Baştan sonra yorumları okudum.Maşallah bazılarının içine doğanlar aynen gerçeklemiş. (Ali Gürsel'in maç 0-0 iken Baros bugün gol atar demesi gibi)
Ben de dün size maçı başka şekilde anlatayım.Hayatımda Avrupa'da seyrettiğim ilk GS maçını.
Maç için 30 CHF 'ı ticketcorner.com sitesinden sanal olarak(gerçekte bayıldık desek daha iyi olur) ödedik(kale arkası GS trübünü diye)Meğer tüm trübünler GS'a aitmiş.Maç biletleri ASY'den daha ucuzmuş.
70 CHF'ye zurih havaalanından basele gidiş dönüş tren biletine verdik.
Basel'de tren istasyonundan indik. Birisine St Jakob caddesini sorduk üstünde bulunduğumuz caddenin ST jacob strasse olduğunu söyledi.
Stadın da bu cadde üzerinde olduğunu biliyorduk. Taksiye binmeyip yürüyerek stada gitmek gafletinde bulunduk. Yaklaşık 35-40 dakika aynı cadde üzerinde yürümemize rağmen stada varamadık. Sanırım bu caddenin sonu İstanbul'da biter diye düşünürken stadı gördük.
Stada geldiğimizde saat 16.30'du bizden başka stat çevresinde GS'lı yoktu. Karnımızı doyurmak için stadın altındaki alışveriş merkezine gittik.(Bre gafil Ramazan günü oruç tutmuyon mu diye soracak olan birisi olursa baştan söyleyeyim de Seferi ayaklarına orucu 2-3 gün yırttık
)
St Jakob's Park shopping center bizim Bakırköy'deki Carousel alışveriş merkezinden daha büyük. Stat şehir merkezinde olmamasına rağmen alışveriş merkezi canlıydı. Arkadaş nerede ne yiyebiliriz diye etrafa bakınırken ben dükkan büyüklüklerine ve sayılarına bakarak buradan FC Basel kulübünün senede ne kadar kazanabileceği üzerine tahminlerde bulunuyordum. Tahminim buradan senelik enaz 20 milyon euro civarında kira alabilecekleri üzerineydi.Fakat Basel bu kadar para kazanıyorsa bu parayı nereye harcıyordu. Adamların toplasan transfer bütçeleri 5 milyon euro ancak eder.
Saat 17.00 civarında GS seyircisi sayısı 10,
saat 18.00'de 1000
saat 19.00 da 2000
saat 20.00 ise 12.000 civarındaydı. Zaten maçı 12.300 biletli seyircinin izlediği anons edildi.
Karşı Bellinzona trübündeki seyirci sayısı GS trübündeki Fener formalılardan azdı. Hatta ben bu FB formalılar karşı tarafa geçse de adamlara bir destek çıksa dedim.
Stada girerken koca GS bayrağını polisler açtı .GS logosundan başka bayrakta yazı var mı dediler .Yok dedim.İnanmayıp
koca bayrağı açtılar.Sonra tekrar katlamaya üşenip zaten stadda tekrar açacan diye kucağıma geri verdiler. Adamlar ne kadar sıkı kontrol yapıyorlar diye düşünürken stadda hemen üstümdeki pankart dikkatimi çekti. "Yıldırım- Büyükanıt elele .Yıldırım 500 milyon usd'lik ihalenin hesabını ver " yazıyordu. Demekki kontrol sadece banaymış. Yada Pankarta Türkçe yazı yazmak serbestmiş.
Maç başlarken bulunduğumuz kale arkası trübün dolunca millet sahayı göremiyor diye Bizim bayrağı kaldırmak durumunda kaldık.
Stddaki insan profilinin % 90'ı 20 yaşaltı Avrupa'da doğup büyümüş.Türk gençleri.
arkadaşla stadda konuşmamızdan bir enstantene.
"-Necdet abi heralde yanlış tarafa oturduk.
- Niye oğlum?
-Abi baksana burada bizden başka Türkçe konuşan yok."
Hakikaten 20 yaşaltı gençler(kız ve erkekler) nedense kendi aralarında Almanca konuşmayı tercih ediyorlardı. Ama sağında, solunda devamlı almanca konuşulunca da bir tuhaf oluyorsun be birader.
Birde arka tarafta oturan 15-17 yaşlarındaki 10 adet ablanın her rakip takım pozisyonunda " ayyyyyyyyyyyyyyyyy" diye cıyak cıyak bağırmaları yok mu. Nerdeyse kulağımın zarı patlayacaktı. Ablalar bu şekilde bağırmayı tezahürat sanıyorlardı.
Maç nasıl mı geçti.
1-0 yenik durumdayız canım acayip sıkkın. "Necdet abi ben bir dakika tuvalete gideceğim" dedim. Ayıptır söylemesi lavaboda elimi yıkarken stadda "golllllllllll"l diye ses yükselince ulan golü kaçırdık diye düşündüm. Elin avrupalısı benim gibi şansızları(kara bahtlıları) düşünerek tuvalet çıkışına bir sürü LCD tv yerleştirmişler de golün tekrarını oradan gördüm. Hatta burdaki LCD'den maç daha net izleniyor diye az daha yerime gitmekten vazgeçecektim.Enazından Alamancı ablaların cıyak cıyak bağırmalarından biraz uzaklaşacaktım.
Maç 2-1 olunca acaba dedim gol atmamız için yine tuvalete gitmem mi gerek diye düşünürken Baros efendi "gerek yok" dedi ve durumu 2-2 yapınca benim totemim de başlamadan sönüverdi.
Maçın teknik analizine gelince;
O zaten yukarıda 20 sayfa yapılmış.Ben daha ne yazayım ki..
Eve dönmek çok güzel..
Birde çikolata fabrikasında çalışan arkadaşların bize isviçre'den ne getirdin. Bana şu isviçre çikolatasından getirdin mi demeleri , Hanımın elinde birkaç yüz chf'lik saati duruken bana (50-100 CHF'lik) swatch saat getirdin mi demesi olmasa daha da güzel olur