorunlarım ve problemlerim oldu ve bu süre zarfında çok taraftar grubuyla karşılaştım ama burası farklı. Statta benim adımı söylemeye başladıklarında o kadar güzel yapıyorlar ki bu işi tüylerim diken diken oluyor. Onlar için söylenecek çok fazla kelime bulamıyorum ve hepsine çok çok teşekkür ediyorum.
Resmi sitede yayinlanan GS TV roportaji, ordaki yazi tipi, ve paragrafsizlik yuzunden okumasi da oldukca zordu, buraya toptan gecmis olayim dedim.
___________________________________________________
Röportaj: Lincoln, Galatasaray TV'ye Konuştu
Galatasaray'ın Brezilyalı yıldızı Cassio Lincoln Türkiye'deki ikinci özel röportajında yine sadece Galatasaray TV'ye konuştu. Lincoln, kendisiyle ilgili gündem merak edilen tüm konulara açıklık getirdi.
Öncelikle Ankaraspor maçıyla başlayalım; çok kritik bir mücadeleydi şampiyonluk yolunda. Lincoln de maçta 90 dakika forma giydi ve galip geldiler. Maçı nasıl değerlendirecek?
Tabii ki zor maç oldu ancak sonuç olarak kazanmasını bildik. Sadece bu maç değil, geldiğim günden bu yana farklı kazandığımız maçlar dahil tüm maçlarımız zor oldu; bu durumda Türkiye Ligi'nin ne kadar zorlu bir lig olduğunu gösteriyor. Türkiye Ligi'nin kolay bir lig olduğunu kimse söyleyemez. Zor maçlar sonunda belli bir noktaya geldiğimiz gerçek ancak bunun devamı gelmeli. Eğer şampiyonluğa gidiyorsanız bu tip zor maçları sürekli oynamak zorundasınız; hiçbir maç kolay olamaz.
Zor maç oldu belki ama sanki Lincoln açısından daha zor bir maç oldu; maçın başından sonuna kadar kendisine sert müdaheleler yapıldı. Hakem tribünlerle, bizlerle ve Lincoln'le aynı görüşte değildi; özellikle bazı pozisyonları örnek verecek olursak (Hamilton'un ceza sahası içinde Lincoln'ün dengesini bozarak yere indirmesi, Erhan Albayrak'ın göğsüne çok net bir tekme atması) bu pozisyonları tüm tribünler, basın mensupları gördü ancak maçın hakeminin kararı o görülenler doğrultusunda olmadı. Hatta şu anda Lincoln'ün bacağında bir darbe var ve tedavisine başlandı bu tekmeler sonucunda. Bununla ilgili olarak neler söyleyecek?
11 yıllık profesyonel hayatımda hakemlerle ters düşmemeye çalışan, hakemlerle iyi anlaşmaya çalışan, onları koruyan bir futbolcu oldum ve yaptığım hareketlere çok dikkat ettim çünkü saha içindeki bir anlık hareketiniz ters anlaşılır ve gerek medya, gerekse tribünler bir anda hakeme sırt çevirebilir. Biz de sonuç olarak biliyoruz ki hakemler bu oyunun bir parçası ve gerçeği.
Ben her zaman sahaya şunun bilinciyle çıkarım: '' Biliyorum ki futbolda sertlik var. Özellikle teknik yapısı biraz daha fazla olan futbolcuların üstüne daha çok gidilir. Rakip takımın futbolcuları kasıtlı veya değil sert hareketlerde bulunabiliyor '' ama ben her maça çıkarken gönlüm rahat olarak çıkıyorum çünkü sahada bir hakem var ve Fifa tarafından uygun görülmüş olan belli kurallar var; bana da bir sertlik yapılırsa hakem düdüğünü çalacak gereken cezayı, ikazı yapacaktır.
Ben Türkiye'ye ilk geldiğimde GS TV vasıtasıyla yaptığım açıklamada şunu belirtmiştim: ' Sahaya çıkarım, futbolumu oynarım; hakemlere güveniyorum, onların art niyetli olmadığını düşünüyorum, gerekli oyun kurallarını uygulayacaklarını biliyorum.'' Ama bügün aynı şeyleri söyleyemiyorum çünkü aynı fikirde değilim.
Ankaraspor maçındaki sertlikler sadece benim görüşüm değil; seyirciler, medyamız, teknik heyetimiz ve yönetim kurulumuz hepsi benimle aynı görüşte. Yani sonuç olarak Ankaraspor maçındaki sertlikler herkes tarafından çok açık bir şekilde görüldü. Ankaraspor maçındaki hakemi talihsiz olarak değerlendirmek istiyorum çünkü pozisyonları iyi süzemedi. Henüz maçın ilk dakikasında dizimin üstüne aldığım bir darbe var, ilk yarının ortasında arkadan aldığım sert bir darbe var; zaten devre arasına iki değişik bölgeden ödemle girdim.
Şöyle bir gerçek var biz futbolcular sahada bir risk altında çıkıyoruz. Bu risk sakatlanma riski değil, cezalandırma riski. Bir oyuncu başka bir oyuncuya sert bir faul yaparsa sarı veya kırmızı kart görme ihtimali var. Eğer kötü performans ortaya koyarsanız hocanızın sizi oyundan alma riski var, kısacası birçok riskiniz var. Mesela ben 3 sarı kartla mücadele ediyorum ve Ankaraspor maçındaki penaltı pozisyonumu hakem kendisini aldatmaya yönelik hareket olarak değerlendirseydi, sarı kart görüp takımımı bir sonraki hafta yalnız bırakabilirdim (bu arada teşekkür ediyorum, Ankaraspor'un stoperiyle maçsonu konuştum ve kendisi de pozisyonun penaltı olduğunu itiraf etti.) Şimdi biz böyle riskler altında oynuyorsak eğer hakemlerin de böyle bir mekanizması olması lazım. Mesela Ankaraspor maçındaki hatalı karar ne benim hatam ne de Ankaraspor'lu futbolcunun hatası; bu tamamen hakemin hatasıdır ve benim merak ettiğimi konu böyle durumlarda hata eğer hakeme aitse ona uygulanacak cezai madde nedir? Benim ricam Yunus Yıldırım ve federasyon maçın kasedini bir kez alsın ve seyretsinler, işte o zaman beni aşırıya kaçıyorum, hatalıyım yoksa hata bende değimli her şey daha net anlaşılır.
Lincoln uzun yıllar Almanya Bundesliga gibi bir ligde mücadele etti. Şunu merak ediyorum Lincoln orada bu kadar sertliğe maruz kaldı mı? Ayrıca Bundesliga'daki hakemleri de ligimizle kıyaslarsak anlayış biraz daha mı farklı?
7 yıl Almanya'da forma giydim, orada da sert futbol oynanıyor ama aradaki fark şu ki orada takımlar futbol oynamaya çalışıyorlar. Maç boyunca da hakemler aşırı sertliğe müsaade etmiyorsa ve takımlar futbol oynamaya çalışıyorsa zaten güzel oyun kendiliğinde ortaya çıkıyor. Beni de üzen asıl konu bu; Türkiye'ye geldiğim günden bu yana burada gerçekten çok büyük ve kaliteli futbolcular gördüm ama takımların sahadaki taktik anlayışı kapanmak üzerineyse ve iki takım da dengeli oynuyorsa tabiî ki de çok iyi bir futbol ortaya çıkmaz. Eğer yapılan sertlikler ve faullerden dolayı futbolcu sahada oyununu oynayamıyorsa bu hem Türk futbolu açısında bir günahtır; bu durumda kaliteli futbolcuları göremezsiniz, gelişimine engel olursunuz; hem de ülke futbolu açısından uygunsuz bir durum olur. Ben kendi adıma konuşmuyorum sadece; aynı zamanda Türkiye'deki kaliteli futbolcular için de söylüyorum. Sonuç olarak futbolcular için kurallar nasıl aynıysa, hakemler için de aynıdır; baktığımızda aynı formasyondan geliyoruz. Ben şunu açık bir yüreklilikle söyleyebiliyorum, hakemleri de anlamalıyız. Mesela Hamilton'la girdiğim posizyonda hakem belki iyi süzememiş olabilir, biz de görmemiş olabilir diyebiliriz o pozisyon için fakat Ankaraspor maçında öyle pozisyonlar oldu ki bana yapılan onları görmemek imkansızdı. Dolayısıyla ben burada üzüntümü dile getirirken pozisyonları önce süzgeçten geçirerek konuşuyorum. Dediğim gibi bazı pozisyonlar vardı ki onların gözden kaçması imkansızdı.
Türk hakemler alman hakemlerden daha iyi veya alman hakemler daha iyi gibi bir söz söylemek istemiyorum ama arada fark var tabiî ki bunu kabul ediyoruz. Benim üzüntüm gidilen okullar aynı, öğrenilen kurallar aynı fakat maalesef arada fark var, tabi bunu geniş taban yayamayız.
Uzun süre Almanya'da yaşamış birisi olarak Türkiye'ye uyum sağlaması zor oldu mu ve buradaki günlerini nasıl geçiriyor?
Öncelikle adaptasyon dönemimi tamamladığımı söyleyemem ancak bu uyum döneminin sonlarına geldim diyebilirim. 7-8 aydır Türkiye'deyim ve şöyle bir kıyaslama yaparsak şunu net olarak söyleyebilirim: '' Burada geçirdiğim ilk 7-8 aydaki uyum dönemim Almanya'daki ilk 7-8 aylık uyum döneminin kat ve kat üstünde. Ben bir Brezilyalıyım ve her Brezilyalıda olduğu gibi dış ülkelerde adaptasyon dönemi zor olur ancak buraya uyumum gayet iyi oldu.
Son derece basit ve sakin bir hayat yaşamayı seviyorum ( dostlarım ve ailemle evimde ). Geldiğim günden bu yana gerek karşılanmam olsun, gerek benimle ilgilenen insanlar ve gerekse bana gösterilen ilgi her zaman üst kalite oldu. Zaten dertlerimizi anında halledebilen sürekli bir muhatabımız var ( Mustafa Turgun ). Bunların dahilinde oynamak isteyen bir oyuncuyum; sakatlıklar beni çok üzdü. Kuşkusuz oynamayı çok isteyen futbolcular oynayamadıkları zaman mutsuz olurlar. Ben her şeye rağmen burada çok mutluyum çünkü taraftarların bana olan ilgisi, sevgisi olağanüstü. Bu sevgiyi görünce inanılmaz etkileniyorum ve onlar için sahada elimden gelenin daha fazlasını yapmak istiyorum. Sonuçta onları mutlu etmenin tek yolu iyi futboldan geçer.
Bildiğiniz gibi benim oynadığım tüm kulüpler köklü kulüpler oldu; (A.Mineiro, Kaiserslautern, Schalke) bu takımlardaki taraftarlar gerçekten ateşli taraftarlardı ancak eğer Galatasaray taraftarını onlarla kıyaslamaya kalkarsam o zaman çok büyük hata yapmış olurum. Galatasaray taraftarı o kadar ilgili, gerek sokakta, gerek evimin önünde, gerekse alışveriş merkezlerinde, statta, öyle bir enerji yayıyorlar ki yanınızda olduklarını hissettiriyorlar.
Lincoln, Kaiserslautern'e gittiğinde Sforza'nın veliahtı olarak gösterildi, Schalke'ye gittiğinde ''10'' numaralı forma kendisine verildi, Galatasaray'a geldiğinde Hagi'yle kıyaslandı. Bunlar ve bu tip büyük beklentiler üzerinde piskolojik bir baskı oluşturuyor mu ?
Kıyaslamalar her zaman olacaktır ve hemen hemen her kulüpte olmuştur, hatta bazen öyle karşılaştırmalar yapılır ki aslında o futbolcu 50 yıl önce oynamıştır ama ben ilk geldiğim günden bu yana söylüyorum; '' ben buraya Lincoln olarak geldim ve takımım için elimden geleni Lincoln dahilinde vermeye çalışırım. Hagi'yi Lincoln'le, Lincoln'ü Hagi'yle kıyaslayamazsınız çünkü her futbolcu ayrı bir yapıya sahiptir. Aslında bu durum öyle ilginçtir ki biz gittikten 10 yıl sonra bile bu kıyaslamalar olacaktır. Mesela şu anda Schalke'de böyle bir durum konuşuluyor ''Schalke'de Lincoln gibi bir oyuncuya ihtiyaç var deniliyor.'' Ben Lincoln olarak elimden geleni kapasitem çerçevesinde ortaya koyarak takımıma yardımcı olmaya çalışırım ama ben bunu Lincoln olarak yapıyorumdur.
Ligde artık geriye sadece 8 maç kaldı; böyle dönemlerde Lincoln gibi oyuncular daha fazla göz önünde olur ve daha fazla ön plana çıkarlar. Bununla ilgili ne düşünüyor ve şampiyonluktaki şansını nasıl değerlendiriyor (İlk iki maç Ali Sami Yen'de )
Ben tek bir futbolcunun ön plana çıkması görüşüne katılmıyorum. Mesela siz çok iyi oynarsınız ama Servet topu savunmada kaptırırsa ve gol yerseniz hiçbir işe yaramaz ya da tam tersini düşünün Servet muhteşem oynar; ben Ümit'e gol pasını atamam yine bir işe yaramaz. Futbol bir bütündür ve takım oyunudur. Örnek verecek olursak Ankaraspor maçında attığımız gol bunun en güzel örneği. Nonda aslında gol pozisyonuna girmişti ve kendisi de atabilirdi ama daha müsait durumdaki Ümit'i tercih etti. Eğer herkes bu şekilde düşünürse yani bencillik yapmazsa siz her zaman en önde olursunuz.
Şampiyonluk şansıyla ilgili olarak tabelada iyi bir durumda olabiliriz ama rahat durumda değiliz. Daha rakiplerimizle oynayacağımız maçlar var. Onlarında zorlu maçları var ve biz daha genç bir takımız. Kadroya henüz bu sezon katılmış 8-9 oyuncu var ve zamanla daha iyi duruma geleceğiz. Bu oyuncuların takım olarak oynamayı öğrenmesi vakit alır. Fenerbahçe'yle kıyaslarsak onlar son 2-3 yılda sadece oyuncu değiştirdi ilk 11'inden ve kemikleşmiş birbirine alışmış bir kadroya sahipler. İyi bir takım olsak bile birbirimizin ne yapacağını ezberlemek ve nasıl davranacağımızın otomatik hale gelmesi zaman alır. Bu durum küçük bir detay gibi gözükebilir ama takım olmanın yolu buradan geçer.
Türkiye'deki ikinci özel röportajını tekrar Galatasaray Televizyonu'na verdiği için Lincoln'e çok teşekkür ediyoruz. Son olarak taraftara bir mesajı var mı ?
Asıl ben size teşekkür ediyorum ilginiz için. Gerek sosyal hayatımda, gerekse futbolculuk hayatımda sorunlarım ve problemlerim oldu ve bu süre zarfında çok taraftar grubuyla karşılaştım ama burası farklı. Statta benim adımı söylemeye başladıklarında o kadar güzel yapıyorlar ki bu işi tüylerim diken diken oluyor. Onlar için söylenecek çok fazla kelime bulamıyorum ve hepsine çok çok teşekkür ediyorum.