Page 83 of 95

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Wed Aug 05, 2009 6:23 pm
by Kenan Atak
Mert Tokman wrote: Elmwood: It's 106 miles to Chicago... we got a full tank of gas... half a pack of cigarettes... it's dark and we're wearing sunglasses...

Jack: Hit it...
:lol: Iyi yakalamissin Mert. Filmin en unutulmaz sahnesidir. Bu Joliet Jack, Yunanli Zorba ile beraber benim iki ideal tiplemem hayatta. Jack'in kafasina bina yikilsa ceketinin tozunu ufleyerek 'so what' diye sapiradanarak olayi kafasinda silen birisi. Film her zaman icimi aciyor.

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Wed Aug 05, 2009 6:28 pm
by Kenan Atak
Su filmi bir turlu bulamadim. Her ne kadar ustteki linkteki parca Round Midnight olmasa da, filmin adinin gectigi Round Midnight'i Dexter Gordon disinda en iyi yorumlayan ise bana göre gitarist Kenny Burrell. Kenny Burrell hakkinda fikir vermek icin su cok sevdigim parcasini koyayim http://www.youtube.com/watch?v=r2VVPQYzxso

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Fri Aug 07, 2009 11:05 am
by Kenan Atak

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Wed Aug 19, 2009 11:44 am
by Derbent Cengizler
Hayrettin Karaca icin kisa bir alinti gunluk gazeteden...
İİş Bankası’nın Çamlıca’daki yazlık tesisinde temiz havayı soluyarak dünyayı saran zehirli tehlikeleri dinliyoruz. TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca bize İş Bankası ile TEMA Vakfı’nın ortak yayını olan ‘Dünyanın Durumu 2009’ başlıklı kitabı sunuyor.
Sunarken gazetecilere ısrarla rica ediyor:
- Bu kitabı tanıtın, okunmasına yardımcı olun.
“Dünyanın Durumu 2009” küresel iklim değişikliğine karşı acil eylemler öneriyor. Hayrettin Dede kitabın arka kapağındaki kısa uyarıyı bizzat okuyor:
“2009 dünyanın iklimi için çok önemli bir yıl. Bilim adamlarına göre felaketlere neden olabilecek ani iklim değişimlerini önlemek üzere sera gazlarının salınımındaki artışı durdurmak için sadece birkaç yılımız kaldı.”
Kısır tartışmalar içinde yuvarlanan bizler petrol ve kömür kaynaklı gazların dünyayı nasıl boğduğunun farkında değiliz.
Her şeyimiz "para" olmuş. Sadece harcıyor ve tüketiyoruz...
Söz eski zamanlara ve tüketim ahlakına geliyor... Karaca'lar Bandırma’nın en varlıklı ailelerinden. Hayrettin Karaca, o yıllarda var olan tüketim ahlakına küçük bir örnek veriyor:
“Annem beni oyun oynamaya yollarken ayakkabılarımı çıkarır yalınayak yollardı. Çünkü öteki çocukların ayakkabısı yoktu...”
Eski zamanda mutluluğun tüketimde değil, paylaşımda arandığını kaydediyor:
- Ülkemiz çok fakirdi ama aç insanımız yoktu...
Bugün ise ülkenin yüzde 70’inin aç yattığı kanısında Hayrettin Dede...
88 yaşında hâlâ köy köy dolaşan; bıkıp usanmadan toprağı, tarımı, erozyonu anlatan bu delikanlıya uzun yaşamın sırrı soruluyor.. Mesela ne yer, ne içer? Sayıyor:
- Ceviz, badem, kuru üzüm, bal...
Türk insanının özellikle gençlerin her şeyi başaracak güçte olduğunu anlatıyor.
Uzun yaşamasının bir sırrı da bu olsa gerek... Halkından umutlu olması, insanların arasında kendisini mutlu hissetmesi, Dünya'da daha yapacağı çok işinin olduğuna inanması...

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Wed Aug 19, 2009 11:01 pm
by Cengiz Akgun
Gecenlerde Ingiliz dogumlu ama sonradan Amerikali olmus Prof. Freeman Dyson (Princeton, Institute of Advanced Study) ile yapilan bir soylesi izledim. Adam son zamanlarinda kendini biyoloji/genetik bilmine vermis. Soylediklerine gore Dunyadaki artan CO2 pek sikayetci degil. Bunadigini sanmiyorum. 85 yasinda ama zipkin gibi duruyor. Bu Kuresel isinmanin gercek oldugunu ama verilen datalar ustune yapilan tahminlerin abartili oldugunu Dunya'nin bu tur isinma ve soguma olayindan periyodik olarak gectigini bilimsel olarak ispatlandigini soyledi. CO2 sikayet etmenin fazla bir anlami olmadigini cunku CO2 ihtiyac oldugunu ve Dunyanin yapsinda (bitkiler mesala) CO2 ayristiracak mekhanizmanin odugunu da soyledi. Bilmeme kac metredi CO2 bitki ne yapsin diyenler olabilir. Ama iddiasina gore Dunya'nin Co2 fazlasina cevap verecegini soyluyor. Elbetteki komur yakan enerji ureticilerinin bunu temiz yakmasi gerektigini ve komurun yanarken ortaya cikan sulfure ve nitratin CO2 cok daha zararli oldugunu unutmamak lazim dedi. Ben Komur yanmasin demiyorum ama temiz yakilmali dedi. Ayni sekilde araba ekzosundan cikanlarindan sadece CO2 olmadigini hatirlatti. Ikincisi insanligin kuresel isinmadan cok dunyadaki nukleer silahlanmadan cok daha fazla korkmalari gerektigini de vurguladi. CO2 den once bunlari bertraraf etmeliyiz dedi. Yani surdaki birkac senemiz kaldi diyenleri bu isi ya iyice arastirmadan ordan burdan dolma bilgilerle ortaya ciktigini (ki Antartika ve Kuzey kutbunda buzllarin cekilmege baslagini elbette kuresel isinma ile aciklandigini inkar etmiyor. Ama bunun okyanuslari tasirip insanlari bogacagi konusunda yapilan tahminlerin gecerligini sorguluyor). ya da bilipte insanlari populer olmak icin korkutmakla sucluyor. Aldigimiz nefesin sonunda CO2 veriyoruz; nefesimizi de tutacak halimiz yok ya diye de saka da yapti.

http://www-history.mcs.st-andrews.ac.uk ... Dyson.html

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Fri Aug 21, 2009 5:56 pm
by Mehmet Gurdal Cetin

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Tue Aug 25, 2009 5:23 pm
by Kenan Atak
Burada defalarca ustune konustugumuz ve bugune kadar gördugum istisnasiz en guzel yer olan Highway 1 (veya Pacific Coast Highway ya da nam-i deger Route 1) ile ilgili bana gelen ve Cumhuriyet'te cikan bir yazi.
Yazar birseyi eklemeyi unutmus: O kiyilarda hemen herkes spor yapiyor. Giden bilir: taa San Francisco'dan San Diego'ya bu kiyi seridi binlerce dalga surfcusu, dag bisikletcisi, voleybolcu (binlerce plaj voleybolu agi var), basketci, kosucu, trekkingci, patenci ve yelkencisi ile bu olaganustu bölgeyi spor yapmak icin kullaniyor. Dalga surfu yaparken köpekbaligina bacagini kaptiran bile gene geri dönuyor hic korkmadan o vahsi dalgalara. Bizim kavm-i necip millet ise sadece icine edilen kiyilara inegin agzindaki samani yerkenki bosgözlerle bakmiyor, pislettigi plajlarda dönerli durum yiyip ayranini icip hic kimildamadan kasesini buyutuyor ve o guzelim yerlere yakismayan igrenc bir pop muzik (yerli veya yabanci pop rukuslugu) ile gerdan kiviriyor. Birinciyi secenlerin kiyisi ile ikinci yasami secenlerin kiyilari arasindaki fark da altta bahsedildigi gibi oluyor. Bu bilinc degistirilmeden hicbirseyin acilimi yapilamaz bu ulkede. Tum acilmaya caisanlar da fossss diye elde kalir daha evvel oldugu gibi.
------------------------------------------------------------------------
İyi ki ‘Highway 1’ bizim değil!!!

San Francisco ve Los Angeles arasını, deniz ve dağlar arasına sıkışan o dar yoldan, yani Highway 1’dan giderseniz, tabii ki bu en büyük iki California şehrini birbirine bağlayan iki koca otoyola oranla çok daha yavaş hedefinize ulaşırsınız. Ama yol boyunca gördüğünüz o müthiş vahşi deniz manzaraları sizi öyle bir etkisine alır ki, her şeyi unutup o küçük yerleşim yerlerinden birinde kalıp yeni bir hayata başlamak isteyebilirsiniz!

İşte geçen hafta sonu, Highway 1 üstünde bu inanılmaz duyguları yaşayıp her 200 metrede bir durup fotoğraflar çekerek ilerlerken, bu doğa harikası bizim ellerimizde olsa neler yaşanabileceğine aklım takıldı... O dev yamaçlara, o hazine gibi saklanan muhteşem ince kuma sahip sonsuz plajlara dalıp gittiğimde, birden ürktüm: Bizim siyasi “erk” ve “bürokrasi” buraları hemen lüks hoteller, tatil köyleri ve “shopping mall”larla doldururken, yine 15-20 kişi, 800 km’lik hat üstünde zengin olsun diye bu evren güzelliğini bugüne kadar on kere inşaata boğar, yapar, yıkar, yapar, yıkar ve sonra bıkmadan tekrar yapardı.

O insanın içini, tarihin ve doğanın tüm şiirselliği ve gücü ile kuşatan kum tanecikleri, bin TIR’lık bir filo ile haddi bildirilerek oralardan temizlenir, haraç mezat inşaatlara satılır ve ortalık Ortadoğu’nun medeniyet kriteri sayılan betona boğulurdu. Havalı mimarlara yaptırılan postmodern mimari şaheserleri, “yılın oteli” ödülünü her sene sırayla aralarında paylaşarak, yan yana yükselirlerdi. Tabii bunların en forsluları “harem-selamlık” uygulamasına geçip, ortalığı zengin Arap şeyhlere ve ördek gibi sıralanıp arkalarından yürüyen kara çarşaflı, önünü göremeyen, kulakları kapatıldığından duyamayan, miras hakkı budanmış, bağımsızlığını feda etmiş kadınlara boğarlardı. Duvarlar yine çeşitli malum müteahhitlerin ve sözde büyük şirketlerin gazabına uğramış şekilde, dekoratif saçma sapan “sanat taklidi” ile becerilmiş ucuz resimlerle kapatılır, “hotel”in önünde de Başbakanlık korumaları, first lady’lerin haşemalı resimlerini çekmeye çalışan paparazzilere meydan dayağı atarlardı...

Ama şu işe bakın ki dünyanın en girişimci ülkesi, o inanılmaz sahili tüm doğallığı ile korumuş. Parası olan ve şatosu ile gösteriş yapmak isteyenlere de iki koca kent etrafında alan göstermiş. Kapitalizmin kalbinde doğa, tüm güzellikleri ile “İsveçvari” bir kararlılıkla koruma altına alınırken, dünyanın akışını yönlendiren bu süper gücün hiçbir başkanı ya da oğlu, kızı, bu yasaları delemiyor. “Canım, anayasayı bir kere delsek n’olur ki?” diyemiyor. “Bu sahil ihalesine bizim dünür veya damattan başka kimse girmeyecek, ona göre haa!!!” demiyor. “Bu sahillere, her kilometre başında koca bir cami yapılsın!” diye dayatmıyor. Sahiller, insan zulmü yaşamadan, sonsuza doğru akan, o kıskandırıcı ve görkemli varlıklarını mağrur bir şekilde, dev dalgalarını kayalara vura vura sürdürüyorlar...

İyi ki bizim elimizde değil bu sahiller. Bizler dünyanın en mükemmel koylarını ve California’nın aksine yüzülebilir denizlerini, kendi ellerimizle dünya kamuoyunu şoke edecek şekilde, Göcek, Gökova demeden, “imara açıp” yok etmeye çalışırken, çevrecilerin yalvarmalarını, turistlerin haykırışlarını dinlemeden tarihi Hasankeyf mağaralarını yarım asır kullanılacak bir “olmazsa olur” Ilısu Barajı için “seve seve (!)” feda ederken, İstanbul’un kültür tarihinin simgesi AKM’yi yerle bir edip, binayı hukuki yollarla savunan sanatçıları, neredeyse “Ergenekoncu” ilan ederken, sözde kültürü olmayan Amerikalı, en dikkatli haliyle doğayı ve vahşi doğanın hayvanlarını korumak için tüm yaşam tarzlarını değiştirmeye razı oluyor. O konularda kapitalizmi “doğmamış” sayarak üzerine düşenleri gerçekleştirmeye çalışıyor...

Highway 1’da her benzinci, her küçük “dağ durağı”, her lokanta, her bar, her küçücük motel; sade, özenli ve çoğunlukla ahşap ile inşa edilmiş; zevkli ve tarihine sonsuz saygı duyan insanlar tarafından çalıştırılıyor.

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Mon Aug 31, 2009 6:48 pm
by Mehmet Gurdal Cetin
Roportaj eski ama tekrar karsima cikinca gulumsemekten kendimi alamadim.

Boylesi de var :P

> Şeker Hoca
> >
> > Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı
> > cipe binerdi,
> > zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor.
> >
> > Teravih namazında eli boş gelen kadınlara
> > "Televizyon programlarına börek
> > çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş
> > geliyorsunuz!" diye takılıyor.
> >
> > Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını
> > kıldırıp "Memleketin
> > 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip
> > çalışın!" diye cemaati
> > işlerinin
> > başına gönderiyor.
> >
> > O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca
> > lakaplı imamı Celal Tigen.
> > Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Yaşını
> > sorduğumuzda "52 modelim!"
> > diyor.
> >
> > İşte sorular ve cevaplar:
> >
> > Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı
> > mucibesi?
> >
> > "Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan,
> > cehennem
> > ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri
> > değil, sevdirme
> > yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde
> > geliyor. Bir de
> > cehennemden mi bahsedeceğiz?"
> >
> > Camide promosyon uygulamanız varmış?
> >
> > "Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak
> > lazım. Camiye
> > gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara
> > sorular soruyorum,
> > bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet,
> > çeyrek, cumhuriyet altını
> >
> > veriyorum."
> >
> > Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?
> >
> > " Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana
> > ayakkabı alıyorum."
> >
> > Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?
> >
> > "İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret
> > değildir.
> > Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari
> > giymişti.
> > Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?"
> >
> > Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar
> > ediliyor?
> >
> > "Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar
> > bağlıyorlar, " Al sana göbek, ver bana bebek!"
> > bunlarla uğraşıyorlar.
> > Malatya'da
> > Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar
> > türbenin etrafında neredeyse
> > içki
> > kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski,
> > şarap, rakı ne varsa
> > mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları
> > kovalasa haklı değil
> > mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami
> > diplerinde öğrendikleri için
> > oluyor."
> >
> > Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?
> >
> > "Cemaate; http://www.celalhoca.com.tr 'ye girin, sorular
> > sorun dedim.
> > Cemaat araştırmış. "Hocam bulamadık!" dediler.
> > Sitem yok, espri
> > yapmıştım.
> > Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak."
> >
> > Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati
> > gönderdiğiniz
> > oluyormuş, niye?
> >
> > "Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın
> > farzını
> > kıldırdıktan sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın,
> > memleket düzlüğe
> > çıksın!" diyorum."
> >
> > Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
> >
> > "Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler.
> > Dini
> > preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini
> > güler yüzlü bir
> > din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz."
> >
> > Şeker Hoca devam ediyor:
> >
> > "Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım.
> > Ayağında
> > mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir.
> > İnsanlar o ayakla basılan
> > yere
> > secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na
> > cemaate galoş
> > giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp
> > koyacağım camiye."
> >
> > ***
> >
> > "Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde
> > hırka olan
> > birini gördüm ama çok karanlıktı,
> > tanıyamadım."Kimisiniz?" dedim, "Turgut
> > Özal'ım" dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını
> > atlatıp gelmiş. Annesi
> > Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı,
> > dini konularda onları
> > yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi
> > istedi. "Babam için 5
> > kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere
> > yapabilirim!" dedim. "Peki
> > öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur
> > musun?" dedi.
> > "Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl
> > geleyim?" dedim, onu da
> > kabul etmedim.
> > Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını
> > yaptım."
> >
> > ***
> >
> > "Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize
> > gerekiyordu.
> > Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir,
> > ben senin reklamını
> > yapayım!"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın
> > farzı kaç diye
> > sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi
> > ondan da vazgeçtim,
> > abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen
> > olur..
> > Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası
> > No:47 Şahin
> > Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!"
> > dedim. 15 gün
> > sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim
> > dükkanı soruyor,
> > caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."
> >
> > ***
> >
> > "Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli
> > kişi teravih
> > namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne
> > yapacağız?" diye
> > sordular. "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça
> > yetiştiririm!"
> > dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra
> > biraz rolantiye almışım.
> > Maça geciktiler.
> > "Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun, sonra birden
> > yavaşladın?" dediler. "Yahu
> >
> > radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında
> > Malatya Müftüsü
> > vardı?" dedim
> >

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Mon Aug 31, 2009 10:52 pm
by Kenan Atak
Sayin kabine uyeleri ve aydinlarimizin da dile getirdikleri gibi termohrasi adim adim gelisiyor guzel seyler oluyor ulkemizde. Termohrasiye dogru fevkalade hizla yol aliniyor, bunu hergun okudugumuz bu tur fevkalade cuzel haberlerden anlamaktayiz.

http://haber.gazetevatan.com/Kalasnikof ... 5/1/Gundem

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay ... tegoryid=7

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Thu Sep 03, 2009 1:51 am
by Kenan Atak
Sevdigim blues parcasinin sonunda tum halini buldum. Bu parca yönetmenligini Tommy Lee Jones'un yaptigi 'The Three Burials of Melquiades Estrada'nin da soundtrack'in da var ki ben bu parcayi orda kesfettim (bu arada bu filmi herkese tavsiye ederim mutlak izleyin, http://www.imdb.com da cok methetmis filmi http://www.imdb.com/title/tt0419294/ ). Texas'li fazla duyulmamis Augie Meyers'in enfes blues parcasini mutlak dinleyin derim. Tommy Lee Jones da bosuna bulmamis zaten bu parcayi film icin. Alttaki linkte, 3. parcaya tiklayin (diger parcalar hosuma gitmedi zaten blues degil ama 3. parca enfes bir blues parcasi). Parcanin adi 9 million pictures. Dinlerken hatta muzik basladiginda tuylerim diken diken oluyor.
http://www.myspace.com/augiemeyers

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Thu Sep 03, 2009 9:30 am
by Kenan Atak
Aman tanrim bu ne ruhtur bu ne guzel parcadir, hafif gospel, biraz soul, biraz jazz...Louisiana adli parcayi dinlerken adamin tuyleri diken diken oluyor. A.k Avrupa'sindan neden böyle muzik cikmaz, Flamenko'nun vatani Ispanya'yi bir yana koy (biraz da Thedorakis'in Yunanistan'i) gerisi cöpluk muzik kulturune gelince. Mainstream Ingiltere, kuzey Avrupa falan... sic ustune cek sifonu. Nietzche'nin dedigi gibi 'ölu dogmus cocuk Avrupa' ne ruh var ne insana iyimserlik veren bir hava. Kasvetli, icine kapanik, akil almaz derecede mekanik ve son derece ama son derece ruhsuz. Komplekslerinden bilip bilmeden her gun laf atarlar yeni kitaya ama söyle bir muzik kulturleri bile yok ki bir ulkenin muzik kulturu cok seyin göstergesi. Su muzigi dinleyince ruhen ucuyor insan Louisiana'ya.
Piyanodaki Davell Crawford bakin ne diyor 'New Orleans'ta dogduysan ruh ne demek bilirsin, bu ruh benim icimden geliyor'.

« La musique, c'est la vie », dit-il avec un large sourire. « Elle vient de mon âme (soul). Quand tu nais à La Nouvelle-Orléans, tu sais ce que signifie avoir une âme. »

Alttaki linki tiklayinca muzik karsiniza cikiyor.

http://www.tv5.org/TV5Site/publication/ ... d_live.htm

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Thu Sep 03, 2009 12:19 pm
by Kenan Atak
Biri bana bunlar saka desin. Ulkede haber olan ve surekli konusulan isimler Adnan hoca, cuppeli hoca, Beyaz hoca, F-hoca ve imam 'fan munit' el tayyup. Konusulan konular ise artik ne diyeyim sadece guluyorum ama Brecht 'herseyi komedi olan bir toplum korkunc olmaga mahkumdur' demis. Yahu kimdir bunlar, birikimleri nedir, saka falan mi yapiliyor yoksa dunya son surat geri zekaliliga mi gidiyor? Gecenlerde 40'larin Diyarbakir'inin resmini gostermislerdi bir yerde, maca giden fotr sapkali ceketli kravatli insanlarin resmiydi. FB macinda stadi yakip yikan yaratiklarla mukayese icin. Birileri o resimlere bakip iyi dusunmeli, aydinliga giden yol gun be gun nasil karartilmis diye.
http://w9.gazetevatan.com/Beyaz_Hocadan ... 88/7/Yasam

Boyle bir yerde seref konuklarimiz da son derece kiymetli, fevkalade kiymetli sahsiyetler: Cadir delisi ve Sudan kasabi
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12403546.asp?gid=229

http://bianet.org/bianet/dunya/104316-s ... -turkiyede
Ne kadar cuseeelllll özlenen tablolar saadet tablolari
http://www.cnnturk.com/images/turkiye/turbankosk.jpg

Masallah insallaaaah :lol: Aydinlari D-Altan biraderler olan ulkenin konumu da bu olur iste. Ozkosk gibi cok yuce degerlerimiz de var muhalefet bayragini kapan(!) 'sayin premier minister bugun meclis kursusunde dana gibi tosurduktan sonra kursuye micti , fevkalade talihsiz bir davranisti ama ben gene de bu gelismeleri fevkalade olumlu buluyorum' diyen. Akli basinda insanlar g.tuyle guler bunlara ama bizim medyada bu mumtaz sahsiyetler icin sabahtan aksama yorum yapiyorlar. Akil mantik alir gibi degil. Ruya falan mi tum bunlar? :lol: Su en ustteki haberler gulmekten yariyor beni. Maalesef dunyadaki gidis te genel ortalamanin hayra alamet olmadigi gosteriyor. Italya ve Fransa gibi bir zamanlarin bagrindan nice aydinlari kaliteli devlet adamlarini cikarmis ulkelerde de Berlusconi ve Sarkozy gibi kahya bile yapmayacagin 'null' adamlar seciliyorlar. Kimler dunyaya yön veriyor, hangi konular hakim resmen komedi dönemi. Bundan sonra ben de adimi mizikali hoca koydum. :lol:

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Thu Sep 03, 2009 9:43 pm
by Kaan Önem
Abi yorumlarının hastasıyım, yine döktürmüşsün. :lol: Boşver sen bu haberleri tak bir Glenn Gould cd'si de kendine gel. Alman bir arkadaşım Goldberg Variations'ı getirmiş benim için İstanbula, tek kelimeyle harika. O da kesmezse Keith Jarrett'ten köln concert'e geçersin. Bir de kitap istemiştim. Hermann Hesse'den şiirleri seçmiş ama bakalım almancayı öğrenebilecek azmim kalmış mı :) Turistlerin çoğu İstanbul'daki insanların ingilizce bilmemesinden yakınıyor ama Ben bazen benimle aynı dili konuşanları bile anlamıyorum. :D

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Fri Sep 04, 2009 7:26 pm
by Kenan Atak
Kaan Önem wrote:Ben bazen benimle aynı dili konuşanları bile anlamıyorum. :D
Ohooo ben cogu zaman anlamiyorum Kaan kardesim. Cumle nerden basliyor nerden bitiyor, birak diplomasizlari, diplomalilarin bile kendi dillerinde kendilerini ifade etmeye calismalari Allahlik Alibey. Tamamen okumamaktan kaynaklanan birsey bence. Tv'lerde insanlara mikrofon tutulunca dediklerine bir bak, ben izlerken utaniyorum. Gak guk eeee simdi eeee gak guk oldiiii. :D

Re: Yolculuk / Ani /Konu dışı

Posted: Wed Sep 09, 2009 9:53 am
by Mehmet Gurdal Cetin
Bugun 09.09.09 saat 09.09

Ne menem bir istir.

Hanim aradi cok onemli bir sey oldu sandim.

Ulan millet can-gecim-mucadele derdinde :P